Gönderi

72 syf.
9/10 puan verdi
Şu bir gerçek ki her insan okuduğu kitapta kendine göre bir yol çiziyor. Bende nasıl anlamak istiyorsam öyle yorumladım bu kitabı. Benim düşündüğüm gibi düşünmemiş olabilirsiniz fikirlerime katılıp katılmamak sizin elinizde. Kitapla ilgili bir şeyler söylemeden evvel bu kitabı kendi hayatına son vermeden önce tamamlamış olması bir nevi son sözleri sayılabilir. Olay, New York'tan kalkan Buenos Aires'e giden bir yolcu vapurunda rastlantı sonucu karşılaşan üç satranç oyuncusu arasında geçer. Kitapta önemli karakterleri Mirko Czentovic, Dr. B, Mc Connor olmak üzere üç kişiler. Mirko, düzgün konuşamayan en kolay dersleri bile anlamakta zorluk çeken birisidir. Tek becerisi satranç olmasına karşın kibrinden de geçilmeyen bu Banatlı köylü çocuğu satranç masasından kalktığında kendisine karşı duyulan ilgi azalması bana şunu anımsatıyor hani bir insanın yenilmez, alt edilmez olduğunu düşünür kibre kapılır ya, aslında kendisinden çok daha iyilerinde olacağını hatırlatan Dr. B' lerde olacaktır şu hayatta. İşte bunun için tekrar bir oyuna daha davet etmesini buna bağladım ben. Dr. B ise Viyanalı bir avukatın oğludur. Elinde bulunan bazı evraklar neticesinde tutuklanır. Uzunca süre sorguya alınan bu adam hiçlik dediği şeyle karşılaşır. Bundan kurtulmak için bir kitap geçirir eline saklayıp odasına getirmeyi başarınca hüsrana uğrar. Bu da bir nevi, nice umutla beklediğimiz işlerin istediğimiz gibi gitmeyince ortaya çıkan hadiseyi kabullenememek değil mi? Zaman geçince düşünüyoruz başımıza gelen hayırlı mı, şer mi diye? Bir şans veriyor o da bu kitaba açıp okuyor ve sonunda bir dünya şampiyonunu alt edebilecek kadar geliştiriyor kendini. Genelde kitap okurken anlatılan duygulara kendimi kaptırıyorum. Okuduğu her kelimeyi, anı, kurgu da olsa insan hissediyor. Hele ki sadece okumak için okuyan değil de o duyguyu görmek için okuyorsa insan hiçte kolay olmuyor maalesef kitaba veda etmek. Bitti demekle bitmiyor bu da güzel tarafı :) Yaşanan hadiseler değil de daha çok bende bıraktığı izlenimler kalıyor diyelim böylelikle o kitap ya bende kalıyor ya benden gidiyor. Birkaç yıl sonra bana bu kitabı sorsanız belki olaylarını hatırlayamam ama bende ne uyandırdığını söyleyebilirim. Neyse asıl konumuza dönelim. Satranç, kolaylıkla okunabilenek sürükleyici bir uzun öykünün olmasının yanı sıra hakkında daha önce duyduğum konuşmalardan sonra basit bir satranç oyununun anlatıldığını düşünmeden evvel daha geniş bir açıdan bakıldığında aslında çok daha derin bir mevzunun vuku bulunduğunu söylemeliyim. Okurken yazarın psikolojini hissetmek mümkün. "Çıldırtana kadar boşlukta dönüp duran hep aynı düşüncelerin insanı nasıl yiyip bitirdiğini ve yıktığını kimse kimseye anlatamaz." diyor ya hani işte çoğumuzun sıkıntısı bu fazla düşünmek, kendini yiyip bitirmek sadece bu da değil bizim basit gördüğümüz şeyler aslında bir başkasının hayaliyken bizimse yaptığımız tek şey hep daha fazlasını arzulamak. Dr. B tutsak kaldığı süre boyunca arzu ettiği şeyler ne kadar basit öyle değil mi? Yazar da bundan bahseder hatta. Nedir ki hiçliğe mahkum edilmek? Bir uğraşı sonucunda varlığını devam ettirdiğini anlamlandırmaya çalışan, yeni bir şeyler görmek isteyen, okumalık, yazmalık ya da bir uğraşla oyalanarak geçirmenin 'var olmak' zannettiği bir karakter vardı sanki karşımda. Hiçlikten kasıt bu olsa gerek sadece hep aynı düşünmeye, aynı şeyleri görmekten dolayı bunalım halini yansıtması bundan sıkılıp kendine bir şeyler ekleme arzusundan bahsetmesi de güzeldi. Genel olarak kitapta gördüğüm şeyler aklımda kaldığı düşünceler bunlar. Aynı yörünge de hiç durmadan dönüp durmak gezegenlerin işidir. Bizim ise içimizde ki bu macera arayışı sayesinde kurtuluruz hiçlik dediğimiz o yerinde saymakla başlayıp gün geçtikçe gerileme ve eksilmesiyle son bulan evre. Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Delirmek üzereyken eline geçirdiği o kitabı ne kadar istemese de okuyor dimi böylece hep 'aynı düşünceden kurtulayım' derken saplantılı bir şekilde hastalık boyutuna getiriyor kendini, kriz geçiriyor... Demek o ki, insanın basitlikten kaçması hep yeni şeyleri arayıp bulma arzusunu gördüm kitapta. Şu sonlu dünya da sonlu varlıklar olarak hepimiz bir şeylerin çabasıyla uğraşırken didinip durduğumuz bazı şeyler bize faydadan çok zarar veriyor fazla hırs, fazla azim... aslında hırsta zararlı değil azim de mesele zaten ölçüyü bilememekte.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Can Yayınları · 2019238,6bin okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.