Gönderi

Sevdalı sular süzülüyor aynalardan damlacıklarında hicranlı yüzün ben kapıları aldatıyorum günbegün sen pencereleri ben denizlerin koynunda martılara yalanlar söylüyorum sen gemilere sonra liman bilmez korsanlara terk edip ıssız adalara sürüyorsun ellerimi gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi gel gör ki, önümde hatıralar mahzeni parmak uçlarımda paslı çiviler bütün zindanları yıkarak birer birer gözlerin çağırıyor beni gözlerin en soylu atların koştuğu bir bahar gezegeni çeşmelerin bakınca gülümsediği ırgatların göklere yöneldiği Latince bilenlerin nergis akşamlarında göllere meydan okuyup kıyısında şarkılar dinlediği tutkular değirmeni inciterek aşk kitaplığındaki bütün harfleri kirpiklerinde efsane şairlerin mağrur kalemleri gözlerin çağırıyor beni kaşlarının cilveli bir ahu gibi ömrümüze düştüğü günden beri köleleri ağlattın ey sevda semenderi adı konulmamış yıldızlardan koparak vadilerde biriken yalnızlığım kalbimi avuçlarına almış tutuyor sana doğru çölde bir kuyuya mı bırakayım ellerimi geceye otağ mı kurayım buzullar ortasında ne yapayım bilmiyorum ey acılar bedesteni biraz ateş ve hüzün biraz köpük ve leylak gözlerin çağırıyor beni gittim son ışığından bakışlarının kırdım kanatlarını bin bir gece masallarında zümrüdüanka kuşlarının şimdi nasıl da yürüyorum dağlara karşı farkında mısın umursamıyorum boğazımda düğümlenen yolları bulutları susturuyorsun söylemesinler diye turnaların toprağa dökülen definelerini damıt kalbini kuşkulu yokuşlardan kurtul karanlığından fotoğrafların her köşede o isyan, o intihar cinleri her menzilde leylayı küçümseyen gölgeler ne seni görüyorum hayatın boşluğunda ne de son anlarında resmini büyütüyor yokluğunla savaşan intihar temrinleri gizlenme ardına fesleğenlerin bahaneden bıkmıştır bezirganlar, mevsimler unutulmuş sancılı haykırışlar uğruna derinden ve telaşsız bir uyanıştır şiir bu yüzden zehre batmış urganlar gül kokulu bu yüzden gözlerine ayarlıdır saatler o öpüp okşadığın yaprak düştüyse şimdi kim bilir hangi zaman gönlüme uğramıştır kollarına aldığın mutluluk servileri bana dokunduğunda sessizce ağlamıştır simyası bozulduysa dilimin, kelimeler bir volkandan geriye kalan ırmaklar gibi bilinmez ki nereden akmıştır yüreğime geçerek en azılı köprülerden, duraksız varmak için sevdanın tükendiği ülkeye duygularına ölüm yüklüyorum ömrümün yaklaştığım her sahil tutuyor ellerimi mor bir yangın, hercai dalgalar, kum taneleri haramiler iniyor dağlardan apansız ardımsıra gölgeler, gökkuşağı rengarenk uçurtmalar gibi kaplıyor göklerimi gözlerin çağırıyor beni oysa ben hiç görmedim dünyada gözlerini takılmadım engellerine nilüfer bakışlarının bir ses beklediysem yankılansın diye evrenimde kalbinden benim adıma sevdalı bir vuruşun özlemiydi süsleyen sokaklarımı, şehirlerimi gözlerin çağırsa da beni çağırmadan kalbin çatlayan gözlerimi görmeden ellerinde hangi toprakların yayılıp hangi tohumların yeşerdiğini tutunmayacağım zamana dilenci gibi hala uzaklardan işaret parmağıyla gözlerin çağırsa da beni gidiyorum; adımlarım ölümlü güz kefeni..
·
123 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.