Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kırgızlar
Kırgızlardan ilk kez İÖ 201 yılında Çin kaynakları söz ediyor. O dönemde Yenisey yataklarında ve Sayan dağları yamaçlarında yaşarlar. Ormanların kuytu kesimlerinde yalın bir yaşam sürerler. Tam bu aşamada savaşçı Türk komşularının etkisi altında eski yaşam biçimlerini bırakırlar. Türkçe konuşmaya başlarlar. Sonraları tarihte daha belirgin biçimde gözükürler. 6-8. yüzyıllarda bağımsız devlet kurarlar. Bu dönemde Baykal gölünün batısında, Yenisey Irmağı kaynaklarında yaşarlar. İÖ 2. yüzyılda yaşadıkları söylenen alandan oldukça kuzeyde bulunurlar. 560'larda Mukan Kağan döneminde Göktürk imparatorluğuna bağlanırlar. 630 yılında Göktürk hanlığının tutsaklık dönemi başlayınca, Kırgızlar bağımsız devlet durumuna gelirler. Ne ki bu bağımsızlık dönemi uzun sürmez. Doğu Göktürk devleti yeniden bağımsızlığına kavuşuyor. Kapgan Han 696 yılında Kırgız ülkesine güçlü bir akın düzenliyor. Bu akında Kırgızlar yenik düşer. Kırgız Hanı öldürülür ve Kırgızlar Göktürk egemenliğine girmek zorunda kalırlar. gök gözlülerdir. Kara rengin uğursuzluğuna inanırlar. Onurlarına düşkün, yürekli yiğit insanlardır. Ülkeleri pek soğuktur. Kış aylarında büyük ırmakları bile yarı yarıya donar. Darı, buğday arpa ile birlikte bir tür yulaf ekerler. Ezme değirmeni ile bunlardan un yaparlar. Darıdan ekmek yaparlar, şarap vurmada kullanırlar. Çok iri ve güçlü atları vardır. Ayrıca deve, sığır, koyun beslerler. Ülkelerinde altın, demir, kalay bulunur. Bu demirden pek keskin silahlar yapılır. Demir üretimi sürekli Türklere akar. Silah olarak okları, yayları vardır. Atlılar kendilerine ağaçtan kalkan yaparlar. Kalkanlar atlıların ayaklarını, bacaklarını korur. Bir de omuzlarına koydukları yuvarlak kalkanları vardır. Bunlarla kendilerini kılıç ile oklara karşı korurlar. Hanları kendilerine a-ji sanını verirler. Bir bayrak altında toplanıp kızıl renge tapınımda bulunurlar. Tüm boylar kımız içip, etle beslenirler. Ölülerini yakıp kemiklerini toplarlar. Bu kemikleri bir yıl sonra gömerler. Yazıları ile dilleri Uygurlarınki gibidir. Kurttan türeyen soydan değillerdir. Kırgızların "kızıl saçlı gök gözlü" biçimimdeki görünümleri 11. yüzyılda Arap yazar Gardizice de doğrulanır. Gardizi bu görünümü maymun türüne benzetir. Tüm bu betimlemelerdeki Kırgız tipi, Türk tipine benzemez. Arap gezgin Ebu Dülef de 943 yılında Kırgızlardan söz eder. Ebu Dülefe göre, Kırgızlar deve eti yemezler. Kendilerine özgü yazıları vardır. Tapınakları bulunur. Tapınım sırasında ozansı deyişler okurlar. Tapınımlarını güneye dönerek yaparlar. Zuhal ve Zühre yıldızlarını uğurlu, Merih'i uğursuz sayarlar. Yılda üç kez bayramları vardır. Aydınlatıcılarını söndürmezler. Aydınlatıcı, içindeki yakıt bitinceye değin yanar. Bayrakları yeşildir. Ülkelerinde yırtıcı hayvan çoktur. Geceleri çevreyi aydınlatan bir tür taş vardır. Aydınlatıcı yerine çok kez bu taşı kullanırlar. Bu başka yerlerde kullanılmaz. Yönetimlerini hanları sağlar. Hanın katında ancak kırk yaşını aşmış kişiler oturabilir. Görünüşte kimi dinlere girmelerine karşın, Kırgızlar 16. yüzyıla dek koyu Şamanisttirler. Bundan sonra Müslümanlığa girmeye başlarlar. Ancak 19. yüzyıl ortalarına dek onların Müslümanlıkları, çok basit İslam gelenekleri uygulamak türündendir. Meleklere inanışları şamanların iyi ruhlara inanışlarından ayrılmaz. Büyük dileklerde kurban kesme geleneği Altay Şamanları ile aynıdır. Hayvanın karnı yarılıp yürek ve ciğeri çıkarılır. Aynı dönemlerde anlatılan ölü gömme töreninin de islamla ilişkisi yoktur. Nitekim 16.yüzyılın son çeyreğinde Türkistan'da gezi yapan Mehmet Sait Efendi, Kırgızlar üzerine şu bilgileri veriyor: "Bunların padişahları yoktur, beyleri vardır. Ne kâfir ne de Müslümandırlar. Ülkeleri sarp dağlardır. Oraları başarı ile savunurlar. Yadacılıkta ustadırlar. Ölünün cesedini gömmezler. Tabuta koyup ağaçlar üzerinde bırakırlar."
·
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.