Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
“Gülüşün ve Unutuşun Kitabı” sadece birbirine geçmiş öyküler olarak da okunabilir, Çeklerin başından geçen siyasi ve toplumsal birtakım olayların bellek ve unutuş kavramları ekseninde düşünülebilecek tarihsel kayıtları olarak da… İyi bir roman, her ne kadar kısıtlı bir evrende, karakterlere ve onların başından geçen olaylara yüklenmiş birtakım fikirleri içeriyor olsa da yerel bağlantılarının da üzerinde bazı temel evrensel gerçeklere işaret ediyor oluşu sebebiyle benzerlerinden ayrılır. Hafıza ve unutuş, düşünce tarihinin en görkemli konularıdır. Buradan Batı metafiziğinin büyük başlatıcısı Platon’un Phaidros diyalogundaki ya da Yedinci Mektup’taki yazı ile ilgili tereddütlerine kadar gidebiliriz. Aynı şekilde, insanın dünyaya gelmeden önce içinde taşıdığı bilgiyi hatırlamasından başka bir şey olmayan Sokratesçi bilgi kuramına da…Oradan Modern dünyaya, Galileo’nun, Platoncu Salviati ile Sagredo’nun Aristocu Simplicio ile İki Dünya Sistemi Hakkındaki Diyalog’una, sonra unutmanın bellek izinde bir silinme, bir yıkım olmadığını, yaşamda bir kez kurulmuş bir şeyin yıkılmayacağına dair Freudcu görüşlere uzanabiliriz. Batılı anlamda felsefeyi mümkün kılan düzyazının kendisiydi. Felsefi düşünce, Antik Yunandan itibaren Batı dünyasında gittikçe genişleyen bir biçimde zaman-mekan dengesinde bir kırılma yarattı. Yaşamı dışsallaştıran ve onu zihinde tekrar kurgulayarak zamansallık kazandıran düşünce mekanı bir tasarım nesnesi haline getirdi. Heidegger'in bir konusmasinda belirttiği gibi, olay hiç de felsefe hakkında Marks'in klişesi gibi değildi yani. Modern zamanlarda bu fenomen uç noktalara vardı. Felsefe kendisini, kendi eliyle imha ederken sermayenin eliyle geleneksel dünyanın yıkımı çoktan tamamlanmıştı. Nietzsche Tanrı öldü derken söylediği buydu ve bu metafiziğin karşısına bütün çığırtkanlığıyla yaşamın kendisini koydu. Günümüzde o kurgusallık yaşam hakkında, kendisini bize evrensel hakikatlermiş gibi sunan kitapların da(kitaplar mı sunar, yoksa biz mi onlara böyle yaklaşırız?) yardımıyla bolca yorum yapmamızı ve imajlar oluşturmamızı sağlayan ekran sayesinde had safhaya ulaştı. Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, baskın karakterleri Mirek ve Tamina özelinde ve Çekya ekseninde tamamen mekan üzerinde toplumsal ve siyasal nedenlerle ortaya çıkan tasarrufun bellekteki yıkımını anlatır. “Eğer Franz Kafka belleksiz bir dünyanın habercisiyse, Gustav Husak o dünyanın yaratıcısıdır.” “Kafka'nın romanının yaşandığı zaman, sürekliliğiyle bağını yitirmiş bir insanlığın dönemidir. Öyle bir insanlık ki, hiçbir şey bilmemekte, hiçbir şey anımsamamakta, adları olmayan kentlerde oturmaktadır. O kentlerin sokaklarının adları yoktur, ya da bir gün öncekinden başka ad taşımaktadır, çünkü ad geçmişin sürekliliğidir ve geçmişi olmayan insanlar da adsız insanlardır.” Franz Kafka 1920’lerde yaşadı. “Dönüşüm” hikayesi, hiçbir anıtsal mekanı kalmayan ve yaşam sahnesinden çekilen anlamın yoksunluğunu böcekleşme metaforuyla anlatır. Bu metafor falan da değildir aslında. Anlamın paylaşılabilir olmaktan çıktığı bir dünyanın ethosu böcekleşmedir. Kundera’nın dediği gibi, sürekliliğiyle bağını yitirmiş bir insanlığın dönemidir bu artık. Tarihi olmayan, gökten zembille ana inen insanlığın...Tarihin, hafızanın olmadığı ve geçmişini, tarihini hatırlamak için sürekli çaba içerisinde olan ve sonrasında kaybolan, kitabın kahramanı Tamina’nın çocukların bulunduğu bir adaya düşmesi gibi. “İnsanlık gitgide çocuğa yaklaşmaktadir, çünkü çocukluk geleceğin görüntüsüdür.”diyor Kundera. Bir ergin olamama hali, bir tarihi olmama durumu…Oradaki çocuklar aslında tarihini hatırda tutma çabası içerisindeki Tamina’nın etrafındaki unutuşun hafifliği içerisindeki kalabalıklardır. Proust’da Kafka ile hemen hemen aynı yıllarda yazmıştı “Kayıp Zamanın İzinde”sini. Proust, zamanın hızı karşısında mekanın sürekli değişimini, zamanı durdurup çocukluğunun uzamını sabitleyerek engellemeye çalıştı. O yüzden Proust romanlarındaki anlatının hızı ve biçimi klasik romanlara hiç mi hiç benzemez. Adorno’nun dediği gibi, Proust’un romanı burjuva zamansallığından tiksinmenin bir ifadesidir. Örnekler çoğaltılabilir Joyce, Faulkner, Woolf v.s. “Günümüzde zaman büyük adimlarla ilerliyor. Tarihi olaylar bir gecede unutuluveriyor, hemen ertesi sabah, bir yenisinin çiğ damlacıkları parildamaya başlıyor...”diyor Kundera. Unutursak kalbimiz kurusun diyenler, hep unuttu… Ya kalpleri yoktu ya tarihleri
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı
Gülüşün ve Unutuşun KitabıMilan Kundera · Can Yayınları · 20151,098 okunma
·
422 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.