Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dergah Sohbetleri Mehmet Zeki Kan (R.A.) "İmanın en üst mertebesi, nerede olursan ol, Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmendir." HADİS Bir sufi harikulade bir bahçe gördü ve gönlü neşelenip vecde geldi. Rengarenk çiçeklerle süslü bahçeyi izlerken adeta Rabbinin güzelliğine gark oldu ve sahoşça oturup yumdu gözlerini, tefeklür ve murakabeye daldı. Allah erlerinin hallerinden bihaber biri, oturup gözlerini yummuş halde hiç kımıldamayan sufiyi görünce uyuduğunu zannedip seslendi: Uyumanın zamanı mı? Kalk da Rabbimizin rahmetini seyret! Gözünü aç da üzüm çubuklarını, çiçek açmış ağaçları, yeşermiş çimenleri seyret! Uyan da Rabbimizin aşkının tecellilerini izle! Sufi tebessüm etti ve dedi: Bilmelisin ki, rahmet-i ilâhiyyenin en büyük eseri gönüldür ve onun dışındakiler bu büyük eserin sadece gölgesidir. Ağaçlar arasında bir dere akıp gider. Onun berrak suyunda iki tarafın ağaçlarının akislerini, ormanı ve gökyüzünü görürsün ki suya aksedip görülenler, hayali bir bahçedir. Asıl bağlar, bahçeler, semalar ve cennetler ise gönüldedir. Çünkü gönül, nazargâh-ı ilahidir. Hayırlı sabahlar ve hayırlı vakitler olsun. Murakabe hakkında yazacağım, zira önemlidir ve çok da gereklidir. Çünkü maalesef murakabenin ne olduğunu pek çoğumuz bilmeyiz. Şehir hayatındaki mümin için uygulanması oldukça zordur. Hâlbuki kırsalda, çölde ya da ormanlık yerde yaşayan insanlar hayal kurmak, tefekkür etmek, tezekkür etmek, murakabe yapmak için daha fazla vakte, şarta ve imkana sahiptirler. Eskiler murakabeyi basit manada kulun yaptığı her işin ve gönlünden geçen her düşüncenin Rabbimiz tarafından bilindiğinin farkında olması olarak tanımlarlardı. Her an kendisini görüp gözeten, izleyip kontrol eden, takip edip koruyan, aşk ile nazar edip yardımda bulunan, bizi işiten, gören, her an bizden haberdar olan, bilen, yakın olan, her anda bizimle beraber olan bir Rabbimiz olduğunu bilip bunu tatmak ve huzurda olduğumuzu bilerek ihsan halinde olmaya çalışmak... Resulullah Efendimize "ihsan nedir" diye sorulduğunda "Allah'ı görüyormuşsun gibi ona âbd olmandır, zira sen onu görmesen de o seni görüyor" şeklinde tanımladığı hale vakıf olup bunu hissetmeye çalışmak... Esasen murakabe budur ve tefekkürle başlayıp bedenimizi, nefsimizi hareketlerimizi, hallerimizi, konuşmalarımızı kontol etmekle devam eder, sonra düşünce ve duygularımızı, arzu ve isteklerimizi kontrol etmeyle daha da olgunlaşır ve her anda tüm varlığımızın bir an bile huzurdan ayrılmadan, Rabbinden kopmadan, dünyaya dalmadan durması haliyle kemal bulur. Ayık ve uyanık bir gönül, berrak bir zihin ve düşünce, keskin bir akıl ve muhakeme... Allah'ın rakib, alim, habir, semi', basir, nesir, veli, mevla, hafiz gibi isimlerini bilmek ilimdir, bilgiyledir. Bu esmaları hissedip tatma hali ise murakabedir. Yani Allah'ın sana baktığını bilip bu fikri aklından atamama hali... Eski sufiler murakabeyi "kalbi ona zarar veren şeylerden korumak ve Rabbim her anda beni görüyor, hem cismime ve hem de kalbime nazar ediyor" idrakine sahip olmak amacıyla düşünceyi kalpte odaklama çabası içinde olmak olarak da algılarlardı. Bu tam manasıyla bir farkındalık ve uyanık bir halet-i ruhiyeye kavuşmaktır ve sünnet-i Resulullahtır. Murakebe rakib kelimesinin bir türevidir ve rakib; gözeten ve koruyan demektir, yakın dost, candan arkadaş demektir. İlişmiş, bitişmiş demektir. Kopmayan bir beraberlik ve yakınlık demektir. Allah, kuluna rahmet etmek, ikram etmek, ona yardım etmek için her anda murakababe eder, onu korur, izler ve gözetler, beraberinde olur ve takip eder. Yaşaması için maddi ve manevi rızkını temin eder, hayy ismiyle can verip kayyum ismiyle diri tutar ve aşkının nefesiyle kuluna yaşam enerjisi bahşeder. Rakib... Harikulade bir isim ve Rabbimizin şanına yakışır bir esma! Bu kelime zaman içerisinde biraz değişerek dilimize geçmiştir. Bugün itibariyle rakip kelimesi daha çok herhangi bir işte ya da bir yarışta birbirini geçmeye çalışanlar, birbirine karşı üstünlük sağlamaya çalışanlar ya da aynı şeyi elde etmeye uğraşan iki kişiden her biri olarak düşünülmektedir. Ve rakiplerin birbiriyle olan durumlarına rekabet denir ki bu bizim algımızda pek de dostça değildir. Rakib isminden murakabe kelimesi türemiştir dedik ama murakabe kelimesini kullananların neredeyse tamamı murakabe yerine rakibde takılıp kalır ve murakabe yerine rakibi tanımlar. Açalım biraz; Kökü r-k-b... Manası gözetlemek, rakip gözetleyen, merkub gözetlenen. Murakabe ise karşılıklı birbirini gözetleyen demektir. Başına "mu" takısı getirilerek oluşturulmuş bu formdaki birçok kelime Türkçe'ye de geçmiş olup iki tarafın karşılıklı bir şeyi yapmasını ifade eder. Buraya dikkat edelim. Çift taraflı ve karşılıklıdır. Mesela hasip, hesap edendir ve muhasebe hesaplaşmadır. Cidalden türeye mücadele kavgadır, tartışmadır ve iki taraf arasındadır. Bedel değişmektir ve mübadele karşılıklı değişimdir, takastır. Harb kelimesinden muharebe türemiştir ve iki taraf arasındadır. Savaştır. Muhakeme mahlemeleşmektir. Hub sevgidir ve muhabbet birbirini sevmektir, sevişmektir. Kavl sözdür ve mukavele karşılıklı sözleşmektir. Karşılıklı sabretmeye musabere denir. Karşıt tutum içinde olmak... Hilaftan muhalefet... Hep çift yönlü. Hasım düşmandır ve muhaseme düşmanlık etmedir. Karşılıklıdır. Cehd, gayret edip çaba sarfetmedir ve mücahede iki tarafın birbirini yenmek için çaba göstermesidir. Ve muhabere haberleşmektir. Örnekleri azaltabiliriz. Sanki fazla oldu. Derviş ilk murakabesini mürşidi üzerinden yapar. Mürşidinin gözünden kendisine bakmayı, kendisini görmeyi öğrenir. Mürşidi üzerinden kendisine rakip olur ve kendisine rakip ismiyle tecelli eden Rabbinin bu esması ile mürşidini murakabe eder. Kendisiyle meşgul olmak yerine mürşidiyle meşgul olur ve bu iradesizdir. Sonra bu hali korumaya ve kalıcılaştırmaya çalışır. Sonra bu hal mürşidinden Resulullah Efendimize, ondan da Rabbimize tevcih olur. Sahabe için bu hal vehbidir ve Resulullah Efendimize tabi olduğu anda bir ikram olarak, Rabbimizin bir ikramı olarak hüsule gelirdi. Sonraki zamanlarda murakabe sahabenin o gönül haline erişme çabası olarak taklit edilmeye çalışılarak şekillendi. Fakat gerçek olan şudur ki, bu taklitle olacak şey değildir. Çünkü peygambere tabi olana verilen peygamber varisine tabi olana da verilir ve bu düşünerek, zorlayarak, taklitle olmaz. Ve Allah'ın rakib ismi kulda tecelli etmeden kul gerçek manada murakabe yapamaz. Bu yüzden bize düşen hakiki bir Allah dostu bulup huzurunda edeple durmaktır. Gerisi Allah'ın ikramıdır. Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir. HADİD:4 Allah bizi her anda murakabesi altında tuttuğu kullarından eylesin, her an Rabbiyle beraber olan, onu bir an dahi unutmayan, Allah'ın rakib isminin tecelli ettiği, Rabbiyle murakabe ve müşahede halindeki kullarından eylesin.
··
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.