Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
İslâm'ın Siyasal Pratiği?
Büyük Orta Doğu uzmanı ve bana göre hem garbın hem şarkın büyük ve renkli entelektüeli B. Lewis, İslâm'ın siyasi olarak ne mesajlar verdiğini bizlere aktardığı işbu kitabına ilk olarak kavramları açıklayarak başlamış. Son derece makul bir girizgâhtan sonra İslâm dinine mensup olanların dahi pek yabancılık duyacağı veyahut da en azından anlamakta zorlanacağı (ve tabi ne yazık ki) çeşitli mefhumların tanımlamalarını aktaran Lewis, bu tanımların Batı'da hangi anlamlara tekabül ettiğini de açıklamaktan geri durmamış. İslâm dininin öncelikle Allah'ın kelâmı olan Kur'an'a sonra Peygamber'in sünnetine (hadis) dayanarak bir siyasal söyleme sahip olduğunu belirtmiş. Her şeyden ziyade Avrupa'daki din algısıyla bu coğrafyadaki din algısının; Hristiyanlık ile İslâm'ın, aslında ne kadar farklı anlamlar ve gayeler taşıdığını belirtmiş. Lewis kitabı 5 ana bölümden oluşturmuş. Önce "Eğretileme (Metafor) ve İmalar" başlığıyla giriş yapmış. Bu bölümde İslâmî mefhumları tanımlamış veya açıklamış. Daha sonra İslâm'ın telkin ettiği (tasavvur ettiği de denilebilir) siyasal yapıyı incelemiş. Tarihi boyunca İslâm devletlerinin (dar-ül İslâm) ne tür siyasal yapı (biçim) gözettiğini aktarmış. Üçüncü olarak yönetenler ile yönetilenlerin siyasal konum ve sosyal statülerine ışık tutmuş. İslâm'da ne bir ruhban sınıfı ne de Avrupai anlamda bir aristokrasi bulunmadığından bahsetmiş ve buradan hareketle birçok önemli çıkarımda bulunmuş. Dördüncü bölümde İslâm hukukunun savaş ve barış hallerindeki hükümlerine değinilmiş. İslâm'ın insanları kategorize etme şekline atıfta bulunulmuş fakat bunlar sadece teoride kalmış. Cihat kavramı yine her zamanki gibi anlaşılması ve telakki etmesi güç bir mefhum olarak saflarda yerini almış. Son olarak İslâm'da siyasi anlamda itaatin sınırlarından bahsedilmiş. Fakat B. Lewis tam bu noktada şu haklı eleştiriyi yapmış; "Hükümdarın iktidarını sınırlandırmakta şeriatın (fıkhın veya İslâm hukukunun) etkinlik kazanmasını önleyen iki temel husus vardır. Birincisi, hukukun kendisinin hükümdara fazla otokratik yetkiler tanımış olmasıdır. İkincisi ise, yine aynı hukukun hem hükümdarın otoritesine hem de tebaanın itaat yükümlülüğüne koyduğu sınırlamaları betimlemeye çalışmaktaysa da (tam olarak betimleyemediğini belirtiyor) ne bu sınırları uygulamak için gereken bir organ (kurum) oluşturmuştur ne de bir usul (süreç) saptamıştır. Hükümdarın hukuku çiğnemesini önlemekte ya da böyle bir şeye kalkışacakların cesaretini kırmada, bu nedenle kuvvete başvurmaktan başka yol kalmamaktadır." Her ne kadar B. Lewis İslâm hukukunun hükümdara aşırı otokratik yetkiler tanıdığını ifade etse de aslında Müslümanları, yetkinin sınırlandırılması gerektiğini en baştan kabul eden ender topluluklardan biri olarak görmüş (sanırım bu bir övgü). Geldiğimiz noktada İslâmî bir yönetimle Batıcı fraksiyonların tabiri caizse mozaik olmaya başladığını ve gelecekte İslâmî bir yönetimin en azından bir miktar Batı kaynaklı gelişebileceğini ve açıkça ifade etmek gerekirse Müslüman coğrafyalardaki bu gelişim ve dönüşümde gösterilen (veya gösterilecek olan) yeteneğin seviyesinin dünya sahnesinde pek çok şeyi değiştirebileceğini ifade etmiş (bu dönüşümle Saddam veya Kaddafi'yi kastetmediği çok açık). İslâm'ın siyasete bakışı ve siyasi temelleri konusunda önerebileceğim "temel seviyede" bir kitaptır. Bir başka deyişle "İslâm ve siyaset" ilişkisine merakı olanların giriş kitabı olabilir.
Bernard Lewis
Bernard Lewis
İslam'ın Siyasal Söylemi
İslam'ın Siyasal Söylemi
İslam'ın Siyasal Söylemi
İslam'ın Siyasal SöylemiBernard Lewis · Kronik Kitap · 202190 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.