Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

30.11
Odamın pencerelerini kapatıp, söküyorum posterlerimi. Anlatıyorum kendimi onlara. Küsmüşler mi hayata? Yoksa sadece beni görmezden mi geliyorlar. Bilemiyorum. Varlığını bilip, göremediğim kapıyı aralayıp gitme vakti geldi artık. Denizin en uysal ve en hırçın bakışlarını karşılamak için karşısına çıkıyorum. Yarım yamalak kalmış işlerimin ve yarım yamalak bırakılmış aklımın tamamlanmasını bekliyorum. Çırılçıplak bir ruhun denize karşı denizde dans edişini ve kafayı buluşunu izlemek istiyorum. Yüzme bilmem. Aslına bakarsanız yüzmekte istemem. Fakat denizi ziyadesiyle severim. Depresyonda olup olmadığımdan emin değilim. Yani, mutsuz değilim. Fakat mutlu da değilim. Bazı geceler çekiliyorum kendi benliğime. Nasıl yaşanıldığını, nasıl bir insanın beni sevdiğini unutuyorum. Belki de hiç öğrenmemişimdir. Bunların dışında kendimi şanslı hissediyorum genellikle. Bazen tek istediğim güzel kokusunun üstüme sindiği, bakışlarında bulutları, gülüşünde güneşi gördüğüm biri beni rahatlatır. O anlar beni. Sonra diyorum acaba o da posterler gibi bana küser mi? Evet, bu çok bencil ve kişisel bir şey fakat bana olmayan mutluluğu, olmayan huzuru yaşatacağını ümit ediyorum. Zaten bütün hayatımız bir şeylerin gerçekleşmesi ümidiyle geçmiyor mu? Sürekli bir şeyler peşinden koşuyoruz. Aslında kaçırdığımız şey bu yolda gitmemiz bizi sadece başlangıç ve bitiş noktasına götürüyor. Önemli olan bu yolda geçirdiğimiz zaman, edindiğimiz duygular değil mi? Ben öyle düşünüyorum. Düşündüğüm halde de hiçbir yolculuğa çıkamıyorum. Dedim ya yüzme bilmem. Her an göz yaşlarımda boğulma düşüncesi, içimdeki canavarı ortaya çıkarıyor. İçin içine yiyorum kendimi. Ama zaten alışık değil miyiz insanların birbirlerini yemesine. Ben kendimi yemişim çok mu? Hayatımı bazen bir sigara dalında ya da bir şişe bira da buluyorum. Çünkü ikisi de ısıtıyor beni. Bir insan birini ısıtabilir mi bilmiyorum. Ben odamın duvarındaki posterleri hep ısıtmaya çalışıyordum. Üşümesinler, donmasın kalpleri, olmasın insanlar gibi. Kumsaldayım. Sigaranın dumanı gözümü yakıyor. Gözüme dokunuyorum, gözlerim kapalı. Bunca zaman hep kör mü gezmişim. Hiç görememiş miyim tenimi yakan güneşi. Hiç görememiş miyim odamdaki posterleri. Ben görüyorum ya hayır. Bu bir rüya olmalı, hemen uyanmam lazım. Uyanıyorum. Hemen elim gözlerime gidiyor. Gözlerim yine kapalı, açmaya çalışıyorum. Olmuyor. Yatağımdan kalkıyorum ve duvara doğru dengesiz bir şekilde gitmeye çalışıyorum. Odamdaki mercan ve yosunlara takılarak ulaşıyorum duvarlara. Ellerimle yokluyorum. Posterler yok. Ben içimi dökememişim posterlere. Posterler de bana küsmemiş. Ne olurdu da orada olsalardı. Sarılsaydım onlara, hissetseydim onları. Ben hiç hissetmemişim bu zamana kadar. Hiç deneyimlememişim sevgiyi. Sahi bu sevgi dedikleri, içine birçok anlamlar yüklenen bu kelime nedir? Cevaplaya bilir miyiz? Ben cevaplayamam görmüyorum çünkü. Aynı her konuda içime çekilip, kendi benliğimi görmediğim gibi. Karamsarlığıma biraz daha odanın devam etmek için odamdan zar zor çıkıyorum. Duvarlara sürtüne sürtüne çıkış kapısına ulaşıyorum. Dışarıda bir saç değiyor tenime. Hoş bir koku süzülüyor burnumda. Yanlışlıkla bana isabet ettiğini düşünüyorum, yoluma kaldırımlara sürtünerek devam ediyorum. Tahminimce evimden az çok uzaklaştım. Dalga sesleri geliyor kulağıma. Sanırsam gördüğümü sandığım fakat hiç göremediğim deniz burada. Yolumu bulup oturuyorum kumsala. Etrafımda hiç kimsenin sesini duyamıyorum. Sadece deniz ve ben varım bir de güneş. Kum tanelerini sayıyorum parmaklarımla. Tekrar hoş bir koku nüfus ediyor burnuma. Evet, bu koku denizin içinden geliyor. Hemen üstümdeki kumları üstünkörü temizleyip kokuya doğru koşuyorum. Sanırsam tek bu koku seviyor beni, ben de onu seviyorum. Çünkü hiç yalnız bırakmıyor beni, sürekli karşıma çıkıyor. Ayaklarım ıslanıyor. Koku daha da yoğunlaşıyor. Ayağımı bir kayaya çarpıp düşüyorum denize. Kollarım tutmuyor, çıkamıyorum denizden. Aradan biraz zaman geçiyor ve kendimi karanlık bir odada buluyorum. Sanırsam benim için her yer karanlık. Bembeyaz ışıklar yanıyor birden. Tahta bir kutunun içindeyim. Sağıma bakıyorum, duvarlarda posterlerim gözüme çarpıyor. Biliyordum, posterlerin bana küsmediğini, onların beni anladığını biliyordum. Elimi uzatıyorum onlara, bana ellerini uzatmıyorlar. Sol tarafıma bakıyorum. Sol duvarımda deniz var. Ona doğru gitmeye çalışıyorum ama gidemiyorum. Yapışmışım bu tahta kutuya. Sonra başım ağrıyor. Son kez posterlerime bakıp uyuyorum. Onlar da beni hala seviyor değil mi?
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.