Gönderi

Hızla kapıya gittim, çünkü gözlerimin yaşlarla dolduğunu hissediyordum ve sen bunu görmemeliydin. Dışarıya o kadar acele fırlamıştım ki, holde neredeyse uşağın Johann'la çarpışacaktım. Johann ürkerek hemen kenara çekildi, beni dışarıya bırakmak için dairenin kapısını açtı ve işte oracıkta -oradaki bir saniyede, duyuyor musun? Gözlerim yaşlarla dolu ona, yaşlanmış olan adama baktığımda, bakışlarında birdenbire bir ışık çaktı. O tek bir saniyede çocukluğumdan beri beni görmemiş olan yaşlı adam, beni tanımıştı. Bu tanınmadan ötürü onun önünde diz çökebilir ve ellerini öpebilirdim. Ben de hemen beni kırbaçlamak için manşonuma tıktığın kağıt paraları çıkardım ve onun cebine soktum. Yaşlı adam titredi, başını kaldırıp korkuyla bana baktı -o tek saniyede benim hakkımda belki de senin bütün hayatında yapamadığın kadar çok şeyin farkına vardı. Evet, bütün, ama bütün insanlar beni şımarttılar, bana karşı hepsi iyiydi -yalnızca sen, evet, yalnızca sen beni unuttun, yalnızca sen, beni asla tanımadın! Çocuğum öldü, bizim çocuğumuz -şimdi dünyada, senden başka, sevebileceğim kimse kalmadı. Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? Sadece bir defa seni alıkoyabileceğimi sandım, seni, hep kaçak olanı çocuğunda tutabileceğimi sandım. Fakat sonuçta o senin çocuğun: bir gecede acımasızca benden uzaklaştı, bir yolculuğa çıktı ve asla geri dönmeyecek. Ben yine yalnızım, her zaman olduğumdan çok daha fazla yalnızım, hiçbir şeyim yok, senden hiçbir şeyim yok -artık ne çocuk, ne bir sözcük, ne bir hatırlayış ve biri senin yanında adımı söylese, bir yabancı gibi umursamaz gidersin. O zaman, sana göre ölü olduğuma göre, neden ölmekten hoşlanmayayım, sen benden gitmiş olduğuna göre, neden ben de artık yoluma gitmeyeyim? Hayır sevgilim, sana karşı suçlamada bulunmuyorum, senin o neşeli evine acılarımı yollamak istemem. Seni rahatsız etmeyi sürdüreceğimden sakın korkma -bağışla beni, sadece çocuğumuz biraz ötede ölü ve terk edilmiş olarak yatarken, ruhumun çığlıklarını dillendirmek zorundaydım -ondan sonra yine dilsiz olarak karanlığıma geri döneceğim, yanında hep dilsiz kaldığım gibi. Ama sen, ben yaşadığım sürece bu çığlığı duymayacaksın -ancak öldüğüm takdirde bu benden kalan sana ulaşacak, benden, yani seni herkesten çok sevmiş, ama senin tarafından hiç tanınmamış olandan, hep seni beklemiş, ama senin tarafından hiç çağrılmamış olandan kalan bir miras. Belki de, evet belki de ancak o zaman beni çağıracaksın, ve ben de ilk defa sana karşı sadakatsiz olacağım, çünkü ölmüşken artık seni duyamam: sana hiçbir resim ve hiçbir işaret bırakmıyorum, senin de bana hiçbir şey bırakmadığın gibi: beni asla, hiçbir zaman tanımayacaksın. Hayattayken kaderim buydu, ölümümden sonra da böyle olsun. Seni son saatimi paylaşmak için çağırmak istemiyorum, sen adımı ve yüzümü bilmeden çıkıp gidiyorum. İçim rahat ölüyorum, çünkü sen o ölümü uzaktan hissedemezsin. Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim.
Sayfa 52 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.