Gönderi
Bu sevimli, kısacık bir kruvasan
ve
aşk kitabı.
“Kedi tam o sırada mutfak adasının üzerine zıpladı. Bir balerin edasıyla kahve kupalarının arasından geçti ve merakla Erik’in kruvasanını kokladı. “Dostum yapma.” diye fısıldadı Erik. Ama, kedi dilinin ucuyla kruvasanın tadına baktı ve... Bana döndüğünde gözlerindeki dehşeti gördüm.
Erik gülmemek için kendini tutmaya bile çalışmadı.
“Senden nefret ediyorum.” Gözlerimi kapayıp intikam senaryoları düşünmeye başladım. Renkli tişörtlerini çamaşır suyuna basacaktım. Çikolatalı sütüne soya sosu koyacaktım...”
“O gece ..., Erik kulağıma, sığınağımı buldum, diye fısıldamıştı, mutlu olduğum yeri... ona bakmış ve gözlerinin güneşli bir günde gökyüzünün büründüğü renkte olduğunu düşünmüştüm. Gökyüzüne bakmayı oldum olası severdim.”
Hannah ve Mara’nın arkadaşı Sandie’nin öyküsü “Aşk Çıkmazı”.
Rakip şirketlerde çalışan iki mühendis...
Kahve dükkanında kalan son kruvasan...
İşlerinin yolunda gitmesi için bizdeki deyimle sunum yapacağı günkü ‘totem’lerinden biri, kruvasan yemek olan “Sandie”...
Ama son kruvasanı alan: Dev bir ağacı andıran cüssesi ve bakışlarına soğuk bir hava katan mavi gözleriyle Viking atalarını oldukça etkileyici biri şekilde temsil eden Erik Nowak.
Bu tesadüfle tanışan ve 24 saat içinde birbirlerinden çok çok hoşlanan bir çiftimiz oluyor. Mühendis olmaları dışındaki tek ortak noktaları ikisinin de futbolu çok sevmesi ve bu konuda saatlerce sohbet edebilmeleri. Bu sohbetler, randevuya ve randevuları da ateşli gecelere dönüşüyor. Ve yaptıkları bu hızlı başlangıçla başlayan ilişkileri, işle ilgili bir sorun nedeniyle aralarının çok kötü açılmasına kadar devam ediyor. Bu sorunun yarattığı sıkıntı oldukça büyük ve bu nedenle çok isteseler de birbirleriyle hiç görüşmüyorlar. Ve bilin bakalım ne oluyor???
Romantik kitaplarda okumayı en sevdiğim şeylerden biri oluyor: İkisi, çalışmayan bir asansörde mahsur kalıyorlar. Klostrofobi, denize düşen yılana sarılır misali işbirliği yapmalarını gerektiren çözüm bulma çabaları derken konu ayrılıklarına geliyor ve olanlar oluyor....
Yazarın kitaplarının sayfa sayısı sürekli azalıyor sanki .. ya da bana mı öyle geliyor??? İlk görüşte aşk, rekabet, romantizm dolu tatlı bir kitaptı. İlişkilerinin çok hızlı ilerlemesi dışında diğer herşeyini sevdim kitabın. Dili sade ve akıcıydı. Aralarındaki elektrik güzel anlatılmıştı. Hannah ve Mara’nın Sandie’yle samimi diyalogları oldukça tatlıydı. İkisi Sadie’nin makul iç sesi, mantığının dile gelmiş hali gibiydi. Ayrıca Erik’i de (öncelikle fiziksel özellikleri tarif edildiği şekliyle bence harikaydı) nazik, ince düşünceli, mantıklı, hassas ve anlayışlı bir karakter olduğu için çok beğendim. Yazarımızın kitaplarındaki erkek karakterlerin hassas ve romantik olması, kadınların da kariyerlerindeki başarılarıyla öne çıkarılması hoşuma gidiyor. Bu kitap olayların daha yavaş bir tempoyla ilerlediği, ilişkilerini sindire sindire okuyabileceğimiz uzunlukta yazılsaydı, çok güzel olurdu diye düşünüyorum. Yine de severek okudum.
Sizler de yazarın dilini seviyorsanız, 18 yaşından büyükseniz, bu kısacık tatlı aşk hikayesini zevkle okursunuz diye düşünüyor, keyifli okumalar diliyorum.
Kitaplarla kalın.
·
74 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.