Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

496 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
#spoi #vardır #dikkat! Bu Martin Eden yüzünden kaçıncı ağlamam? Nihayet son. Bu defa ağlamadım yalan söylemeyeyim. Aslında hayli trajedik bir son, ama hiçbir son da beni böylesine tatmin edemezdi. Ya da bilmiyorum, belki de edebilirdi. Yok ya da etmezdi, emin değilim. Aklımda bir son daha var ama (aslında yok ama neyse) o zaman Martin Eden, Martin Eden olur muydu? Olmasın, şart mı? Ben diretiyor muyum illa da Nida olacağım diye? Kimse diretmiyor. "A dünya böyleymiş" diyorlar, iki depresyon, sonra "a okey" ve dönüşüyorlar ve de uyuşuyorlar. Ayak uydurmak diyoruz biz ezikler buna. Ama tabii Martin Eden'e uymaz. O has bir karakter. Üç tunç tas has hoşaf gibi bir karakter. Zihin akışım çok itici duruyor inadına da yapıyorum neyse. Başkası yapsa söverim bu arada, bence okumayın böyle şeyler. Artık anlaşılmıştır ama söyleyeyim yine de, bu bir inceleme değildir! . Kitabı okurken Martin'e daha en başından gıcık kaptım. Tahammül edemiyordum neredeyse. Bir sebebi yok, ya da izah etmekte yetenekli değilim. O geleceğiyle ilgili parlak hayaller kurarken neredeyse "çoktan yazılıp bitirilmiş bir kurgu" olduğunu unutup "inşallah hiçbir işin rast gitmez Martin" dediğim oldu. Nasıl bir kinlenme, nasıl bir kıskançlık jcjdjccjdjd Üstelik denediği çoğu şeyi hayatımda denemedim, deneyecek kadar istemedim bile ben. Bu sözlerimi duyan da sanır ki... Neyse, ben de çok mana aramıyorum. Sadece mutsuz olmasını istedim, şiddetli bir mutsuzluk. Yazma serüvenindeki o detaylara birazcık aşinayım, gerçekten yazmanın ne denli zor olduğu öyle güzel anlatılmış ki hayran kaldım. En başındaki o küçük kıvılcımın büyümesi ve yazmanın giderek tutkuya dönüşmesi, tüm beklentiler ve hayalkırıklarıyla dolu o süreci bir kez daha yaşadım. Hani Martin o masada oturup kağıda bir şeyler çizittirirken benim beynim acıdı; kurgularının inşası, bozup bozup tekrar yapmaları, beğendiği kısımlar ve hiç beğenmediği ama yayınevlerinin beğeneceğini düşündüğü için eklediği kısımlar... Kendi kendine yükselmeleri... Ve sonra kendi kendinden adeta tiksinme noktasına gelmeleri... Başta sadece para ve saygıdeğerlik için yazarken, ve en sonunda da istediği para ve saygıdeğerliği kazanmışken??! Beyninde atan şalterler... Martin'ciğim... En başından biliyordun, işin en başından başlamıştın çünkü; "Bunlar yayınevi değil, işportacı!" diyen sendin. En sonunda olan şey, en başta gördüğünden farklı mıydı sanki? Farklı hayaller de kurmuşsun sen... Ama nasıl da kimseye fark ettirmedin... Sırf para ve şöhret için değil, gerçek Martin Eden'i görmelerini ummuşsun... Ama "rezil herifler" deyip geçmek senin için zor muydu? Zor değildi eğer "tek bir şey" gerçek olsaydı. "Aşk..." Yani "Ruth..." Ruth'un da diğer insanlar gibi olması, gitmesi değil de, sen ünlü ve paralı olduktan sonra geri gelmesiydi seni mahveden. Gitseydi, bunun adı sadece "o sayfa kapandı" olurdu ve sen, maceracı Martin, bir yol bulurdun damarlarındaki kanı yeniden hızlandıracak. Hatta Lizzie ile konuşurken aklından geçen şu cümle: "Kendinden mutluluğu esirgemiş olabilirdi ama ondan da esirgemesi için bir neden var mıydı?" diye sorduğunda, bir an için umutlanmıştım. O seni belki heyecanlandırabilirdi, böylesine hastalanmış olmasaydın. Lizzie'yi sevmiştim, belki sen de sevebilirdin Martin. Hayatın içinden gelen Lizzie'nin, o aptal burjuva kızından daha zeki ve daha cesur bir aşık olacağı kesindi. Fakat işte geri dönüşü olmayacak şekilde hastalanmıştı ruhun. İnşa ettiğin o büyülü güzellik dünyasının kaynağıydı çünkü o; "güzellik ancak aşka hizmet etmelidir" derken pek bir üstten bakıyordun diğer insanlara. Lizzie ile mutlu olabileceğini bildiğin halde "aşka sadakat" mavalları okuman da bundandı. Ruth için gözünde alçaldı deyimi yanlış olur, ilk kez görmeye başladın aslında. Hayatın kocaman bir aldatmacadan ibaret olduğunu... İlk kez mi sahiden anladın? Galiba öyle oldu ama nasıl da fark ettirmedin harbiden. Ruht nasıl senin bir gün yazarlıkta başarılı olabileceğine inanmadıysa, ben de senin bu kadar ince, hassas, kırılgan hatta nazenin bir çiçek olabileceğini tahmin edemezdim doğrusu. :( Oysa sana boş yere hasetlenmemin tek sebebi de buydu. İlkel gücünden tiksiniyordum. O her şeye kafa tutan yaşama gücünden. Dirayetinden. Acıma, yorulma, hayalkırıklığına uğrama, vazgeçme nedir bilmeyen hallerinden, tiksiniyordum... Ben seni ne olursa olsun istediğini elde eden, ister hoşlukla, ister güçlükle gidip yerinden koparıp söken, sonra da bununla böbürlenen bir adam sanmıştım. Pek de aksi gibi davranmamıştın hoş sen de. İçine sindirirsin sanmıştım. Ruth sana geri dönünce, o insanlar seni evlerine, sofralarına davet edince övünç hissedersin sanmıştım. Seni bu kadar kaba saba gördüğüm için özür dilemiyorum, çünkü hiç aksi gibi davranmadın. İşte seni Martin Eden yapan da bu dönüşümdü ve sen de şaşırdın. Bir gün senin gibi bir adama rastlamak çok isterdim, ama rastlasam bile Martin Eden'liğim yine baki kalırdı, çünkü ben de neticede biraz kendi hayatımın Martin Eden'iyim. Kısacası dostum artık sana kin beslemiyorum, seni yadırgamıyorum, aksine sana büyük saygı duyuyorum.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Can Yayınları · 201990,4bin okunma
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.