Müjdat Ataman
Kitapta Müjdat Ataman'ın okulda yönetici olduğunda gözlemledikleri, kendi okul yaşantısından örnekler, öğretmenlik yaşantısından kesitler yer almaktadır. Bu
kitabı mesleğe başlamadan bu aşamada okumak öncelikle bana çok kattı diyebilirim. Kitap başlık başlık ele alınmış. Her başlığın altında farklı bir gözlem, yöntem teknik, yaşantı yer alıyor. Bir öğretmenin gözünden anlatılması bakımından ve gerçek yaşantıların yer almasından dolayı beni daha da içine çeken bir kitap oldu. Ders içerisinde aslında genel olarak her öğretmenin uyguladığı kalıp birkaç yöntem vardır. Bu yöntemler ne kadar etkili oluyor önemli olan bunun farkına vararak bunu ne şekilde dönüştürebilirim? Sorusunu kendimize sorarak bir yol izlemenin önünü açmaktadır. Sadece öğretmenin etkin olduğu bir sınıf anlayışı yerine öğrencinin de
sorumluluk alabildiği bir sınıf ortamının önerildiğini görüyoruz. Ama öğretmenlerin sorumluluğu öğrenciye vermenin kontrolü kaybetme korkusundan dolayı geri adım attıklarını söylemiştir. Bir çocuğun ileride karşılaştığı bir sorun ile tek başına kaldığında
ne yapacağını bilmemesi de bundan kaynaklanmaktadır. Ayrıca eğitim hayatında hep birinin kontrolünde yaşayan öğrenci iş hayatında yalnız bırakılıyor. Bu da eğitimde
aslında bir şeylerin değişmesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Eğitim yaşamın kendisi olmak yerine yaşama hazırlık olarak görülebilir. Bu nedenle de gerçekçi bir anlayışla hareket edilmesi gerekmektedir.
Kitapta sırasıyla değinilen konuları tek tek ele alacak olursam, öğrencilerin kendilerini değerlendirebildikleri bir eğitim ortamının sağlanması gerektiğinden bahsetmektedir. Çünkü eğitimde kullanılan değerlendirme esaslı rubrikler öğrenciye göre net olmayan ölçütleri içermektedir. Bu da öğrenci çıktılarının ne kadarının kazanımları sağladığını
göstermede başarısız olmaktadır. Hatta öğrencilerin kendilerini değerlendirirken çok acımasız davrandıklarından bahsetmiştir. Bunun sebebi olarak da her ünite sonunda verilen bu ölçme araçlarının öğrenciye verilen bilgi dışında çok fazla şey beklediğini fakat
çoğu öğrencinin bu ölçme konularından bir haber olduğundan dolayı objektif sonuçların ortaya çıkmadığından bahsetmiştir. Gerçekten baktığımızda kendi okul yaşantımızda da bu ünite sonu değerlendirmeleri her şeyi biliyor gibi göstermek çok hoşumuza giderdi. Ayrıca hiçbir öğretmen ise neyi öğrendiğimizi nerede eksik kaldığımızı kontrol etmeden
bir diğer üniteye geçerdi. Yani öğrendiklerimiz yine o değerlendirmeler ile sınırlı kalıyordu. Bu noktada değerlendirme formlarının öğrenciler ile birlikte hazırlanması bu değerlendirmelerin daha doğru sonuçlanmasına yol açacaktır. Daha sonra bir derse başlarken sorulan ve bir önceki dersle ilgili kurduğumuz soruların sorgulanması gerektiğinden bahsetmektedir. Çünkü bu tür sorular ile derse başlamak bir
sınıfta her öğrencinin farklı öğrenme hızının olduğunu görmezden gelmeye yol açıyor. Bir
ders işlenirken birçok kural var ve öğrencilerin o kurallara uymasını dersin olmazsa
olmazı görmenin yanlış bir anlayış olduğunu belirtmektedir. Başlığı kırmızı kalemle
yazmak, deftere başlarken ne kadar boşluk bırakılacağı gibi birçok baskın kural olduğu
anlayışından uzaklaşarak her şeyi bir derse sığdırmanın da doğru olmadığından
bahsetmiştir. Çünkü aynı sınıf düzeyinde farklı şubelerde aynı konu aynı hızla işlenemez.
Farklılıklar, sınıfın atmosferi, öğrenci profili tüm bunlar derslerin aynı düzeyde
ilerlemesinin önüne geçecek unsurlar olarak vermiştir. Bu nedenle derslerde öğrencinin
öğrenme isteği de süreçte etkin olarak göz önüne alınmalıdır.
Drama kapsamında hazırlanan rol kartlarını ders materyali olarak Fen Bilimleri dersine
uyarlaması çok yaratıcı geldi. Hem bu kartların sadece bir ders kapsamında değil birçok
ders kapsamında uyarlanabilir olacağından bahsetmiştir. Gerçekten de Türkçe derslerinde
okutulan bir kitap karakterinin de rol kartını oluşturmak için öğrenciye salık verilmesi
hem süreçte öğrenciyi aktif kılacaktır hem de kitap daha anlaşılır olarak farklı bir açıdan
ele alınacaktır. Bazı kişiler dramayı eğitimin bir parçası olarak görmüyor. Fakat Müjdat
Ataman çoğu dersinin alt yapısını bu tür etkinliklerle yapılandırmıştır. Verim aldığından
bahsetmesi dramanın süreçte etkin kullanabilecek bir alan olduğunu açıkça göstermektedir. Tabii ki bunun için uygun ortam koşullarının oluşturulabilmesi
gerekmektedir. Hele müdür bu tür şeylere çok ılımlı bakmıyorsa alan oluşturma konusunda sıkıntılar yaşanabilir. Drama etkinliklerinde hırsa dayalı değil birlikte çalışmayı öncelediğinden bahsetmiştir.
Deyimler ve sözcük anlamı ile yaptığı etkinlikte çok hoşuma gitti. Deyimleri iki farklı
şekilde hikayeleştirerek sınıfa yöneltip deyimin anlamını sözlük anlamından daha farklı
bir boyuta taşmıştır. Sözcük anlamı konusunda da benzer bir yol izleyerek bir sözcüğün
anlamını iki farklı özelliklerin yer aldığı metinler ile sınıfa getirmiş ve öğrencilerden
hangisinin doğru anlamı olduğunu bulmalarını istemiştir. Çoğu zaman sözlüğe bağlı bir
öğretim izlenen bu konularda günlük kullanımlarda çoğu zaman sıkıntı yaşanmaktadır.
Öğrenci bazen sözlükteki anlamı da anlamamakta ve bilgi düzeyinde de eksikler
yaşanmaktadır. Bu şekilde bir öğretim sağlanması öğrenmeyi de etkili kılacak ve
öğrencilerin betimleme gücünü işe koşarak daha anlamlı öğrenmeleri sağlayacaktır.
Eleştiri olarak ta sadece bu tür materyallerin sınırlı sürede hazırlanması konusunda
öğretmene çok fazla sorumluluk yüklendiğini düşünüyorum.
Bir dersin giriş cümlesinin bütün dersi etkilediğinden bahsetmiştir. Hangi ders olduğunun pek bir önemi olmadığını belirterek giriş cümlesinin iyi yapılandırılmasının çocukların
anlayış düzeylerinde olumlu etki yaratacağından bahsetmiştir. Okudukları bir kitaba
yönelik karakterin duygu durumunun iyi bir şekilde anlaşılması üzerine yapılan etkinlikte
çok dikkatimi çekmişti. Bu etkinlikte bir kitap okutularak kitaptaki karakterin duygu
dünyasıyla özdeşim kurmaları için sınıfta bir daire oluşturulmuştur. Öğretmen bir kişinin
bu duygu durumunu canlandırmasını istemiş ve diğer arkadaşlarının da duyguyu abartılı
bulup bulmadıklarını gözlemlemelerini istemiştir. Hem akran değerlendirmesini işe
koşması bakımından hem de öğrencilerin bir konuyu ne kadar özümseyebildiklerini
ölçmek için yapılan bu etkinliğin kısa sürede çok etkili olduğundan bahsetmiştir.
Başka bir bölümde ise "Google" lanamayacak soru anlayışı ile soru sormanın çok iyi bir
yol olduğundan bahsetmiştir. Bilgi çağında olduğumuz bu süreçte çocukların internette
bulamayacakları soruları cevaplamalarını beklemenin bir noktada öğrenciyi daha fazla
geliştireceğinden ve yanıtı bilgi düzeyinde evet-hayır olmayacak soruların dersi daha iyi
açımladığından bahsetmiştir. Dersin sonunda sınıfa asılan kartonlara "Bir sorum var,
dillere destan." yazılarak çocukların derste işlenen konuyla ilgili soru sormalarını ve en iyi
soruyu seçerek derste konuştuklarından bahsetmiştir. Bu şekilde çocukların iyi sorular
sorarak kendilerini geliştirmeleri sağlanabilir.
Müjdat Ataman bilinen tekniklerin yanında günlük bilimsel yöntemleri de süreçte etkin
olarak kullandığını ve bunlardan soyutlamanın anlamsız bir çaba olduğundan bahsetmiştir.
(Pass Teorisi gibi öğrenme ile beyin işlevlerinden bahseden yeni anlayışların ortaya
çıktığını belirterek bu teorinin öğrenme eksiklerinin sebebini ortaya koyamadığından da
bahsetmiştir.) Pass teorisini kullanmanın öğrencinin bilişsel düzeyde gelişimine katkı
sunacağını belirtmiştir. Bu gibi yeni bilgileri kitapta sunması biz okurlar için büyük bir
araştırma alanı ortaya çıkarıyor.
Kitabı eğitim açısından ele alacak olursak her branşa yönelik öneriler ve etkinlikler dönüştürülerek uygulanabilir bir yapıda sunulmuştur. Öğretmenin kendini geliştirmesi ve sadece kendi için değil öğrencileri için de öğrendiklerini paylaşması gerektiğinden
bahsetmiştir. Gelişim, değişim ve dönüşüm bir öğretmenin yaklaşımıyla yakından
ilişkilidir. Öğrenciye karşı öğretmenin tutumunun oldukça önemli olduğunu belirten
Ataman, sadece tek bir düzeyde değil tüm eğitim düzeylerinde öğretmen tutumunun
süreklilik gösterdiğini bunun için de okul içi okul dışı her ortamın eğitimin bir parçası olduğunu açıkça ifade etmiştir.