Gönderi

191 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Çocukların dönemsel olarak oyuncaklara ilgisi üzerine deneme ve kitap incelemesi
İlk defa Sunay Akın okuyorum ve yazarın hikaye anlatma üslubunu beğendim. Her bölümde yaşanan, anlatılan olayları birbirine bağlama şekli hoşuma gitti. Tanıdığımız yazarların, oyuncuların çocukluklarında neler ile oynadığını ve bu oyuncakları, hayatlarını nasıl etkilediğini görmek ilginç oldu. Yazarın verdiği tarihsel ve kişisel (anlatılan bölümdeki kahramanların mesela Nazım Hikmet, denizaltındaki askerlerimiz, Andersen'in Züleyha ile olan anısı ...) bilgilerin erişilmesi zor, yoğun araştırma gerektiren bir iş olduğunu düşünüyorum. Ayrıca gerçekleşen tarihi ve siyasi olaylara da değinmesi ilgimi çeken ve bende araştırma isteği uyandıran unsurlar oldu. Kitap, benim çocukluğumda neler ile oynadığımı ve şu anki çocukların ne ile oynadıklarını düşünmeme sebep oldu. Kitaptaki tahta at bana çocukluğumda köydeki tahta sini altlığımızı hatırlattı. Kendisi katlanabilirdi ve nasıl betimleyebilirim bilmiyorum lakin açıldığında 'X' şeklinde oluyordu ve ben de arasına oturup ata biniyormuş gibi yapıyordum. Onun dışında top, uzaktan kumandalı araba, meşe (yaşadığım yerde bilyeye verilen isim :), beyblade, soda kapaklarından yaptığımız tasolarımız vardı oyuncak olarak. Öte yandan yirmili yaşların ortasında biri olarak şu anki çocukların bilgisayar ve telefon dışında ne ile oynadıklarını bilmiyorum. Sanki tek tür bir oyuncak var (bilgisayar, telefon) ve bütün oyunlar onun içinde gibi. (Bu paragraf biraz deneysel oldu ve düşüncelerimi tam aktaramadım gibi lakin bu kısmı çıkarmak da istemedim.) Her geçen gün, değişen nesiller boyunca oyun-oyuncak anlayışı değişiyor ve bu anlayışın değişen oyuncaklarla mı yoksa dönemin çocuklarıyla mı alakalı olduğunu bilmiyorum. Demek istediğim geçmiş zamanlarda oynanan oyuncakların bu dönemde rağbet görmemesinin sebebinin ne olduğu. Örneğin 1940'larda bir oyuncakla için bulunduğumuz dönemdeki teknolojiyle gelişmiş oyuncakları ve dönemin çocuklarını ele alalım. Dönemimiz çocuğu oyuncak askerle oynayan bir çocuk olsun ve diğer çocuklar bilgisayar oynadığı için, (bizim çocuk) bilgisayar ile oynamak isteyebilir. Aynı şekilde durumu tersten düşünürsek bilgisayar ile oynayan bir çocuk diğer çocukların kurşun askerle oynaması üzerine bilgisayarı bırakıp kurşun askerle oynar gibime geliyor. Yani burada bir özenme var gibi. Çocuk çevresindeki diğer çocukların ne ile oynadığını görmediği sürece kendi istediği ya da elinde olan bir oyuncakla oynar gibi. Buradan aslında bize ne verilirse onlarla vakit geçiriyor gibime geliyor. Sanki çocukların çok da seçme hakkı yok gibi. 1940'larda şu anki bilgisayar oyunları olsa çocuklar hangisini seçerdi yoksa çocuklara ne lanse edilirse çocuklar onu mu seçerdi. Burada çok bir özgürlük olmayabilir. Sokaklarda saklambaç, yerden yüksek, uçurtma, seksek gibi oyunlar da görünmüyor artık. Şu an kaç çocuk bunlarla oynuyor acaba. Belki de ilkel geliyordur bu oyunlar şu anki bilgisayar oyunlarına göre ya da bir tür bağımlılık söz konusudur. Bilmiyorum. Toparlamak gerekirse satırları yazarken biraz fazla düşündüm ve konudan da saptım gibi biraz. Son cümlelerim olarak her çocuğun bir hayal dünyası var ve oynadıkları oyun ve oyuncaklar, çevre bu dünya üzerinde oldukça etkili. O yüzden çocuklarımızın neler ile oynadıklarını yakından takip etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Kırdığımız Oyuncaklar
Kırdığımız OyuncaklarSunay Akın · Çınar Yayınları · 20031,331 okunma
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.