"söyle o kara keskin göze
gerçeğin böyle olmadığını
nice yakarmalardan sonra
ruhum et değildir
ve bir avazdır yüreğim
gönlü kelebekli
ne şehirden bahsedeceğim
ne akıp giden zamandan
aklımın kabukları
şehirden bahsetmeyeceğim ama
orada kalbimi tuttum
oradan geçip giderdi kalbim
kalbimden bahsetmeyeceğim
kanımı durdurun aklımı dondurun
ben unutmuştum her şeyi
aklımın kabukları
aklımın kabukları
şehirdeki bendim ben olan ben
eğerdim bükerdim
zamanın yırtık yerleri
çıldırmış çocukların gözleri
bir tayf gibi bir tüy gibi ışık gibi
düşerdim toprağa
bak duru yağmurlara
evet annemi ben öldürdüm
babamı ardı sıra
dudaklarım uçukladı
ablamı bıçakladım
akıl gider akıl gider
gelirse tamam
ama akıl gider
kalb orda bir dengededir
yarsan titreyerek o kalbi
içini titreyen yapraklar
yapraklar gibi olursun
ki tesbih çekmede
insan uzak bir yerde
bi kaç ağaç allahı anmakta
bi kaç insan
yoktur öfkeyle parlamış
dosdoğru sözün bıçağından başka gümüş
oyulmadık kalb bırakmaz
dağı bile yerinde
çıldıracağımı bilmezden evvel
çıkardım yarı gamla dolmuş
hüzün şerbetiyle tenha bahçelere
ben kendimi ağuladım
ben olan ben
bir hülyayla göğü içerdim
mavi mavi ekşir ekşir ekşirdim
sarhoş maya içinde kalb akar giderdi"