Gönderi

56 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sedef Kakma Sandıktan Bir İnci: C.S.
C.S., Selim İleri’nin 2013’te yazımına başlayıp 2022’de tamamladığı bir Cahit Sıtkı anlatısı. Arka kapaktan aktarırsam: “C.S., ilk kez yayımlanan, sedef kakma sandıktan çıkan ölümsüz bir Selim İleri anlatısı…” Selim İleri’nin özelikle İstanbul kitaplığını okuyanlar, onun İstanbul’la beraber edebiyatımızın yitip giden değerlerini yaşatma arzusunu hemen gözlemlerler. Bazen bu konuda eleştiri de alır. Bunu C.S.’de de belirtiyor: “Bana da üzülüyorlardı besbelli, aklım fikrim eskilere püskülere takılıp kalmış, beğeni geçkini; hatta beğenisizliğimde birleşiyorlardı. Çabam, âdeta eski moda giysilere hem günümüzden bir hava, hem nostaljik güzellik katmak isteyen basit, haddini bilmez mahalle terzisinin çabası. Üzülüyorlar. Arkamdan konuşmuş olabilirler: Hâlâ Ahmed Hâşim’i beğeniyor / Eylûl’e hayran / Sezai’nin hikâyelerini okuyormuş / Peyami’nin o sıkıcı romanlarına tutkun / Güzide Sabri’yi bile okuyormuş / Zavallı Necdet yabana atılamayacak bir romandır diyor…” (s.12) Selim İleri, daha önce kimleri kimleri anlatmadı ki: Halid Ziya’yı, Behçet Necatigil’i, Tanpınar’ı, Üstad-ı Âzâm Abdülhak Hâmit Tarhan’ı… Müstakil kitaplarından hariç bir de İstanbul kitaplarında değindikleri, “Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu”ndaki roman ve yazarları, daha kimleri sayabilirim. Şimdi bir yazarı ele aldığı müstakil kitaplarından biri daha bizimle beraber: C.S. Neden C.S.? Neden açık açık Cahit Sıtkı demiyor? Cevabını yine kitapta kendisi veriyor: “Ömrümde Sükût’u açıkça yazmama karşın, neden C.S. dediğim sorulacaktır. Sorulmasını istediğim için öyle yazıyorum.” (s.15) Yazar her ne kadar Cahit Sıtkı’yı anlatmış/anlatacak olsa da bu hikâye tıpkı diğer kitaplarında olduğu gibi aslında biraz onun, çokça bizim, ülkemizin, bir kader gibi yaşadığımız coğrafyamızın hikâyesi. İleri de bunun farkında: “C.S.’nin hikâyesine başlamak için uğraşıyorum. C.S.’nin hikâyesi mi, açık seçik karar veremiyorum. Yazacaklarım belki hikâye, belki izlenimler, duyuşlar. Belki ruh ikizliği, arayış. Anı-öykü, deneme-öykü. Kısa bir anlatı. Yazmak oyalantısı. Sait Faik’e göre ‘bir hırs’.” (s.14) Cahit Sıtkı’nın hikâyesine karışan kim varsa belki de daha önce duymadığımız biçimde karşımızda: İşte Ziya Osman Saba, işte Nurullah Ataç, işte Tanpınar, işte Peyami Safa. Selim İleri, çok iyi bildiği bu isimleri, bu isimlerin iyi-kötü yönlerini, affedebildiği-affedemediği taraflarını, kırıp dökmemeye çalışarak ama en çok kendisi kırılıp dökülerek anlatıyor. Cahit Sıtkı’nın hayatı önümüzde bir tül perde varmışçasına parça parça çözülürken yazar, genel eğilimini yeniden kuşanıyor: Bu anlattıkları, insana yılgınlık veren bu edebiyat ortamında adeta boşuna bir çaba. Anlattıkça yaralandığını hissediyor. Anlatmak burada insanı iyi etmiyor. “Soluğum kesilmişçesine bir an duruyorum. Neyi nereden nasıl onarabilirim? Oysa onarmak imkânsız. Hatta her şey daha da umut kıracak. En doğrusu bu öyküyü belki de yazmamaktı. (Öykü mü?)” (s.40) C.S., özellikle İleri’nin hastalığından sonra yayımlanabilmesiyle okurlarını ayrıca sevindirdi. Onun bu kitabını sevenler için birkaç biyografik denemesini de önerebilirim: - Yaşadınız Öldünüz Bir Anlamı Olmalı Bunun (Ahmet Hamdi Tanpınar) -Kumkuma (Abdülhak Hâmit Tarhan) -Kırık İnceliklerin Şairi (Behçet Necatigil) - Halit Ziya Uşaklıgil – Siyah Bir Adam
C.S.
C.S.
Selim İleri
Selim İleri
C.S.
C.S.Selim İleri · Everest Yayınları · 2022257 okunma
·
105 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.