Gönderi

Deprem tehlikesi , milli güvenlik sorunudur “ Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy Halimiz de tıpkı görselde gördüğünüz gibi kıpkırmızı fay hatları gibi… Sevgili okurlar, bildiğiniz üzere depreme karşı alınacak önlemler, siyaset üstü olması gereken, yani tamamen bilimsel olması gereken önlemlerdir. Tamamen profesyonel, organize ve anında müdahale edilecek bir gizli olağanüstü hal pozisyonunda; teçhizat depolaması, operasyon birimleri oluşturulması ve mali kaynak ayrılması gereken bir konudur. Bu yeni bir bilgi değil, devlet sırrı hiç değil. Afet riski altındaki tüm dünya ülkelerinin yapmış ve yapmakta olduğu önemlerdir. Peki bizim ülkemizde neden böyle değil? Neden her şeyde olduğu gibi siyaset üstü bir konuda dahi bilimsellikten uzak, tamamen siyasi adımlar atıyoruz? Tek şemsiye altında toplanan afet koordinasyonunun başında neden bir imam hatip mezunu var sormak istiyorum? Hayatını din eğitimi ve öğrenimine adamış bir din insanı afet koordinasyonun başında ne yapabilir? Din insanının alanı bellidir, bilim insanının alanı belli… Dünyanın her yerinde Afet koordinasyonlarının başında JEOLOG, Doğa Bilimleri Uzmanı, Jeokimyager, Jeofizikçilerden oluşan heyetler varken bizde neden imam hatipli bir isim var? Siyaset üstü bir konunun böylesi siyaset altına çekilmesini ne ile açıklayabiliriz? Değerli okurlar, zamanında Kızılay’a prefabrik ev yapılması amacıyla tahsis edilen fabrika neden işlevsiz ve neden başında bir KEBAPÇI var? Gazeteci meslektaşlarımın yapmış oldukları detaylı çalışmalarda ortaya çıkan zibilyon tane, alan ile alakası olmayan isim var. Soruyorum, NEDEN? Deprem vergisi… ❗ Bugüne kadar (23 yıl boyunca) 38 milyar dolar deprem vergisi toplandı. Şimdi diyeceksiniz ki, NEREDE BU PARA? Cevabını küçük bir internet araştırmasıyla eski haberlerde iktidar partisi bakanlarının konu ile ilgili açıklamalarında bulabilirsiniz. Sevgili okurlar, bu para nerede diye peşine düşmek yerine farklı bir şey söylemek istiyorum. Bu parayla tam 19 milyon konut yapılabiliyor. Yani 4 tane İstanbul. Bu parayla (zaten kötü gün için verdiğimiz vergi) geri ödemesiz dönüşümler yapılamaz mıydı her bir afet bölgesinde? Ama yok, bugün TOKİ eliyle ülkenin bir çok yerinde yaptıkları evlerde bile yüksek faizle fazlasını alıyorlar halkın cebinden… İmar affı… ❗ Bu öyle bir acı olay ki, buna para karşılığı izin verenler kadar can hıraş başvurup illegal yapılarına legallik kazandıran da sorumlu… Öyle ki, olmayan katları photoshop ile var diye gösterip o fotoğraflarla da yapı kayıt belgesi alarak gelecekte yapacağı kat için önceden izin aldı insanlar. Dükkanının metrekaresi büyüsün diye kolonları kesip kiraya verenlerle daire sahiplerinin davalık durumları şöyle dursun, denk gelmişsinizdir, Erdoğan’ın 2019 maraş mitinginde sadece Maraş’ta 144 bin 556 yapıya imar affı verdiklerini söylemesine… Para akarken iyi de, peki ya bu işin VEBALİ? Sorun sevgili okurlar. En çok da kendinize sorun… Benim vicdanım el vermiyor susmaya… Depremin sabahında, sessizdeyken deliler gibi çalan telefonumun bilmem kaçıncı çağrısını yakaladığımda eski işyerimden aradıklarını gördüm, bir de aktivist yoldaşlarımın. Eyvah diyerek açtım telefonu ve acilen haber merkezine gelmemi, büyük bir deprem olduğunu ve koordinasyonda olmam gerektiğini ilettiler, kabul edip hemen yola çıkıp arkadaşlarıma da uzaktan yardımcı olabileceğimi ileterek hemen bir organizasyon şeması oluşturup işe koyuldum. Bir yandan yağmur gibi fotoğraf, video yağarken haber merkezine; diğer taraftan ihbarlar, ihtiyaçlar, yıkımlar, ölümler… Öyle videolar, öyle fotoğraflar düşüyordu ki havuza, dönüp ihbarları hızlıca aktarırken, gözyaşından yolladığım ihbarı bile okuyamadım. Hani size hayatta kalan bebek, kurtarılan aile haberleri vermek durumundayız ya, işte biz gazeteciler kağıt gibi olmuş bedenler arasından, kucağındaki oyuncak bebeğin minik bedeniyle birleşmiş olan bebekler arasından ayıklayarak yayınlıyoruz bunları. Her ihbara yetişmem lazım diye diye motive olmaya çalıştım kendimce. İlettiğimiz ihbarlar için hemen hareket ediliyor mu onu da teyit edemiyoruz. İnstagram, Whatsapp, Telegram ve 1000kitap’tan yağmur gibi gelen bildirimlere yetişmem gerekiyordu. Adres bazlı arşivleme yaparak aynı ihbarları eleyip, acil olanları defalarca tekrardan yolladık. Defalarca, defalarca… Akıbeti ne oldu? diye soramamak öyle ağır ki, kendimizi sorumlu kılıp, bu vebalin altından nasıl kalkacağız diye birbirimize yakındık. Sahadaki arkadaşlarımıza bildirdiğimizde o hıçkırarak konuşmalarını ben ölsem de unutamam… Tükenmişlik halindeyim(z). Bir hafta geçti bu bir haftada alabildiğim uyku saati 12 saat var, yok. Telefonda bile konuşamıyoruz gönüllü arkadaşlarla. Ağzımız açılmıyor... Bizler her ne ise, hayatın oluş halinin farkındayız, bu zamanlarda değilse de bir gün geliriz kendimize elbet ancak; BU ÜLKENİN İNSANI BUNLARI HAK ETMİYOR… İyi bakınız bu fotoğrafa, İyi bakınız. O kırmızılıkta gördüğüm fay hattı değil artık… İşbu ileti beğenilsin, yorumlansın diye yazılmamıştır. Sadece hiç iyi değilim. Hepsi bu.
··
4,700 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Derya okurunun profil resmi
Bu Ülkenin İnsanı Bunu HAK Etmiyor. Değindiğiniz noktalarda vebali olanlar neyi hak ediyor? Vicdanlarını menfaatlerine satmışlar neyi hak ediyor? Sonucunu bile bile sorumsuzluk yapanlar neyi hak ediyor? Hak eden, haddini bildiren hakkı bulamadığı için, onca masum CAN bedel ödüyor.
Uğur De Molinari okurunun profil resmi
Diyecek o kadar çok şey var ki, hangi tabiri kullansak diğerinin hatrı kalacak...
2 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.