Gerçek Aşkı Bulmak Mümkün mü?
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CpQMRltNmGL
Bilinen bir adamdan bilinmeyen bütün kadınlara...
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak her yaşa uygun harika kitaplar önerdim. O yüzden kitap önerisi alabilmek için yorumlara bakabilirsiniz.
Geçen yıl içinde başlattığım 1000kitap Nostalji Kuşağı'na devam ediyorum ve yıllar önce okuduğum kitapları şu an bulunduğum yaşın düşünceleriyle yorumlamak için tekrar okuyorum. Bazı kitaplar farklı yaşlarda tekrar okunmak için yazılır bence. Hele ki o kitabı 
Stefan Zweig gibi bir yazar yazmışsa...
Zweig'ı ülkemiz novella tarzındaki kitaplarıyla tanısa da aslında biyografileri daha önemli bir yazardır kendisi. Fakat maalesef ülkemizde biyografi okuma kültürü yok denecek kadar az. O yüzden Zweig'ı biyografileriyle değil de bu kısacık kitaplarıyla tanımış olmamıza da pek şaşırmıyorum.
Stefan Zweig, kendi adıma çok özel bir yere sahip. Bundan 5 yıl önce okuma alışkanlığı kazanmamı sağlayan ve muhteşem psikolojik çözümlemeleriyle kitaplarını tek tek okutturan bir yazardı kendisi. Çünkü zamanında ben de herkes gibi İş Bankası'nın şeker niyetine sattığı ince kitapların akımına kapılmıştım. Ama yıllar geçtikten sonra şimdi daha sakin bir gözle onu ve yazarlığını değerlendirebiliyorum.
Zweig'ın etkisi kendisinin yazdıklarından çok, beni Dostoyevski, Musil, Proust, Oğuz Atay ve Tezer Özlü gibi yazarların yoluna sevk etmesiyle birlikte oldu. Benim için bir tabelaydı Zweig. Ben de onun bana gösterdiği kelime feneriyle birlikte edebiyat denen bu yolda yürümeye başladım. Emekleyen bir okurun yürümesini ve ardından koşabilmesini sağladı kendisi.
Bu yoldaki tabelalardan bir tanesi de yıllar sonra tekrar okuduğum 
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabı oldu. Bir çocuğun tanınan bir adama karşı duyduğu saplantı düzeyindeki aşkını anlatıyor bu kitap. Çocuk dememe de bakmayın, içinde yaşayamadığı bir çocukluk olan bir kadın aslında bu. Ayrıca saplantılı diyorum çünkü kapı tokmaklarının öpülmesinden adamın kutsal kitaba benzetilmesine kadar giden bir aşk süreci var bu kitapta.
İnsan, içindeki varoluşsal boşlukları bazen karşısına çıkan ilk insanla tamamlama arayışına gidebiliyor. Misal olarak Dostoyevski'nin 
Suç ve Ceza kitabındaki Raskolnikov'un da baltayı tefeci kadına saplaması toplum açısından yanlış bir eylemdi. Raskolnikov'u doğruya yönlendiren biri olsa belki de o, içindeki boşluğu daha yararlı eylemlerle dolduracaktı.
İşte bu kitapta da bir çocuğun bir adama karşı duyduğu bu saplantılı sevgiyi çocuğun yaşadığı döneme, yetiştirilmesine ve diğer nedenlere bakmadan yanlış diye değerlendirebiliyoruz. Oysaki I. Dünya Savaşı'nın sonrasında ve dünyanın en büyük sefalet, yalnızlık, duygusal boşluk halinden geçtiği bir zamanda yazılmıştır bu kitap.
Ne olursa olsun bu kitaptaki edebi nitelik tartışılmaz derecede kendisini gösteriyor. Hadi, sadece 27. sayfadaki şu alıntıya bakalım mesela:
"Bir kızın, bir kadının yüzü bir erkek açısından herhalde alışılmadık ölçüde değişkendir, çünkü böyle bir yüz, çoğunlukla bazen bir tutkunun, bazen bir çocuksuluğun, bazen de bir yorgunluğun sadece aynasıdır."
Bu muhteşem alıntıyı okuduktan sonra bu kitaptaki edebiyata nasıl niteliksiz diyebiliriz ki şimdi? Stefan Zweig'ın kalemine ve insanları gözlemleyip anlatabilme becerisine nasıl kötü diyebiliriz? Bu satırları hayatın içinden gözlemleriyle ve duygularıyla geçmeyi bilen birisi yazabilirdi ancak.
Birilerini tanımak ve onu sevmek için geç kalmamalı. Hayatın bizim için yaptığı planların neler olduğunu sadece şimdiki zaman aynasından bakabildiğimiz için bilmiyoruz. Bir süre sonra iş işten geçebiliyor ve her şey için geç kalınabiliyor. Geç olmadan konuşmalıyız insanlarla, ama kendi değerlerimizden ödün vermeden sağlıklı bir iletişimle elbette.
Bakalım biz okurların da bir gün entelektüel ve gerçek bir aşkı olabilecek mi? Boş kaldığım zamanlarda bunu merak ederim hep. Oğuz Atay nasıl ki ressam Sevin Seydi ile; Sartre nasıl ki filozof Simone de Beauvoir ile; Turgut Uyar nasıl ki yazar Tomris Uyar ile birlikte ütopik bir ilişki içerisinde bulunmuşsa, istisnai de olsa bu tür ilişkilerin yaşanabildiğini görebiliyoruz.
Bir gün kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği umuduyla...
··
46.5k views
bazı kitaplar tekrar okunmak için yazılır. bazı yorumlar da kitap önerisi almak için yazılır. bu incelemeyi yorumlayanlara kitap önerisi dağıtıyorummm
kitap önerilerine son hızla devam ediyoruz. dünden beri 100’den fazla okura kitap önerisi dağıttım. hadi sen de incelemeyi yorumla ve kitap önerini kap
Gerçek aşkı bulmak mümkün mü onu pek bilemeyiz.Bu devirde sadakat o kadar ucuzlaştırıldı ki.İnsanlar mükemmeliyetçi zihniyete sahip olup bunun için yarış halindeler.Malesef eşin de en iyisini bulma arayışı hep hüsranla sonuçlanacak.4/4 lük bir kavram günümüzü işgal etti(Çoğunluğu 4/4 lük insan aramıyoruz dese de)
sadece sadakat de değil, ilişkilerin içeriği de yozlaştı ne yazık ki. eskisi gibi mahrem ve samimi ilişkiler yok artık, herkes ne yaptığını başkalarına göstermek ve onaylanmak derdinde
kitap önerim:
- tim wu, dikkat tacirleri
1 next answer
ahhh Zweigimm...keşke seni bir muzeye kapatıp hep yazdırsalardı,,,hep yazsaydın,din gibi seni okusaydık,okutsaydık...
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ilk ne zaman okudum hatırlamıyorum,ama her yıl en az 2-3kez okuduğum kitaptir kendisi,ezbere biliyorum ama yinede okuyorum ) aslında kitapta ne buldum da surekli her ruh halimde kendimi okurken buluyorum bilmiyorum ) platonik bi ask da yasamadım ki onla ilgili olsun,neysee )
Kitabı okudukdan sonra anlıyorsun ki her yara geciyor,yalnız hayal kırıklıkları iyileşmiyor...
bu güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum, sanırım onun yazdıklarını anlamak için platonik bir şeyler yaşamaya gerek bile olmuyor
kitap önerim:
- sevan nişanyan, elifin öküzü
2 next answer
kitap önerileri için son yorumları yazabilirsiniz. kitap önerisi dükkanımızı kapatıyoruz artıkk
Gerçek aşkı bulmak mümkün mü bilmiyorum ama bu kitabı okuduğumda kadının adamı takıntı haline getirdiğini, özgüvensiz olduğunu düşünmüştüm. Biraz acımasız olabilirim ancak sevmek ve duygularını paylaşmak, ayrılık acısı çekmek başka, yıllarca kendi hayatını unutup onun hayali ile yaşamak başka şeyler... Bu tarz karakterler yazarın yeteneğinden dolayı bazen yanlış şekilde yüceltilip, idol haline gelebiliyor.
evet son yazdığınız cümlede çok haklısınız. aslında çocuğun bulunduğu durumu anlamak gerekiyor biraz da. I. dünya savaşı sonrasında inanılmaz bir duygusal boşluk durumu hakimdi dünyada. o yüzden bu boşlukları yanlış eylemlerle ve insanlarla dolduran insanları görebiliyoruz bu dönemde. ben de çocuğa empati yapınca buna ulaştım ama her okurun farklı farklı düşünmesi de çok değerli bu konuda
kitap önerim:
- miguel de unamuno, günlükler
1 next answer
son kitap önerilerini dağıtıyorum. incelemeyi yorumlayıp kitap önerisi hediyeni alabilirsinn
Fakirin en sevdiği yazardır Zweig; kitapları hep ucuz, hep incedir. :)
Şaka bir yana, çok severek okuduğum yazarlardan biridir. Kısa hikayelerle, bazı (özellikle günümüz) bin sayfalık kitaplarına taş çıkarır. Geçen 600 sayfalık bir kitap okudum ve sonunda “ben ne okudum, neden zamanımı buna ayırdım” diye yakınırken, Zweig’in 60 sayfalık kitabının her paragrafına bir çizik atmışlığım vardır. Adam yürüyen karizmalara inat “ölü efsane”.
çok haklısınız. biyografi kitaplarına da ayrı bir parantez açılması gerekiyor mutlaka
kitap önerim:
- yıldız ecevit, ben buradayım
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.