İNSANI ANLAM ARAYIŞINA İTEN DUYGULARStefan'dan okuduğum en değişik kitap bu kitap oldu. Gerek olayın işleyişi, gerek olay örgüsü olsun gerçekten olağanüstü bir kitap. Sevgi ve hayranlık arasındaki farkı açık bir şekilde görmenizi sağlıyor. Ahlak çerçevesine bir çivi de ben çakayım diye eline aldığını düşündüğüm kalemi ile yine harikalar yaratmış, şaşırmadım.
Konudan genel olarak bahsetmek gerekirse, bir üniversite öğrencisinin hocasından hoşlandığından şüphelenmesi ile birlikte onunla yakınlaşmaya çalışması anlatılıyor diyebilirim. Fakat olay bu kadar düz ilerlemiyor. Hocanın bir karısı var ve ana sorun da bu zaten. Hoca ve sürekli evine giden öğrenci arasında açıklanamayan duygular var ve bu ilk başlarda biraz can sıkıcı ilerliyor. Fakat okudukça karakterlerin iç dünyasında yaşadığı çelişkileri daha net anlayabiliyorsunuz. Olay hocanın -evli olması önemli bir detay- genç yaşından beri kendini sorgulaması ve sevgi duymadığı karısına sadece hayranlık beslediğini anlaması ile devam ediyor. Her zaman kendi kabuğunda yaşayan biri olan bu adamın, cesur ve kendi deyimiyle "küçük bir oğlan çocuğu" gibi olan karısına sadece hayranlık duyması ve bunu fark etmesi oldukça geç oluyor.
Öğrenci ise kendinden bir haber. Hocaya çok bağlanmıştı ve bu üzülünce aynı orantıda hatalar yapmasına neden oldu. Halbuki sadece hayranlık duyuyordu. Tutkusuna, bu yaşına rağmen coşkusuna, alevle bakan gözlerine... E tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Hoca ise seviyordu, gerçek sevgiydi bu. Tam tersine ilerleyen ve Arap saçına dönmüş bu hikayede ise yanan hocanın karısı oldu. (Üzücü)
Yani demem o ki, hayatta hepimizin kendine sorabileceği sorular bunlar, belki de zihnimizin derinlerine attığımız kişilikler. Oldukça beğendim, hatta en sevdiğim kitaplar arasına girdi. Karmaşık duygularla okumanız muhtemeldir. Hele bir de sizin hayatınız karmaşıksa, çık bakalım işin içinden.