Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Bu kitaba 5 Şubat'ta başladım. Kahramanmaraş depreminden 14 saat önce. Gaziantep'e kar yağmıştı. Pencere önünde kar tanelerine bakıp tefekkür ediyordum. Aklıma okumayı ertelediğim bu kitap geldi. Açtım okumaya başladım. Kitabın başlarında Tevbe suresinin 24 ayeti karşıma çıktı; "De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, sizin için Allah ve Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allah, emrini (azabı, ölümü) getirinceye kadar bekleyin." Uzunca bir süre düşündüm. Allah'ı nasıl her şeyden daha fazla sevebilirim. Dil ile söylemek kolay ama kalp ile söyleyebiliyor muydum? Kendimi ölçtüm biçtim. Bunu nasıl başarabilirdim. Allah'ı ve Resulünü her şeyden daha çok sevmek lazım, yoksa elinden alırım diyor Allah. Gece oldu, ben düşünmeye devam ederek uyumaya çalıştım. Bu esnada A'la suresini ezberlemeye çalışıyordum. Sürekli dilimde o dua, birkaç defa uykudan uyandım dilimde yine o dua, rüyamda da o dua. Bir ara bir rüya gördüm, korkuyla sıçradım saate bakmak aklıma gelmedi ama kolidor ışığı açıktı, annem sabah namazı için kalkmış olmalıydı. Aradan geçen süreyi tam bilmiyorum ama fazla değildi, tekrar uykuya dalacağım esnada deprem başladı. Saat 4.17... Fırladım yataktan, anneme doğru koşmaya başladım. O kolidor bana öyle uzun geldi ki anneme yetişemeyeceğim diye korktum. Yürüdükçe sallantının şiddetinden duvardan duvara savruluyordum. Annem de zaten abdest almış, odasında eşarbını takıyormuş. Kardeşlerim de odalarından aynı anda çıktı, hepimiz bir araya geldik kapı önünde. Sarıldık birbirimize. Ha yıkıldı ha yıkılacak. Biz kenetlendik birbirimize, dilimizde dua. Annem bizi öpmeye başladı, sonradan arkadaşına ağlayarak anlatırken duyacağım, ben ilk defa çocuklarımı öyle içten öptüm diyor. Öleceğimizi hiç düşünmedim ama ... Amasını anlatamıyorum. Sarsıntı hafifledikten sonra dışarıya bakmak için camı açtım, yer hoplayıp iniyordu. Bina hala sallanıyordu ve ben insanların bu topraklar üzerinde ne kadar küçük ve zavallı olduğunu ilk defa o an iyice anladım. Küçük karınca gibiydik dünya üzerinde ama dünya bizimmiş gibi davranıyorduk. Ölüm işte yanı başımızdaydı ama biz bir ömür yaşayacakmış gibi davranıyorduk. Dışarıya bakıp bunları düşünürken ikinci sarsıntı başladı ve o zaman aşağıya inmek aklımıza geldi. Gerekli olabilecek her şeyi topladım. Soğukkanlılığıma ben bile hayret etmiştim. Dışarısı kar, buz, soğuk. Sürekli sallanıyoruz. Topladığım yorganlara sarıldık, arabası olmayanları sırasıyla arabımıza aldık, kımıldamak mümkün değil, her taraf kar. Şiddetli bir yağmur başladı bir ara, yine sallanıyorduk. Saatler geçmesine rağmen gün aymıyordu. O zaman acaba nasıl öleceğiz diye düşünmeye başladım. Kaza namazlarım vardı daha, tutmadığım oruçlarım, kazanmam gereken gönüller, yapmam gereken iyilikler... Hiçbirini yapamadan ölecektim işte. Ertelemenin insanın kendine yaptığı en büyük kötülük olduğunu daha iyi anladım. Tek anladığım bu da değildi. Yukarıda bahsettiğim ayet, önceki gece üzerine çokça düşündüğüm hani. Onu da öyle bir anladım ki... Çok değer verdiği oğlunu günlerce enkaz başında bekleyen komşumuzu gördüğümde, çok sevdiği evi arabayı o depremde kaybeden insanları gördüğümde... Allah bana gösterdi işte; her şeyi veren O, alan da O. Bunu fark etmemizi istiyordu bizden. Anlamamızı ve buna uygun yaşamamızı. Ben bunları unutmamak için yazmak istedim, unutursam gelip okuyayım diye. Zaten ben o günleri de unutmak istemiyorum. Unutmayayım ki şükrüm artsın. İnsanın kendi yatağında yatıyor olması ne güzel bir nimetmiş, hatta uyuyor olabilmesi bile. Günlerce uyku uyuyamadım. Dalsam bile korkuyla kalkıyordum. Bir hafta sonra eve döndüm, gerekli eşyaları alırken bu kitabı da aldım yanıma. O zor günlerde hep bu kitabı okudum. Uyuyamıyordum dedim ya, sayfa 76'da Hz Ali'nin Efendimiz'in yatağında çok rahat uyuması bölümünü okudum. O gece düşmanlar ellerinde kılıçlarıyla kapıda onu öldürmek için beklerken o uyumuştu ve yıllar sonra nasıl uyuyabildiğini sorduklarında Hz. Ali 'Elli küsur yaşındayım, hala o geceki uykuyu arıyorum' demiş. Bizim de kapımızda ölüm vardı, sürekli sallanıyoruk ve her şeyin biteceğini düşünüyorduk. Hz. Ali'nin bu kadar rahat uyumasının sebebini düşündüm sonra. Efendimize olan sevgisi ve Alllah'a olan güveni. Dedim ki benim canımı veren Allah alacak olan yine Allah. Korkup uyuyamadığım ne tam olarak? Neden kendini Allah'a bırakmıyorsun. İşte bundan sonra uyuyabildim. Her şey şükür sebebi, her şey. Keşke anlatabilsem. Dostlar, şükredelim her şeye. Ölmedik ve bu hayatın depremden önceki gibi devam etmesini istemiyorum. Çabalıyorum, daha fazlasını yapmaya gayret ediyorum. Allah inşallah daha fazlasını yapmayı, bu kısa hayatımızı rızasına uygun yaşamayı bizlere nasip eder. Efendimiz biz ümmeti için ne çok dua etmiş. İnşallah ona layık ümmet olmayı başarabiliriz, Onu Sahabe gibi sevebiliriz.
Efendimiz'i Sahabe Gibi Sevmek
Efendimiz'i Sahabe Gibi SevmekMuhammed Emin Yıldırım · Siyer Yayınları · 20163,527 okunma
··
214 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.