Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

72 syf.
8/10 puan verdi
·
15 saatte okudu
Sokrates
Öncelikle Destek Yayınları'na bu güzel seriyi çıkarttıkları için çok teşekkür ediyorum. Çünkü eğer tarihi sahnede yer almış bazı kişilikleri, yaşamlarını ve düşüncelerini merak ediyorsanız temel seviyede bilgi edinmek için çok verimli bir seri olmuş. Tek şikayetim kitaplar biraz daha uzun olabilirmiş yine de hâlâ çok faydalanılabilecek bir seri. Ben bu seriye Sokrates ile başlamak istedim çünkü hem küçüklüğümden beri ismine aşinalığımın olması ve bu ismin Yunan felsefesinin atası olarak nitelendirilirmesi sonucu okumaya karar verdim. Bu incelemede de kitaptan Sokrates hakkında öğrendiklerimi elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım. MÖ 469'da , Atina'da doğan doğan Sokrates yoksul bir ailenin çocuğuydu. Eğitim durumu tam bilinmemekle beraber kendi kendisini eğittiği düşünülmektedir. Kalabalıklar içinde bulunmayı ve ordaki tartışmalara katılmayı kendisine alışkanlık haline getirdi. İnsanlara sorular sorarak , düşünmelerini sağlayarak neyi bilmediklerini onlara göstermek ana metoduydu. Kıvrak bir zekaya sahipti. Çok ölçülü ve kibar bir şekilde konuşurdu karşısındakilere asla hakaret etmezdi. Ömrü boyunca yazılı tek bir eser bırakmadı çünkü yazmanın konuşma kadar etkili olabileceğine inanmıyordu. Kendisi kabul etmese de iyi bir öğretmendi ki bunu öğrencilerine bakarak da anlayabiliriz. Platon ve Aristoteles onun öğrencileriydi. Öyle olmadığı halde Tanrı tanımazlıkla ve gençleri kötülüğe sevk etmekle suçlandı ve idama mahkum edildi. Sokrates'e göre en yüksek iyi ,bilgiydi. Ömrünü kendini bilgili zanneden cahil Atinalılar'a aslında ne kadar bilgisiz olduklarını göstermeye adamıştı. Devleti bir ata kendisini ise bir at sineğine benzetir ve görevinin uyuyanları uyandırmak olduğuna inanırdı nitekim yaşadığı dönem için gayet de başarılı olmuştur bence. O günlerde sıkça doğa ve fizik üzerine tartışılırdı. Sokrates ise doğa kuramının insanın günlük yaşamına pratik bir yararının olmadığını görüp ahlak gibi konular üzerine felsefe yapmayı daha yararlı olmuştur. Üzerine düşündüğü bazı sorular şunlardı : İnançlılık nedir? İnançsızlık nedir? Soylu nedir? Devlet nedir? Devlet adamı nedir? Cesaret nedir ? gibi sorular üzerine düşünmüştür. Ve gelelim o meşhur söze "Tek bildiğim hiç bir şey bilmediğimdir!" Bu sözü söylemişti ama öylesine değildi bunun gerçekliğine gerçekten inanıyordu. Bilgisizdi ve bilgisizliğinin farkındaydı onu bilginlerden ayıran da buydu hatta şöyle ifade etmişti bu durumu bir devlet adamı ile görüştükten sonra şöyle ifade etmişti " Doğrusu belki ikimizin de iyi, güzel bildiğimiz bir şey yok ; gene de ben ondan bilgiliyim ; çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor; ben ise bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Demek ki ondan biraz daha bilgeyim." Bilginin öğretilemeyeceğini düşünürdü ki bu yüzden kendisine yöneltilen suçlamalarda ben kimseye bir şey öğretmedim ki onları kötülüğe sevk edeyim diye kendisini savunacaktı. Şu sözlerle de bu durumu ifade etmiştir" Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim." Bilginin para karşılığı satılmasına da karşıydı hiçbir zaman kimseden bir para talebinden bulunmamıştı . Onu dinlemek isteyen herkesin kendisini dinleyebileceğini söylerdi. O dönemde Sofistlerce bilgiye ve gerçeğe ulaşılamazdı. O ise buna karşı çıkardı. Fikirlerin çatışmasıyla bilginin ve gerçeğin ortaya çıkacağına inanırdı. Ona göre gerçek bilgi insanın kendini bilmesiydi. Farkındalık kavramının belki de ilk defa o bu kadar önem vermiş ve dikkat çekmişti. O yüzden insanlara sürekli sorular sorarak onları düşünmeye ve kendi kendilerine doğruya ulaşmaları için çaba sarf ederdi. "Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün derdi." Bilginin erdem için gerekli ye yeterli olduğunu düşündü. Bilgisiz erdemin olanaksızlığına vurgu yaptı. O günlerde erdem, ahlak, adalet gibi kavramlara geleneksel yaklaşılıyor geçmişin birikimleri mutlak doğru kabul ediliyordu. Sokrates ise buna karşıydı. O ise toplumdan topluma değişmeyen herkes için geçerli bir ahlak ,erdem ,adalet tanımının varlığına inanıyordu. Filozofun görevinin ise bu tanımları yapmak olduğuna inanıyordu. İlk nesnel düşünce de böylece başlamış oluyordu. Ona göre insan beden ve ruhtan oluşmuştu. Beden dünyevi ve fiziksek hazların algılanması görevini üstlenmişti ve ölümlüydü ; ruh(psukhe) ise tüm yetileri taşıyan,ölümsüz ve bedeni bir araç olarak kullanan varlıktı. Aradığı hakikat bilgisinin insanın ruhunda olduğuna inanıyordu. Bundan dolayı şu yöntemi kullanarak bilgiye ulaşmaya çalışmıştı: Herhangi biriyle herhangi bir konu hakkında konuşmaya başlıyordu. İlk sözü her zaman hiçbir şey bilmediği oluyor , sonra sorular ile karşışındakinin bilgiye ulaşmasını sağlıyordu. O bir şey öğretmediğini , bilineni açığa çıkardığını iddia ederdi. Felsefesinin özündeki mesaj insanın kendini iyileştirebilecek yegane güç olduğu ve bunu içinde bir yerlerde barındırdığıydı. Kimsenin bile bile kötülük yapabileceğine asla inanmazdı. Ona göre bilgi insanın içindeydi ve bilgi iyiydi. Kötü olmanın tek sebebi insanın bunun farkında olmayan bir cahil olduğuydu. Şayet bilgiyie ulaşabilirse tekrar iyi insanlar olacaklardı. "İyiliğe karşı şeytanı seçmek insan doğasında yoktur." demişti. Ona göre erdemli olmak ahlaklı olmaktır ve bu da iyiliğin ve mutluluğun kaynağıdır. "Bilgi erdemdir" diyerek en yüksek iyinin bilgi olduğuna işaret etmiştir. Sonuç olarak , Sokrates kimsenin bilerek ve isteyerek kötülük yapmadığını yapıyorlarsa da bunun bilgi eksikliğinden ileri geldiğini savunmuştur. Sorgulanmamış bir hayatın yaşamaya değer olmadığını iddia etmişti. Sorgulama yaparken ise beş farklı yöntem kullanmıştı. Bunlar; kuşkuculuk, konuşma, tanım yapmak, tümevarım ve tümdengelim yöntemleriydi. Son olarak ise devlet yönetiminde bilge kişilerin görev alması gerektiğini ve demokrasiye inanmadığını belirtti ki, bu da maalesef sonunu getirdi. Her nasıl yolculuğa çıkacak olan bir gemiyi kaptandan başkasına emanet etmek gibi bir hataya düşmüyorsak devlet yönetimi gibi hassas bir meseleyi de rastgele insanlara emanet etmemeliydik bu görüşleri öğrencisi Platon'u da etkilemiştir. Haksız yere öldürüldüğünün bilincindeydi ama alınan karara asla isyan etmedi. Öğrencilerinin onu hapishaneden kaçırma teklifini uğruna ömrünü harcadığı ideallere karşı gelmek istemediği için reddetti. Karısının "Haksız yere ölüyorsun" demesi üzerine ise "Yoksa sen ölümü hak etmiş olmamı mı isterdin?" diyerek cevaplamıştır. "Ayrılma saati geldi ve kendi yollarımıza gidiyoruz - ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir... "
Bildiğim Bir Şey Var, O da Hiçbir Şey Bilmediğimdir
Bildiğim Bir Şey Var, O da Hiçbir Şey BilmediğimdirTuğba Sarıünal · Destek Yayınları · 20201,026 okunma
·
263 görüntüleme
Emir Kürşat Akdeniz okurunun profil resmi
Çok güzel olmuş eline sağlık
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.