Gönderi

görüşlerimizi büyük ölçüde etkileyen, farklı geçmişlere sahip, farklı yaşlardan pek çok kişiyle de görüştük. Bu insanlar herhangi bir grup ya da hareketin temsilci- si degil. Onları neşe, militanlık ya da radikalizmin öncü ör- nekleri olarak görüyor da değiliz. Daha ziyade, kimi değerle- ri paylaştığımız, bizlere ilham veren ve bazı düşüncelerimi- ze meydan okuyan kişiler. Tamamı, çeşitli yollarla, Impara- torluk'u hayatlarından çıkarmak ve başka dünyaları canlan- dırmak ve sürdürmek için uğraşıyor. Farklı toplumsal hare- ketler ve mücadelelerde yer alıyor ve farklı yaşam formlarını sürdürüyorlar: Oaxaca ve Argentina, küçük ölçekli çiftçilik ve kentsel gıda adaleti; Siyah kurtuluşu ve cezaevlerinin il- gası, Yerli hareketi ve toprakların savunulması hareketi; dö nüştürücü ve sağaltıcı adalet hareketleri, radikal ekoloji ve permakültür, tahliye ve işgal, gençlik ve okulsuzlaşma, fe minist ve şiddet karşıtı; otonom, queer, kapsayıcı (BIPOC)* alanların inşası, doğrudan eylem ve anti kapitalist örgütlen- me ve nihayet, kelimelerle ifade etmesi zor güzellikteki ve iddialı varoluş biçimlerini savunanlar başta olmak üzere, çok sayıda mücadeleden insanlar. Görüştüğümüz insanların deneyimleri; yaşadıkları yer ve topluluklarla kurulan uzun süreli bağlardan gezici ve kesintili aidiyetlere, radikal teoriy- le ilişkilenmiş olanlardan gündelik hayattaki deneyimlerden gelen bilgi biçimlerine, radikal ortamlarda tanınanlardan da- ha çok arkadaş ortamlarında, sevdikleri insanlar arasında ve ortak çalışmalar yürüttüğü ilişkilerde bilinenlerin deneyim- lerine kadar uzanıyor. Bazılarıyla yüz yüze, bazılarıyla görüntülü, bazılarıy- la da yazışarak görüşme yaptık. Bu sohbetleri, bazı görüş- melerden yaptığımız uzun alıntıları kendi görüşlerimizle ve bu görüşlerin kendi arasındaki diyaloglarla harmanlaya- rak göstermeye ve sürdürmeye çalıştık. Görüştüklerimiz- den bazıları neşeli militanlık kavramı konusundaki heye- canlarını, bizleri cesaretlendirerek ve bize katıldıklarını ifa- de ederek açık bir şekilde gösterdi. Kimileri bizleri tehlike- ler, eksiklikler ve belirsizlikler konusunda uyararak ve ba- zı söylediklerimize karşı çıkarak daha eleştirel bir yaklaşım sundu. Görüştüğümüz kişilerin bize karşı çıktıkları, bizim- le aynı fikirde olmadıkları ve birbirlerinden farklılaştıklan bazı konuları -kimseyi karşı karşıya getirmeden-göster- meye çalıştık. Görüştüklerimiz içinde, duyguları sürekli olarak kontrol altında tutulmaya veya düzenlenmeye çalışılan, mücadelele- rine sürekli olarak el konulan ya da mücadeleleri bastırılan kimi Yerlilerin ve farklı etnisitelerden insanların duyduğu endişelerden çok şey öğrendik. Nezaket, sevgi, güven ve ge- lişme gibi şeyleri merkeze koymanın, özellikle de bizim gi- bi beyaz ayrıcalığı olanlar tarafından önerildiğinde, kimi za- man güç ilişkilerini görünmezleştirebildiğini onlardan og rendik. Bu durumun korku, güvensizlik, öfke ve hiddet gibi "negatif" olarak adlandırılan duyguların patalojize edilme- siyle sonuçlanabildiğini, üslup polisliğini ve konforun tep- kisel bir savunusunu meşrulaştırabildiğini anladık. Bu du- rumda baskı ve şiddet karşısında "anlayışlı olmayı" ve "as- maya çalışmayı" öğütleyen, sorunu basitleştirici buyruk- lar devreye girmeye başlayabiliyor. Benzer şekilde, güven ve açıklığın önemine işaret etmek, bunca ihanet ve şiddetin ol- duğu bir dünyada riskli ve sorumsuzca bir tutum da olabi- lir. Bu şüpheler bizlere güven ve yaralanabilirliğin güçlen- dirici ve aynı zamanda hafifsenemeyecek kadar riskli oldu- gunu; bu yüzden de, sınırlara ihtiyaç olduğunu öğretti. Iki- si de hiçbir zaman, bir zorunluluk ya da görev olarak adde- dilmemeli. Benzer şekilde, Spinoza'nın keder kavramının da ciddi ol- çüde yanıltıcı olabileceğini fark ettik. Bu kavram, neşenin zıddı olarak, birini etkileyebilme ve birinden etkilenebilme kapasitesinin azalması anlamına geliyor. Başlarda sekter ra- dikalizmi, Spinozacı bazı akımlardan hareketle "kederli mili- tanlık" olarak ifade ediyorduk.** Fakat kederli militanlık kavramı kimilerine iyi hissettirirken, kimileri için de -yaşamın da mücadelenin de ayrılmaz bir parçası olan-yas ve acıyla il. gili çağrışımlarından ötürü sinir bozucuydu. Bu doğrultuda, Spinoza'nın işaret ettiği baglama bağlı kalmakla birlikte, ke- deri merkezi bir kavram olarak almaktan vazgeçtik. Burada durağanlık, sekterlik, tükenme gibi kavramları, çoğunlukla, kolektif gücün yitirilmesi ve Imparatorluk ve sekter radika- lizmin bizi olduğumuz yere sıkıştırması anlamında kullan- dık. Neşeli militanlık kavramıyla, nihai olarak, dönüşümle- rin çok katmanlılığını ve dünyanın hareket halinde olduğu- nu vurgulamaya çalışıyoruz. Öte yandan burada hepimizin aynı durumda olduğu imasından, farklılık ve zıtlıkları sil- mekten kaynaklanan bir risk var. Halbuki özellikle BIPOC kadınlar, trans, queer ve üçüncü cinsler (Two-Spirit People),*** karşı karşıya kaldıkları baskının özgünlüklerini, bununla bir- likte, direnişlerinin ve inşa etmekte oldukları dünyanın öz- gün yanlarını görünür kılmak için çok çaba sarf ettiler. Bu meseleyle ilgili, çoğunlukla, aklımızda şu sorular ve çok da emin olmadığımız birtakım düşünceler var: Neşe- li militanlık mücadelelerin ve yaşam formlarının çeşitliliği- ni onları homojenleştirmeden keşfedebilir ve destekleyebi- lir mi? Neşe, belirsizlikle uyum içinde olmamızı sağlarken, Batı merkezli radikal teori ve eylemin evrenselleştiren ve so- mürgeleştiren eğilimlerini ortadan kaldırmamızı kolaylaştı- rabilir mi? Toplumsal hareketler, farklılıkları silmek yerine, birbirinden öğrenmeyi ve karşılıklı dönüşümü mümkün kı- lan yollar üzerinden yeniden düşünülebilir mi? Bu noktada dikkatimizi, bir yanda sabit normların ötesin- deki sürekli dönüşüm içindeki alana; diğer yanda, "hepsi uyar" göreceliligine dayanan düşünceye çevirmek istiyoruz. Sürekli dönüşüm içindeki alan açıklık, merak, güven ve so- rumluluk gibi değerlerin gelişebildiği ama bunun her yerde uygulanması gereken belirli yöntemler olarak değil; özenli, seçici ve net sınırlar belirleyerek ayakta tutulabilecek ilişki- lenme biçimleri olarak gerçekleşebildiği alandır. Neşe, yeşe- rebilmek için keskin sınırlara ihtiyaç duyar. Peki, ne zaman açık olabileceğimizi ve yaralanmaktan korkmamamız gerektiğini, ne zaman sınır koyarak mücade- le etmemiz gerektiğini nasıl anlarız? Kime, ne zaman güve- nebileceğimizi nasıl anlarız? İlişkiler ne zaman uğruna mü- cadele vermeye değerdir, ne zaman onları orada bırakıp yo- la devam etmemiz gerekir? Bunlar yanıtları belli sorular de- ğil; her defasında yeniden, bir sürü farklı şekilde yanıtlana- bilirler. Bizler, neşeye ve neşeye olan sadakatin önemli bir sonucunun, insanların farklı rotalarda farklı önceliklerle ilerlemesi olacağını öne sürüyoruz. Bu durumda, hareket- ler ve yaşam formları farklılaşacak ve hatta bazen birbirle- riyle çatışacak. Ne devlet, ne ahlâk, ne de birlik ve beraber- liğin sağlanması ya da bir hareketi inşa etmek için gerekli olan zorunluluklar, bir yolun diğerine öncelenmesinin ge- rekçesi olamazlar. Farklılıkla karşılaşma, yeni becerilerin, güçlü bağların ve yeni mücadele biçimlerinin ortaya çıkma- sina yol açabilir. Fakat aynı zamanda, uzaklıklar ve yakın- lıklar arasındaki sınırı bulandırarak, çelişkileri ve zorlukla- rı artırabilir. Ya da bize defolup gitmemiz gerektiğinin soy- lenmesi anlamına gelebilir. İşte bu nedenlerle, bizi derin- den etkileyen kimi değerleri, mücadele ve hareketleri, bun- ların herkes için ideal olduğunu ya da herkesin bu öncelik- lere sahip olması gerektiğini iddia etmeksizin sizlerle pay- laşmaya çalışacağız. *BIPOC Black, Indigenous, and People of Color'un (siyah, yerli ve beyaz olma yan) kısaltmasıdır. Bu kategorileri etnik kategoriler ya da özcü kimlikler ola- rak değil, beyaz üstünlüğü ve yerleşimci sömürgecilige karşı oluşan çok kat- manlı siyasal kategoriler olarak anlıyoruz. Örneğin, BIPOC'a özgü alanların in- şası ya da çeşitli hareketler içinde oluşan "klikler" ırkçılığın ve beyazlığın nasıl işlediğini ve bunlara nasıl etkili bir biçimde karşı konulabileceğini gösterdi. **Kederli militanlık kavramı Michel Foucault'tan ve Colectivo Situaciones'tan geliyor. Bkz. Foucault, "Preface"; Colectivo Situaciones, "Something More on Research Militancy: Footnotes on Procedures and (In)Decisions", Constituent Imagination, ed. Stevphen Shukaitis, Erika Biddle ve David Graeber (Oakland: AK Press, 2007),73-93. ***Kanada Kızılderilileri ile ABD Kızılderililerinde, ilahi bir hediye olarak, mas kulen ve feminen ruhun bir bedende birleşmesi anlamında, tüm LGBTI'ler için kullanılan bir kavram -ç.n.
Sayfa 47
243 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.