Gönderi

Nasıl, nereden başlayacağım bilmiyorum ama başlamak ve yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Çünkü geçtiğimiz bir yılda insanın dertlerini, sıkıntılarını yazarak içini bir kağıda dökerek bir nebze de olsun hafiflettiğini öğrendim. Şu anda koca şehirde yalnız kalmanın, kimsesiz kalmanın üzüntüsü kasıp kavuruyor içimi , konuşacak kimsenin olmaması bir telefonla hemen toplanıp dertlerini bölüştüğün insaların yokluğu içimi kemiriyor, ilk defa yalnızlığı iliklerime kadar hissediyorum. Hani Yaşar Kemal demiş ya " Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı. Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı! " Zamanında belki de bilinçsizce okuduğum bu dizeleri şimdi harfi harfine hissediyorum, anlıyorum ve en kötüsü yaşıyorum. Bu nedenle de elimden geldiğince yazıyorum, yazıyorum ki bir anlığına da olsa düşünmeyi bırakıp kafamı meşgul edeyim. Neyse durumun vehameti hiç de haberlerdeki gibi değil ne yazık ki, insan çocukluğunu, gençliğini sokaklarında geçirdiği, bildiği her şeyi, yaşamı öğrendiği bu sokakları bu halde görünce anlıyor nasıl bir şeyle karşı karşıya kaldığını. Yıkılanın sadece binalar olmadığını binlerce umudun, hayalin o molozların arasında yitip gittiğini anlıyorsun çünkü neredeyse hep tanıdığın ne hayallerle büyüdüğünü bildiğin insanların koskoca umutları olan gençlerin oralarda yaşadığını büyüdüğünü biliyorsun. Cesaretimi toparlayıp bütün şehri adım adım gezdim geçtiğimiz gün,bütün hayatımın geçtiği santimi santiminde bildiğim bu şehir ne haldeydi iyice kendi gözlerimle görmek istedim çünkü her adımda bir tanıdıkla karşılaştığım yeri geldiğinde selamlaşmaktan başımın ağrıdığı bu sokaklarda bir umut belki eskilerden bir şeylerle karşılaşma hayaliyle dolaştım bütün sokakları ama ne eski sokaklar kalmıştı ortada ne de kahkahalar atıp yeri gelince beraber dertlerimizi bölüştüğümüz -şimdi ne kadar da gereksiz olduğunu anladığım dertler- sabahlara kadar gözlerimiz dola dola konuştuğumuz insanları bulabildim koskoca şehir benim bildiğim o eski yer değildi kimsesiz, sessiz ve bomboştu. Düşünüyorum da artık kimim kimsem yok koskoca şehir bomboş. Doğup büyüdüğüm sokaklarının her santiminde koşuşturduğum, bütün köşelerini ezbere bildiğim şehir de artık yok. Bu sokaklarda beraber büyüdüğüm kardeşten öte arkadaşlarım, dostlarım herkes gitti. Sanırım her şeyimi kaybettim canım sağ çok şükür ama canımın diğer yarısı dertlerimizi, tasalarımızı bölüştüğümüz, yeri gelince beraber aç kaldığımız bir ekmeği bölüştüğümüz, kimi zamanda bolluk içinde gezip eğlendiğimiz dostlarım hepsi başka köşelerde. Belki de çoğunu son kez gördüm son kez beraber güldük kimiyle son kez yüz yüze dertleştik. Beraber çok büyük hayaller kurduk, çok büyük umutlarımız vardı bazen, hani demişler ya umut fakirin ekmeği diye bizim de hayat felsefemiz buydu belki de. En çok üzüldüğümde bu belki de yarım kalan hayaller, birlikte kurulan ama hiçbir zaman gerçekleşmeyecek düşler. Kim bilir belki hepimiz ayrı ayrı, bireysel olarak hayallerine kavuşacak ama birlikte kurduğumuz planlar hep hayallerde kalacak. Kim derdi ki birbirimizle dertleştiğimiz hüzün içinde boğulduğumuz zamanları bir daha, bir daha, bir daha, sonu gelmeyene kadar tekrar yaşamak istiyeceğimizi. Ama insanoğlu işte bu dertli günlerimize kim bilir ne kadar sövmüştük o zaman, yarın ne olacağını hiç düşünmeden. Şimdi o dert içinde yaşadığım uykusuz kaldığım geceleri bile özlüyorum çünkü yanına gidip bütün hüznümü, kederimi, yani kısacası içimi dökebileceğim kardeşlerim vardı. Birbirimizi teselli edip kendi acımızı unutup karşımızdakinin acısına kendimizi kaptırdığımız günler vardı. Artık o acılı günler kendini katbekat daha acı, daha kötü günlere bıraktı. Zamanında gecelerce düğünler yaptığımız sabaha kadar eğlendiğimiz sokakları gördüm. Bu sokaklar günler önce çığlıklarla doldu göğü yırttı insanların acı çığlıkları. Hayatın ne kadar anlamsız, kısa olduğumu en kötü tecrübeyle yaşadım sanırım. Bir anlık cesaretle, bir umutla bu şehri gezmek hayatımda yaptığım en büyük hatalardan biriydi sanırım. Bunu kalbimin ağrısından gözlerimin dolu dolu olmasından mı yoksa bütün bunları görmenin aklıma verdiği hasardan mı olduğunu bilmesem de evimin yolunu bulamadığım zaman anladım. İçim içimi yiyor aklım benimle oyunlar oynuyor sanırım günlerdir ailemden başka kimseyi görmemenin acısı göğsümü yırtmak üzere. Sanki yarım kaldık ve bir daha hiçbir zaman tamamlanmayacakmışız gibi hissediyorum ne kadar doğru bilmiyorum ama bir daha eskisi gibi olmayacağını biliyorum, hissediyorum. Bu her santimini avucumun içi gibi bildiğim şehire tekrardan dönecek olursak eğer bu şehir benim hayatım. Her ne kadar bazı zamanlar kaçıp gitmek istesem de hiçbir zaman kaçmaya gönlümün el vermediği bu şehir artık bakılmayacak bir halde, binlerce insana aynı anda mezar olmuş durumda. Artık o serbestce dolaştığımız sokaklar insan çığlıklarıyla dolu her köşesi bir hüzün, her sokağı bir kederle dolmuş halde. Hiç kimse eskisi gibi kahkahalar atamayacak bu sokaklarda, kimse unutamayacak bu günleri. Neyse biraz içimi boşaltmaya çalıştığım bu satırları bir yerde yayınlar mıyım bilmiyorum ama eğer ki yayınlamışsam sizde okumuşsanız bu yazıyı, artık benim dert ortağımsınız dertlerimi paylaştım sizinle içimden daha çok şey yazmak daha daha daha içimi dökmek geliyor ama içim kaldırmıyor ben bu kadar duygusal bir insan değildim kelimeler ardı ardına döküldü nereden buralara geldim bilmiyorum. Olan oldu artık yazdım aklıma ne geldiyse birazını da yutmak zorundayım daha fazlası hem beni hem sizi yorar birazda olsa içimi boşalttım sanırım. Son olarak ona, sevdiğim insana da birkaç satır yazmak istiyorum Aynı şehirde sen vardın, ben vardım, biz yoktuk. Ama seni görebilme ihtimali vardı, her ne kadar sen farkına varmasanda seni uzaktan uzaktan izleme ihtimalim vardı, bu ihtimaller beni ayakta tutuyordu. Onca sıkıntının ortasında ansızın denk gelişlerin hayatımı anlamlandırıyordu. Kader işte artık ihtimaller bile çok imkansız ihtimallere bağlı. Şimdi ben varım, sen yoksun, biz mi ? Biz zaten hiç olmamıştık... Allah'a ısmarladık 👋
·
174 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.