Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yûsuf ile Züleyha
Sözlerin en güzeli Kuran-ı Kerim'de "ahsenül kasas" olarak adlandırılan; Taşlıcalı Yahyaların, Şeyyad Hamzaların, Hamdullah Hamdilerin mesnevilerine konu olan bu meşhur aşk hikayesini bir kez de Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden okuduk. Uğruna binlerce beyit yazılan bu aşk yolculuğuna ne kadar yorum yapsam yetersiz ve nâkısalı kalacak elbet. Ancak çok kez okuyup dinlediğim, televizyonda izlediğim bu kıssayı incelemekten de geri durmak istemedim. Her şeyden önce kitabın bende ciddi manada edebi zevk uyandırdığını söylemeliyim. Cümleler oldukça şiirvâri ancak anlam yoğun olmasına rağmen okuyucuyu yormayan bir anlatıma sahip. Nazan Bekiroğlu kaleminden dökülen kelimelerin ahenkle bir arada duruşu, manayla birleşince yer yer gözlerinizin dolması kaçınılmaz oluyor. Kıssaların en güzeli oluşundan mıdır, zâhiri aşktan bâtıni aşka geçişin en güzel örneklerinden olmasından mıdır bilmem, okuduğum en güzel kitaplar arasında olduğunu söyleyebilirim. Hz. Yakub'un Yusuf'u aşırı sevmesini kıskanan kardeşlerinin planladığı tuzaklarla başladı, ve pazarda köle olarak satılmasıyla devam etti imtihan. Büyük bir bedele karşılık satıldığı yer, Züleyha'nın kucağıydı. Hz. Yusuf, başta yalnızca eşinin bir hediyesiydi Züleyha'ya. Yalnızca bir köleydi. Ama Züleyha ilk görüşte anlamıştı yarım kalan parçası olduğunu. Varlığıyla bütün boşluklarını dolduracak olandı. Yine de hislerine sahip çıktı, onu yetiştirdi, sevgisiyle büyüttü. Ancak zaman geçtikçe duygularını içine sığdıramaz oldu. "Her şeyde Yûsuf'u görmeye başladıktan sonra, onun tarafından da görülmek ve bilinmek istedi." Yûsuf'un gözleri, bir derin kuyuydu Züleyha'ya. Üstelik kardeşlerinin atıp terk ettiği kuyudan da derindi. O derinliği içine sığdırmaya çalışsa da beceremedi. Dipsiz kuyu, gün geçtikçe daha da derinleşti. Yûsuf'un gözleri, hiç güneş görmeyen bir zindandı Züleyha'ya. Her bir gününe o simsiyah zindanda başladı Züleyha. Dili Yûsuf'tan başka sözcüğü söylemez oldu. Sözcük dağarcığı, Yûsuf'un dilinden dökülenlerden ibaret oldu. Baktığı yerde yalnız Yûsuf'u görür oldu. Ayak bastığı toprak, soluduğu hava, uyuduğu uyku bile sadece Yûsuf'tu. Züleyha, Yusuf'un baktığı yerde oldu, gittiği yerde oldu. Ancak Yusuf yumdu gözlerini, göz kapaklarının arkasında gerçeğinden daha güzel bir Züleyha olmasına rağmen.. Züleyha aşk denizinin fırtınalarında yara aldı, bir de üstüne halk tarafından kınandı. Sonra "Ateşe düşmeyen yanmayı nereden bilsin? Elini bıçak çizmeyen kanının rengini nasıl öğrensin?" dedi ve Yûsuf'unu Mısırlı kadınlara göstermeye karar verdi. Toplanınca kadınlar Züleyha'nın evinde, gördüler Yûsuf'u salona girerken. Hepsi Yûsuf'un güzelliği karşısında Züleyha kesildi. Daha önce hiç bilmemiş olduklarını fark ettikleri kanın rengini, aşkın rengi olarak gördüler kesilen ellerinde. Sonra dayanamadı Züleyha. O denizlerde daha fazla boğulmaktansa, ölmeyi tercih etti, ateşlerde yanmaktansa küle dönüşmeyi seçti. Susuz kalmaktansa su içerken ölmeyi yeğledi. Kilitlendi kapılar, odada yalnız kaldılar. Ancak Züleyha'nın günah çağrısına, Yûsuf'un iffeti eşlik etti. Öyle iffetliydi ki Yûsuf, "Rabbim bana istememeyi isteyebilmeyi nasip et" diye dua etti tam Züleyha'nın güzelliğine teslim olacakken. Çünkü bu günah, düştüğü kuyulardan bile derindi, gireceği zindanlardan bile karanlıktı. Rabbinden işaret görmeseydi, insan olarak yaratılmışlığı ona galip gelecekti. Ve Rabbinin yardımıyla açıldı kilitli kapılar. Kurtuldu ahlaksızlığa kapılmaktan. Ancak sonrasında atıldı soğuk zindanlara. Züleyha da kaldı bir başına. Yalnızlığının gözyaşlarıyla ve pişmanlığının yakıcılığıyla baş başa kaldı. O gecenin büyüsüne rağmen teslim olmayan Yûsuf'u düşündü. İffeti Züleyha'ya tercih eden Yûsuf'un Rabbini düşündü. "Görmemesi için gözlerinin bağlanması yeten bütün tanrılara sırtını çevirdi usulca" ve Rabbine teslim oldu oracıkta. Sonra ilk duasını etti. Rabbim dedi, "Aşktan azad etme kalbimi. Gözyaşlarımı ve aşkımı alma, onlar bende kalsın." Züleyha, zamanla ruhunun en derinindeki Yûsuf'un aslında Cenab-ı Hakk'ın nûru pertevi oluşunu anladı. Tüm benliğini yakıp kavuran aşk elbisesini öyle giydi ki, sonunda aşkının ilahi aşkın tecellisi olduğunu kavradı. "Yükselmek için düşmek, arınmak için kirlenmek, çıkmak için batmak lazım." diyor yazarımız bir sayfada. Züleyha en diplere düştü ancak sonra peygamber eşi olma mertebesine yükseldi. Çok kirlendi, ancak Allah'a olan aşkıyla temizlendi. Yıllar süren hasret, kalbinin acısını dindirmeye yetmeyen bir sabrın sonunda dindi. Züleyha, Yûsuf'una kavuştu. Ancak kaybettiğini sandığı her şey ona Allah'ı buldurdu. Yûsuf'a duyduğu aşk, onu Allah'a ulaştırdı. Aslında her birimizin kendine özgü Yûsuf'u Züleyha'sı, kuyusu zindanı var. Hepimizin bir gömleklik öyküsü var. Mühim olan bize biçilen rolün final sahnesinde düştüğümüz kuyudan çıkmış olmak, zindandan hakkıyla kurtulmak. Züleyha olduysak arzularımızla, silkinip temizlenmek iffet adına ve sığınmak Allah'a. Yûsuf olduysak ahlaksızlıkla cebelleşen, karşı koymak dualarla. Yûsuf'un kardeşleri olduysak kıskançlıktan, pişman olup özür dilemek sonunda. Yakub olduysak sevdiklerimiz uğruna, sabredip ermek muradına... Bize düşen ders almak okuduklarımızdan, duyduklarımızdan. Ve o final sahnesinden alnımızın akıyla çıkmak aydınlığa. Kıssalar, ibret verici olayları tasvir etmek ve çıkarılması gereken derslerle insanın mutluluğunu temin etmek amacıyla vardır. Bu kıssa da biraz daha hikayeleştirilip ele alınınca, bir de alınması gereken dersler edebi bir dille yoğrulunca tadından yenmedi doğrusu. Rabbim bu kıssadan hissemize düşeni almayı nasip etsin. Keyifli okumalar...
Yûsuf ile Züleyha
Yûsuf ile ZüleyhaNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202114,8bin okunma
·
1.912 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.