1095 yılının Kasım ayında Fransa’da Clermont’daki kilise konseyinde Batı dünyasının ruhanî lideri olan papa II. Urban, Hristiyan milletlere bunun Tanrı’nın iradesi olduğunu temin ederek onları kâfirlere karşı “salibi almaları” ve Kutsal Toprakları “kurtarmaları” için teşvik etti. Bir kaç hafta içinde tüm Avrupa bunu duymuştu ve çok geçmeden bu saldırı ile hedeflenen Doğu Akdeniz’deki Müslümanlar da Hristiyanların planlarını öğrenmişlerdi. Bu, Orta Çağ’da Hristiyanlarla Müslümanların dünyaları arasında yakın bir bağın olduğu bir andır. İster barışın tadını çıkarsınlar ister savaşa tutuşmuş olsunlar, bu iki dünya birbiri ile bağlantılı idi. Herkesin bildiği üzere Birinci Haçlı Seferi başarılı oldu; 1099’da Kudüs düştü. Haçlı seferinin yüce hedeflerinden ne zaman bahsetsek, bizim unutmaya meylettiğimiz husus Kutsal Şehrin zaptı üzerine yapılan korkunç katliâmdır. Chartres’li Fulcher’e göre haçlılar kadınlara ve çocuklara bile acımamışlardı. Başka bir vakanüvis, Agiles’li Raymond “Mabet’de ve Süleyman’ın kapısında askerler dizlerine ve dizginlere kadar gelen kan içinde at sürüyorlardı... Şehir cesetler ve kanla dolmuştu.” Ve yine de “bu yerin kâfirlerin kanı ile dolması o kadar uzun süre onların küfürleriyle kirlendiği için Tanrı’nın muhteşem bir hükmüdür” diye düşünüyordu.11 Şehir 1187’de Müslümanlar tarafından geri alındı; Üçüncü Haçlı Seferi şehri onlardan geri almayı başaramadı. Venedik’in karmaşık bir diplomasi oyunu ve ticarî emperyalizminin sonucu olarak Dördüncü Haçlı Seferi Müslümanlara karşı değil de Bizans İmparatorluğuna karşı yönlendirildi. Kudüs “kurtarılmadı,” ama onun yerine Konstantinopolis alındı ve haçlılar tarafından acımasızca yağmalandı (1204).12
11Chartres’li Fulcher, E. McGinty tercümesi, Pennsylvania Üniversitesi, “Translations and Reprints”, 3. seri, S. 69; A.C. Krey’in The First Crusa de (Princeton University Press, 1921), s. 261’de naklettiği Agiles’li Raymond. Her iki alıntı da Monte tarafından sayfa 342’de zikredilmiştir