Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
İstanbul'a ilk çocukken gitmiştim. Vapur sesi, martılar, kocamam camiler, tramvay,, Bakırköy sahili derken bir çocuk gözüyle bana çok büyülü gelmişti o şehir. Sonrasında her gittiğimde çocukluğumdaki gibi büyülü olmasa da hep başka bir yüzünü gördüm İstanbul'un. Hem çok modern hem çok geleneksel. Doğu ve Batı"nın el sıkıştığı şehir. Bu durum sadece bana öyle gelememiştir sanıyorum. Öyleki yüzyıllar boyunca uğruna savaş verilen bu şehir hâlâ cezbetmeye devam ediyor insanları. Fethedildiği sanılsa da aslında kendine hayran olanı fetheden şehir Istanbul... Sevgili yazarımız da bu kitapta Istanbul'da zaman yolculuğuna çıkarıyor bizi. Kitapta sık sık atıfta bulunduğu Wels'in zaman makinesinde yolculuk yapıyormuş gibi hissettiren bir okuma yolculuğuyla hem de. Üstelik yaşanan üzücü deprem felaketini bir nebze olsun unutmak adına sığındığım kitapta 1894 Istanbul depreminin ve 1908'de Italya'nın Messina kentinde meydana gelen ve büyük yıkım yaratan depremin anlatıldığı satırları okumak iyice psikolojimi yerle bir etti. Özellikle istesem böyle denk getiremezdim herhalde! Kitaptan bahsedecek olursam; Babası Türk annesi Ermeni olam gazeteci Fuat yaşadığı Fransa'dan 1908 devriminin yaşandığı Osmanlı'ya, başkent Istanbul' a gelmek üzere bindiği gemide Prens Sabahattin ile denk gelir. Prens Sabahattin'in babasının cenazesini Istanbul' a götürmesi Fuat'ta hiç tanımadığı babasını ve geçmişini sorgulama isteği uyandırır. Sonrasında öğrendiği gerçekler, verdiği kayıplar nedeniyle geçmişin gölgeleri ile yaşadığı zamanın hayalleri arasında sıkışıp kalan bir hasta adama dönüşür Fuat. Üstelik sadece hasta olan Fuat da değildir. Yasaklardan ve baskılardan bıkmış bir halka hürriyet getirme vaadiyle gelenler bir zamanlar lametledikketi istibdadı kendileri uygulayamaya başlayınca Osmanlı da "Hasta Adam" oluvermiştir. Okuru "dünyadan kaçmak için delirmek mi gerek, yoksa dünyada delirmekten kaçmak mı gerek" diye sorgulamaya iten bu kitap yanı sıra tikelden tümele bir yolculuk. Histeri halini birey-toplum ekseninde betimleyen ve akıl tutulması yaşayan bir toplumda aklını korumaya çalışan bir adamın hikâyesi Gölgeler ve Hayaller Şehrinde. Mektup türünde yazılmış bir anlatı olduğundan mı yoksa bilinç akışı tekniğinden dolayı mıdır bilmem bana Goethe'nin Genç Werther'in Acıları kitabını anımsatan bir kitap oldu ayrıca. Çav bella
Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
Gölgeler ve Hayaller ŞehrindeMurat Gülsoy · Can Yayınları · 2014603 okunma
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.