Merhaba güzel bir eserin daha sonuna gelmiş bulunuyorum.
Kapitalizmin aslında söylenildiğinin aksine gerçekten merkeze insanlarını alıp insan emeğinin sömürülmesini önlemek için geçerli bir sistem olduğunu anlatıyor. Kitap aslında yazarımızın makalelerinden seçilmiş bölümlerden oluşuyor.!
Kitap gayet güzel bilgilerden oluşuyor okumanızı tavsiye ederim . Okurken yazarımızın büyük bir yazar olduğunu insan daha iyi anlıyor.
Kendimce incelememi kitaptan. Sözlerle bilgilerle sonlandırıyorum.
Siyaset, insan tabiatı ve insanın varoluşla ilişkisi teorisine bağlı olarak, diğer üç felsefi disipline dayanır: metafizik, epis temoloji ve ahlak. Tutarlı bir siyaset teorisinin kurulması ve bunun pratiği, ancak böyle bir temel üzerinde gerçekleştirilebilir.
İnsanın incelenmesiyle toplum hakkında pek çok şey öğre nilebilir: fakat bu işlem tersine çevrilemez: toplumu inceleyetek , asla tanınmamış veya tanımlanmamış varlıklar arasında ki ilişkileri çalışarak, insan hakkında hiçbir şey öğrenilemez.
İnsan, hayvaniann yaptığı gibi sadece algıladığı şeylerin rehberliğinde hayatta kalamaz... İnsan bir düşünme işlemi olmaksızın en basit fiziksel ihtiyaçlannı bile karşılayamaz. Yiyeceği şeyleri nasıl ekip büyüteceğini veya avlanmak için nasıl silahlar yapacağını keşfetmek için insan bir düşünme işlemine ihtiyaç duyar.
İnsan bilgi deposunu nesilden nesle taşıyan ve genişleten tek canlı türüdür; fakat böyle bir taşıma bu işle ilgili bireyler tarafından yapılan bir düşünme işlemini gerektirir. Yüzyılların biriken bilgisi düşünemeyen, düşünmek istemeyen veya düşünmesi yasaklanan insanın hayatından kaybolmuştur. İnsanoğlunun ilerleme tarihindeki karanlık çağlar olan uygarlığın kesintiye uğradığı anlar bunun kanıtıdır.
Rasyonel bir akıl baskı altında çalışmaz; böyle bir akıl realiteyi idrak etmesini hiç kimsenin emrine, direktiflerine ve yönlendirmelerine teslim etmez; bilgisini, doğru anlayışını hiç kimsenin fikrine, tehditlerine, arzulanma, planlanma veya "refahına" kurban etmez. Böyle bir akla diğer insanlar engel olabilir, bu akıl susturulabilir, yasaklanabilir, hapse atılabilir veya yok edilebilir; ancak ona baskı yapılamaz; çünkü silah bir argüman değildir.
insan geçimini sağlamak için çalışmak ve üretmek zorundadır. İnsan geçimini kendi emeğiyle ve aklının rehberliğinde sağlamalıdır. Eğer insan emeğinin ürünü konusunda tasarrufta bulunamazsa, emeği konusunda tasarrufta buluna maz, hayatı konusunda tasarrufta bulunamaz. Mülkiyet hakları olmazsa diğer hiçbir hak kullanılamaz.
Kapitalist bir toplumda, tüm insan ilişkileri gô'nüllüdür. İnsanlar kendi bireysel hükümlerine, inançlarına ve çıkarlarına dayalı olarak, işbirliği yapmaya veya yapmamaya, birbirleriyle iş yapmaya veya yapmamaya özgürdürler. İnsanlar birbirle riyle ancak akıl şartlannda ve akıl yoluyla yani tartışma, ikna etme ve köleleştirmeye dayalı anlaşma yoluyla, karşılıklı faydanın gönüllü tercihi yoluyla iş yaparlar.
Diğer insanlarla hemfikir olma hakkı herhangi bir toplumda bir problem değildir; asıl önem li olan hemfikir olmama hakkıdır. Hemfikir olmama hakkını koruyan ve uygulayan ve böylece insanın en değerli (kişisel, sosyal ve neme/ olarak en değerli) niteliği olan yaratıcı aklın önündeki engelleri kaldıran özel mülkiyet kurumudur.
Kişinin aklını teslim etmesi pahasına kabul etmeye zorlandığı değer, herhangi bir kişi için bir değer değildir: kuvvet kullanarak akılsız kalan kişi ne muhakeme edebilir, ne tercih te bulunabilir ve ne de değer biçebilir. Kuvvet aracılığıyla üstünlük elde etme girişimi, bir kişiye gözlerini kör etmesi karşı lığında bir resim galerisi verme girişimi gibidir. Bir insanın hayatı, ihtiyaçları amaçları ve bilgisi dışında değerler var olamaz (değer haline gelemez)
Devletçilik, kurumsallaştınlınış bir şiddet ve bitmez tükenmez iç savaş sistemidir. İnsanlara siyasi gücü ele geçirmek için savaşmaktan başka tercih bırakmaz: soymak veya soyulmak, ölmek veya öldürmek
Bireysel haklan tanımayanlar, ulusların haklannı da taru mayacaklardır: bir ulus sadece belli sayıdaki bireylerdir.
Tüccar ve savaşçı tarih boyunca birbirine taban tabana zıt kimliklerdir.
Savaş alanlannda ticaret gelişmez, bombardıman altında fabrikalar üretim yapmaz, yıkıntılar altında kar artmaz. Kapitalizm bir tüccarlar toplumudur ve bu nedenle kapitalizm, ticareti "bencil;' fethetmeyi ise "soylu" gören her silahlı haydut tarafindan eleştirilir.
İnsanoğlu, kendi entelektüel Rönesans'ı için olan müca delenin bir parçası olarak kabul edilmesi ve savunulması ge reken siyasi prensipierin tabiatını da daha açık bir şekilde anlamaya başlıyor.
Bir çağda, bir kültürde veya toplumda, ne zaman önyargı, adaletsizlik, baskıya dayalı kör ve gerekçesiz nefretin bir azınlık grubuna yöneldiğine şahit olursanız, bu ezilmeden bir kazanç sağlayacak olan çeteyi arayın; bu somut kurbaniann ezilmesin den bir çıkarı olanlan arayın. Her zaman, ezilen azınlığın, ken di amaçlannın ne olduğunun bilinmesini istemeyen bir başka azınlık için günah keçisi olarak kullanıldığını göreceksiniz.
Rekabet" pasif değil aktif bir isimdir. Ekonomik aktivite nin, sadece üretim değil ticareti de kapsayan her alanında ge çerlidir; rekabet kişinin kendi lehine piyasa şartlannı etkileme yönünde davranması gereğini ifade eder.
Şu soru sık sık sorulmaktadır: Büyük, zengin bir şirket kü çük rakiplerini satın almaya devam etse veya fiyatlan düşüre rek zaranna satış yapma yoluyla onlan alanı terk etmeye zorla sa ve sonra yüksek fiyatlar isteyerek ve rekabet korkusu olma dığından durağan kalarak, belli bir alanın kontrolünü ele ge çiremez mi? Cevap hayırdır, bu yapılamaz. Eğer bir şirket ra kiplerini devre dışı bırakmak için ağır zararlar üstlenirse, daha sonra kaybettiğini geri kazanmak için yüksek fiyatlar isteme ye başlayacaktır. Bu durum, o alana girmek ve geri alması ge reken kaybı olmadan yüksek kann avantajını kullanmak iste yen yeni rekabetçiler için bir teşvik olacaktır. Yeni rekabetçiler fiyatlan pazar seviyesine indirecektir. Büyük şirket tekel fiyat lan oluşturmaya çalışmayı terk etmek zorunda kalacaktır, aksi halde kendi politikalannın getirmiş olduğu rakiplerle savaşa rak iflasa sürüklenecektir.
Çağımızın en yaygın saplantılanndan biri Amerikan işçisinin yüksek yaşam standardını sendikalara ve "insancıl" işgücü yasalarına borçlu olduğu inanışıdır.
.
İşçi ücretleri dahil bir ülkenin yaşam standardı, emeğin üretkenliğine bağlıdır; yüksek üretkenlik makinelere, buluşlara ve sermaye yatırımına bağlıdır; bunlar da bireysel insanların yaratıcı zekasına bağlıdır; bu zeka faaliyet göstermek için bireyin haklarını ve özgürlüğünü koruyan bir siyasi-ekonomik sisteme ihtiyaç duyar.
Kapitalizmi lanetleyebilmek için önce onun tarihinin saptırılması gereklidir. Sanayi kapitalizminin sefaletten ve kadının aşağılanmasına başka bir şeye yol açmadığı fikri kapitalizm karşıtlannın bir inanç gibi benimsediği bir konudur. Bu görüş de çocuklann Sanayi Devrimi tarafından sömürüldüğü ve kurban edildiği fikri kadar yaygındır ve o kadar yanlıştır.
Bu görüşün kaynağını inceleyelim. Kapitalizmin kadınlara getirdiği faydalan anlamak için, kadıniann kapitalizm altındaki konumlannın önceki yüzyıllardaki konumlan ile karşılaştırılma sı gerekir. Fakat 19. yüzyıl kapitalizm karşıtlan bunu yapmadı lar; bunun yerine, geçmişi överek ve bunun aksine modem olan her şeyi küçümseyerek tarihi çarpıttılar ve saptırdılar.
Hükümet düzenlemeleri tüketiciyi korumanın alternatif bir yolu değildir. Malların kaliteli olmasını veya bilginin doğru olmasını sağlamaz. Onun tek "katkısı" tüketicinin "koruyucusu" olarak teşvik yerine kuvveti ve korkuyu koymaktır.
Hükümetlerin basın açıklamalarında yumuşak ifadeler kullanılmasına rağmen, yasal düzenlemenin dayanağı silahlı güçtür. Bütün yasal düzenlemelerin özelliği olan sonsuz kağıt yığınlarının altında bir silah bulunur.
üretim ve zenginlik insan zekasının ürünüdür ve b) hükümet gücü fi ziksel güç ile uygulanan ezici bir güçtür.
Bu iki gerçek kabullenildiği zaman, çıkanlacak sonuç kaçınılmazdır : zeki baskı altında çalışmaz ve insan aklı bir silah dayatmasıyla işlemez.
Bir insanın (veya bir kültürün) entelektüel veya ahlaki bozul masının başlıca belirtilerinden birisi, vizyon ve amaçlarının sadece içinde bulunulanan ile ilgili somut şeylere indirgenmesidir. Bu, bir insanın zihinsel işlemlerinden veya bir toplumun ilgi alanlanndan soyutluklann giderek kaybolmasını ifade eder. Dağılan bir bilincin dışa vurumu prensipiere dayalı olarak düşünme ve davranma yetersizliğidir.
hiçbir kaderci, "tarihsel zorunluluk" yoktur: dünya olaylannı yönlendiren "gizemli güç" insaniann prensiplerinin korkunç gücüdür, bu güç sadece (''yetersiz" olduğu için onu göz ardı etmesi kendilerine öğreti len) "pratik" modem vahşiler için gizemlidir.
Dünyanın birleşik gücünü güya bir saldırganı durdurmak için kullanma amacıyla kurulmuş olan bir kurum, dünyanın birleşik gücünü birer birer çaresiz ülkeleri saldırganın gücüne teslim olmaya zorlamak için kullanma aracı haline gelmiştir.
Bugünün sözde bilgelerinin yaygın görüşlerinin aksine, tarih şansla ve kaprisle yönetilen bir anla şılmaz kaos değildir (tarihsel gidişat tahmin edilebilirdir ve de ğiştirilebilirdir) insanlar, karşısında yetersiz kaldıklan anlaşılmaz güçlerce yok edilmeye götürülen çaresiz, kör, mahvolmaya mahkum yaratıklar değillerdir.
Dünyanın en büyük ülkesinin intihara giden kan kaybının ardındaki itici güç artık altruistik bir tutku veya kolektivist bir seferberlik değildir; küçük avukatların ve halkla ilişkiler elemanlannın, cansız bedenlerinin zihinsel bağlantıları kopararak yaptıkları ayak oyunlarıdır.
Kapitalizm için mücadele etmek isterseniz, benimsemeniz gereken sadece bir tür argüman vardır, bu ahlaki bir tartışma da daima kazanacak olan bir argümandır: kendine-sqygı argümanı. Yani, insanın var olma hakkından kaynaklanan argüman; insanın kendi yaşamı hakkında söz sahibi olduğu vazgeçilmez hakkından kaynaklanan argüman.
Sosyalizm - üretim araçlan, sermaye, toprak vs.nin salıipli ğini ve kontrolünü bir bütün olarak topluma vermeyi sa vunan bir sosyal organizasyon teorisi veya sistemi.
Faşizm - hiçbir muhalefet veya eleştiriye izin vermeyen, ülkenin tüm işlerini (endüstriyel, ticari, vs.) kontrol eden kuvvetli merkezi güce sahip bir hükümet sistemi . . .
Devletçilik - kapsamlı ekonomik, siyasi ve diğer ilgili kont rolleri bireysel özgürlük pahasına devlette yoğunlaştırma prensibi veya politikası.
Hepimiz haklarımızı ihlal eden çok sayıda kabunlarına uymakta zorlanıyoruz, fakat biz bu gibi kanunları iptalini savunduğumuz müddetçe, bu kanunlara uymamız onay anlamına gelmez.
Adil olmayan kanunlada ideolojik olarak mücadele edilmelidir; ama bu kanunlarla, sırf itaat etmeyerek veya gereksiz yere şehit olarak mücadele edilemez veya onlar bu şekilde düzeltilemez.
Persuasion'un Nisan 1 967 sayısında bu konu üzerine yazılan başya zıdan bir alıntı yapalım: "
Bir kişi kendini bir kamyonun önüne at makla onu durduramaz..."
Genç insanlar sürekli olarak bugünkü feci eğilimlerle mücadele etmek için ne yapabileceklerini soruyorlar; bir hareket yolu anyorlar; ve umutlarını bilhassa her dört yılda bir seçim zamanlarındaki çıkmaz sokaklarda kaybediyorlar.
Mücadele nin ideolojik olduğunu fark etmeyenler vazgeçseler daha iyi olur, çünkü onların hiç şansı yok. Bunu fark edenler öğrenci ayaklanmasının, üniversiteden aynldıklarında, gerçek dünyada yapmak zorunda olacaklan mücadele için kendilerini eğitmek için bir şans verdiğinin farkında olmalıdırlar; bu sadece, ken dilerini eğitmek için değil, daha büyük çaptaki savaşın ilk rauntlarında kazanmak için bir şanstır.
Fakat duyulabilmek için kişinin söyleyecek bir şeyi olma lıdır. Bunun için kişi davasını bilmelidir. Kişi davasını tama men, mantıklı olarak, tutarlı olarak, felsefi temellerine kadar bilmelidir. Cumhuriyetçilerin su tabancalarını kullanarak nük leer uzmanlada mücadele edilemez. Ve öğrenci ayaklanmalarının ardındaki liderler kendi oyunların da uzmandırlar.
Kapitalizm şartlannda insanlar "sosyal bağlarını ," yani kiminle birlikte olacaklannı seçmekte özgürdürler
Keyifli okumalar dilerim herkese!