Gönderi

Konuşan, dile gelen tüm nesneler dilsiz ve hissiyatsız kalır,..
Aslında, dünya pek az ölenlerin, çoğunlukla yaşayanların dünyasıdır- ölülerin hepsi de yeryüzünde kalmasına ve sayıları kuşkusuz çok daha fazla olmasına rağmen böyledir bu- insanlar sevilen birinin ölümünün, aslında bunu bizzat yaşayan merhumdan ziyade kendi başlarından geçen bir şey olduğunu düşünme egilimindedir. Halbuki, neredeyse daima kendi iradesi sorulmadan veda etmeye mecbur kalan odur, kendisini bekleyen gelecegi göremeyecek olan .. öğrenme şevkinden ya da merakından feragat etmesi gereken, bitirilmemiş projelerini, ileride daima zamanı olacağını düşünerek dile getirmediği sözlerini yarıda bırakmak zorunda olan odur, artık katılamayacak olan odur, şayet bir yaratıcıysa, filmini, kitabını tablosunu ya da bir eserini tamamlayamayan, ya da sadece bir alıcıdan ibaretse okuyamayan, seyredemeyen, dinleyemeyen odur. Gidenin ardından odasına bir göz atmak, nelerin yarım yamalak ve boşlukta kalakaldığını, bir anda nelerin işe yaramaz ve lüzumsuz hale geldiğini fark etmeye yeter. Evet, daha fazla ilerlemeyecek olan bir roman, apansızın alabildiğine beyhude hale geliveren, fırlatılıp atılması gereken ilaçlar, ya da ne başın ne de gövdenin artık yaslanamayacağı özel minder ve yastıklar, bir daha kimsenin tek yudum içmeyeceği su bardağı, içinden sadece üç adet alınmış yasaklı sigara paketi, satın alınan ve adeta bir hırsızlık ya da saygısızlık gibi sayıldığı için asla bitirme cesareti gösterilmemiş şekerlemeler, bir daha kimselerin işine yaramayacak olan gözlükler, ta ki birisi oradan indirmeye cesaret edene dek günler, hatta yıllar boyu dolabında asılı kalan kıymetli giysiler, gidenin hevesle suladığı ve baktığı, belki de kimsenin bundan böyle bakmayı üstlenmeyeceği bitkiler, akşamları sürdüğü kremi, kutusunda hâlâ onun parmaklarının görünebilen yumuşak dokunuş izleri; evet uzaklarda bir kulenin üstünü yuva belleyen leylekleri izleyerek vakit öldürmek için kullandığı teleskobunu birisi almak isteyecek, ama kim bilir kim ne için kullanacak ve çalışmaya ara verdiğinde baktığı camın artık dışarıya bakan bir seyircisi olmayacak ya da camın bir manzarası kalmayacak; randevularını ve yapılacakları not aldığı ajandasına tek sayfa olsun yazılmayacak ve en son günü de "Bugünü de tamamladım," anlamına gelecek bir son nottan mahrum kalacak. Konuşan, dile gelen tüm nesneler dilsiz ve hissiyatsız kalır, sanki gece çökmüş de sessizleşmişler gibi ya da onlar da sahiplerinin kaybına ağıt yakar gibi ve aniden işe yaramazlık ve boşta kalmış olmalarının tuhaf bilinciyle kendi kabuklarına çekilir, hep bir ağızdan sorarlar: "Peki ne işimiz var şimdi burada? Emekliye ayrılma sırası bize geldi. Artık bir sahibimiz yok. Ya sürgün ya çöpü boylamak bizi bekleyen Vazifemiz bitti." .
·
179 views
Sevgican okurunun profil resmi
Alıntı uzun... Fakat kendim için not aynı zamanda.. Bölmek istemedim. Benim için özel satırlar..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.