Gönderi

74 syf.
·
Puan vermedi
Şu an karşımda duruyor. En fazla iki saat içinde bitebilecek bir kitap. Stefan Zweig’ın en sevdiğim eserlerinden biri oldu: Ay Işığı Sokağı. Kendisinin ülkemizde en çok okunan ve sevilen kitabı. Uzun zamandır bu kitabı erteliyordum. Ancak sıcak yaz günleriyle beraber artık okumanın vakti gelmişti… Stefan Zweig’ı birçoğumuz biliriz. Avusturyalı oyun yazarı, romancı, gazeteci ve biyografi yazarıdır. Kısa,çarpıcı, yalın, psikolojik derinliği okuyucuya gösteren cümleleriyle tanınır. Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 tarihinde Viyana’da varlıklı ve kültürlü bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya gelir. Annesi İtalyan Yahudisi Ida Brettauer, babası ise varlıklı bir tekstil sanayicisi olan Moritz Zweig idi. Zweig, küçük yaşta İngilizce, Latince, Yunanca, Fransızca gibi dilleri konuşabilecek seviyede eğitim görür. Lise çağlarında ise şiir yazmaya başlar. Bu dönemde onun için Alman şair Rilke’nin ve Hugo von Hormannsthal’ın önemi çok büyüktür. Onların etkisinde Viyana ve Berlin Üniversiteleri’nde Felsefe eğitimi alır. Sonra uzun yolculuklarda kendini bulur. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwalior, Kalküta, Varanasi, Yangon ve Kuzey Hindistan’ı; 1911’de ise, New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko’yu gezer. 1914’te de Belçika’ya Şair Emile Verhaeren’in yanına gider. 1.Dünya Savaşı zamanında gönüllü olarak Viyana’da savaş karargâhında Arşiv Memuru olarak çalışır. Aslında savaş başladığında savaşı destekler; ama Galiçya’ya gidip cephedeki acıya tanık olunca, savaşın anlamsızlığını kavrar. 1916’da “Babil Kulesi”, 1918’de de “Zorlama” adını verdiği yazılarıyla savaşın karşısında duran tutumunu sergiler. Savaş bittikten sonra ise Avusturya’ya dönüp Salzburg’a yerleşerek Frederike Von Winternit ile evlenir. Burada yaklaşık 20 yıl kalan Zweig birçok dostluk kurarak edebiyat hayatının doruğunda eserler üretir. Öyleki James Joyce, Paul Valery, Thomas Mann, Franz Werfel ve Romain Rolland arkadaşlarından sadece birkaçıdır. Ülkeye ne yazık ki "Nasyonal Sosyalizm" egemen olmaya başlar. Hitler öncülüğündeki bu akımda, Yahudi asıllı olan Stefan Zweig, kara listeye alınır. 1933’de Nazilerin yaktığı kitaplar içinde Zweig’in de kitaplarıda yer alır. Zweig bu durumun getirisi olarak ülkesini terk ederek Londra’ya yerleşmek zorunda kalır. 1937 yılında karısı Frederike’den ayrılır. Daha sonra Lotte Altman ile evlenen yazar. II. Dünya savaşında İngiliz tabiiyetine girerek New York, Arjantin, Portekiz’e gider. Oraya yerleşmeye karar. Biyografi alanındaki çalışmalarını Freud’a ve psikolojiye olan ilgisinden dolayı etkilenir. Balzac, Dickens, Dostoyevski gibi üç büyüğün biyografilerini hazırlar. Patlak veren savaş tüm dünyayı etkisi altına alır. Zweig’ın doğduğu topraktan, ırktan bu şekilde koparılmak canını yakar. Arkadaşına yazdığı bir mektupta: “Bir nefretin çift taraflı ağırlığıyla yere serilmiş durumdayım, savaşa neden olan Almanya’ya duyduğum nefret ve savaşın galibi olan Avusturya’daki Yahudilere duyduğum nefret benim gibi insanları yok edecek, yaşamak için birazcık hava bile bırakmayacaklar. Peki, nereye kaçmalı? Dünya bize kapılarını kapatacak, bense yabancı ve düşman olarak hor görüleceğim bir devletin tutsaklığında yaşamayı istemiyorum.” 22 Şubat 1942’de Zweig bunun sonucunda bir soda şişesine bol miktarda Veronal denilen zehri ilave eder. Eşi Lotte de şişenin tamamını içer ve eşinin yanına uzanır. Son uykularına yatarlar. 22 Şubat günü, Stefanlar’ın yatak odalarının kapısı öğlene kadar hiç açılmaz. Ses alamayan hizmetçiler, hiç vakit kaybetmeden polise haber verir. Odadaki manzara ise: Stefan sırt üstü yatmış, karısı da elini onun göğsüne koyup satılmıştı. öncesinde de masanın üzerine pulları muntazam bir şekilde yapıştırılmış veda mektuplarını bırakmışlardı. "Kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum. Bana ve çalışmalarıma böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke Brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. Her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim. Benim lisanımın konuşulduğu dünya, bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum Avrupa'nın kendi kendisini yok etmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu. Ama hayata 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyacım vardı”. Hitlere karşı nefret duyan Zweig çiftinin intiharına neden olur. 3 yıl sonra ise Nazilerin Rusya’ya karşı yenilmesinden sonra Hitler eşi ile birlikte intihar eder. Psikolojik bunalımını yansıttığı Ay Işığı Sokağı’nda 5 farklı hikayenin sonunun ölümle bitmesi belki de kendi yaşamının nasıl biteceğine dair bir ipucuydu… Sırasıyla Ay Işığı Sokağı, Leporella, Nişan, Lemon Gölü Kıyısında Olay, Avare hikayelerinin hepsinde kendinizden bir parça bulacağınıza eminim:) Öyleyse durmayın, okumaya başlayın! Daha fazlasını websitem sevincorman.com'da!
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202167,8bin okunma
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.