Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

LİDERLİĞİN İÇ YÜZÜ VE GÜÇLÜ BİR LİDERLİK ÖRNEĞİ
Sağlıklı Narsisist - Ruhsal Durumu Okuyucusu: 1915 yılının Ekim ayında büyük İngiliz kaşif Sör Ernest Henry Shackleton, sekiz aydır Antarktika'da bir buz kütlesinde kapana kısılmış ve su almaya başlamış olan Endurance gemisinin terk edilmesini emretti. Shackleton için bunun anlamı adamlarıyla birlikte Antarktika kıtasını karadan geçme düşünden vazgeçmek demekti. Kıtayı karadan geçmek bir kâşif olarak şanlı mesleğinin doruk noktası olacaktı ama şimdi aklında daha büyük bir sorumluluğun ağırlığı vardı. Yirmi yedi adamını güvenle evlerine geri götürmek. Yaşamları onun vereceği günlük kararlara bağlı olacaktı. Hedefine ulaşmasının önünde çeşitli engeller olduğunu fark etti. Çetin kış şartları yaklaşıyordu, üzerinde kamp yapacakları buz kütlesini akıntılar herhangi bir yöne çekebilirdi, yaklaşan günlerde ışık olmayacaktı, yiyecekleri azalıyordu, onları alabilecek bir gemiyle telsiz teması kuramayacaklardı. Ama çekindiği en büyük tehlike adamlarının moraliydi. Kırgınlık ve olumsuzluğun yayılması için birkaç şikâyetçi yeterliydi. Adamlar yeterince sıkı çalışmayabilirlerdi, uyuşmazlık çıkarabilir ve liderliğine güven duymayabilirlerdi. Böyle bir durum ortaya çıkınca her koyun kendi bacağından asılır ve bu iklimde bunun anlamı felaket ve ölüm olurdu. Grubun ruh halini, değişen hava koşullarından daha yakından gözlemlemek zorundaydı. Yapacağı ilk iş sorunun ötesine geçmek ve herkese uygun ruh halini aşılamaktı. Her şey liderden başlıyordu. Kendi kuşku ve korkularını gizlemek zorundaydı. Buz kütlesinin üzerindeki ilk sabah herkesten önce uyandı ve bolca sıcak çay demledi. Adamlarına çay dağıtırken, içinde bulundukları zor durum hakkında neler hissetmeleri gerektiği konusunda kendisinden ipucu bekler gibi baktıklarını fark etti. Onları neşelendirmeye çalışarak yeni yuvaları ve yaklaşan karanlıktan biraz mizahla söz etti. Bu kargaşadan kurtulma konusundaki fikirlerinden söz etmenin zamanı değildi. Adamlar çok fazla kaygılı olacaklardı. Şansları hakkındaki iyimserliğini sözcüklere dökemiyordu ama sahte bile olsa davranışlarından ve beden dilinden bunu hissetmelerini istiyordu. Yaklaşan kış aylarında burada kapana kısılacaklarını hepsi biliyordu. Dikkatlerini dağıtacak, zihinlerini oyalayacak ve morallerini yüksek tutacak bir şeylere ihtiyaçları vardı. Bu amaçla Shackleton kimin ne yapacağını gösteren bir görev dağılımı listesi hazırladı. İşleri olabildiğince karışık vermeyi, herkesin sürekli başka gruplar halinde çalışmasını ve aynı işi çok sık üstlenmemelerini sağlamayı denedi. Birkaç penguen ya da fok balığı avlamak, gemiden çadırlara biraz daha malzeme getirmek, daha iyi bir kamp yeri hazırlamak gibi her gün başarılması gereken bir hedef vardı. Günün sonunda kamp ateşinin çevresinde otururken yaşamlarını kolaylaştıracak bir şey yapmış olduklarını hissedeceklerdi. Günler geçerken adamların değişen ruh durumlarına giderek keskinleşen bir biçimde uyum sağladı. Kamp ateşinin yanında hepsiyle teker teker sohbet etti. Bilim insanlarıyla bilimden, daha sanatsal olanlarla en sevdiği şair ve bestecilerden konuştu. Ruhlarına girdi ve özellikle deneyimledikleri sorunlarla ilgilendi. Aşçı artık maması kalmadığından çok sevdiği kedisini öldürmek zorunda olduğu için çok üzgündü. Shackleton bu işi üstlenmeye gönüllü oldu. Gemideki fizikçinin ağır işlerle çok zor başa çıktığı belliydi, akşamları çok yavaş yemek yiyor ve bıkkınlıkla içini çekiyordu. Shackleton onunla konuşurken günden güne ruh durumunun kötüleştiğini fark etti. Adamı değersizmiş gibi hissettirmemeye dikkat ederek görev listesinde değişiklik yaptı ve ona daha hafif ama aynı derecede önemli işler verdi. Gruptaki birkaç zayıf halkayı derhal fark etti. Geminin fotoğrafçısı Frank Hurley bunlardan biriydi. Hurley işinde çok iyiydi ve başka işler yaptığı için şikâyetçi değildi ama kendisini önemli hissetmek isteyen bir insandı. Züppece bir tarafı vardı. Buz kütlesinde geçirdikleri ilk günlerde yiyeceklerin durumu gibi tüm önemli konularda ona akıl danıştı ve parlak fikirlerini övdü. Ayrıca Hurley'i kendi çadırına alıp diğerlerinden daha önemli olduğunu hissetmesini sağladı ve ona göz kulak olması kolaylaştı. Denizci Huberht Hudson'ın benmerkezci ve kötü bir dinleyici olduğu ortaya çıktı. Sürekli ilgi çekmek istiyordu. Shackleton onunla ötekilere oranla daha fazla konuştu ve onu da kendi çadırına aldı. Potansiyel şikâyetçi olduğundan kuşkulandığı kişileri olası etkilerini azaltmak için farklı çadırlara yerleştirdi. Kış mevsimi geçerken dikkatini ikiye katladı. Bazen adamların görünümlerinden, birbirleriyle çok az konuşmalarından ne kadar sıkıldıklarını anladı. Bununla savaşmak için güneşsiz günlerde buzun üstünde spor etkinlikleri yaptırdı; geceleri müzik çalmak, şakalı oyunlar oynamak, hikâyeler anlatmak gibi eğlenceler düzenledi. Tüm bayramlara dikkatle riayet edildi, adamlara büyük bir ziyafet çekildi. Suyun üstünde süzüldükleri, bitmek bilmeyen günler biraz olsun aydınlanıyordu. Sonra inanılmaz bir şey dikkatini çekti. Adamları artık neşeliydi ve hatta buz kütlesi üstündeki yaşamın zorluklarından zevk alır gibiydiler. Bir noktada buz kütlesi tehlikeli biçimde küçülünce adamlarını Endurance gemisinden aldıkları üç küçük filikaya bindirdi. Karaya doğru gitmek zorundaydılar. Filikaları bir arada tuttu, amansız sulara göğüs gerdi ve yakındaki Elephant Adası'nın daracık sahiline ulaştılar. O gün adayı gözden geçirirken koşulların bazı açılardan buz kütlesinden daha kötü olduğu anlaşıldı. Zaman onlara karşıydı. Shackleton aynı gün, bölgedeki en yakın yerleşim yeri olan, yaklaşık sekiz yüz mil kuzeydoğudaki Güney Georgia Adası'na çıkılacak yolculuk için bir filikanın hazırlanmasını istedi. Oraya ulaşma ihtimali düşüktü ama deniz koşullarına açık olması ve öldürülecek hayvanların kıtlığı nedeniyle adamlarının Elephant Adası'nda uzun süre sağ kalamayacakları belliydi. Bu yolculuk için Shackleton'ın kendisiyle beraber gidecek beş kişiyi dikkatle seçmesi gerekiyordu. Harry McNeish garip bir seçimdi. Geminin marangozu olan McNeish elli yedi kişilik ekibin en yaşlısıydı. Huysuz olabiliyordu ve ağır işlerden hoşlanmıyordu. Küçük teknede çok zorlu bir yolculuk olacaktı ama Shackleton onu geride bırakmaktan çok korkuyordu. Tekneyi yolculuk için hazırlama görevini ona verdi. Böylece teknenin güvenliğinin sorumluluğunu üstlenecek ve denize uyumunu düşünerek yol boyunca zihni meşgul olacaktı. Yolculuğun bir noktasında McNeish'in moralinin bozulduğunu ve birdenbire kürek çekmekten vazgeçtiğini fark etti. Shackleton tehlikeyi sezdi. Eğer ona bağırırsa ya da kürek çekmesini emrederse herhalde biraz daha isyankâr olacaktı ve haftalardır küçücük bir alanda çok az yiyecekle yetinen adamlar için işler çirkinleşebilecekti. Bir anda doğaçlama yapıp tekneyi durdurdu ve herkese sıcak süt kaynatılmasını istedi. Herkesin yorulduğunu ve biraz neşelenmeleri gerektiğini söyledi. McNeish dışlanmış hissetmenin utancından kurtulmuştu ve yol boyunca Shackleton gerektikçe bu numarayı yineledi. Ulaşmak istedikleri adaya birkaç kilometre kala ani bir fırtına onları geriye itti. Adaya erişmenin farklı bir yolunu çaresizce ararlarken, küçük bir kuş tepelerinde uçmaya ve tekneye konmak için yer aramaya başladı. Shackleton her zamanki gibi korumaya çalıştığı sakinliğini birdenbire yitirdi ve ayağa fırlayıp küfürler arasında çılgın gibi kuşa vurmaya çalıştı. Aynı anda büyük bir utanca kapıldı ve yerine oturdu. On beş ay boyunca adamların iyiliğini ve moralini korumak için hayal kırıklığını dizginlemişti. Tonu o ayarlamıştı. Şimdi geri dönmenin zamanı değildi. Birkaç dakika sonra kendi pahasına bir espri yaptı ve ne kadar baskı altında kalırsa kalsın böyle bir gösteriyi yinelemeyeceğine yemin etti. Küçük tekne dünyanın en kötü okyanus koşullarını aşıp Güney Georgia Adası'na yanaşmayı başardı ve birkaç ay içinde orada çalışan balina avcılarının yardımıyla Elephant Adası'nda kalmış olanların hepsi kurtarıldı. İklim, olanaksız arazi, minik tekneler ve yetersiz kaynaklar gibi onlara karşı olan ihtimaller dikkate alınınca tarihteki en inanılmaz hayatta kalma hikâyelerinden biri yaşanmıştı. Shackleton'ın liderliğinin bu olayda oynadığı rolün haberi çevreye yayıldı. Daha sonra kâşif Sör Edmund Hillary durumu şöyle özetledi: "Bilimsel liderlik için bana Scott'ı; hızlı, verimli bir yolculuk için Amundsen'i verin ama hiçbir çıkar yolun olmadığı çaresiz bir durum için diz çökün ve Shackleton için dua edin."
Robert Greene
Robert Greene
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.