Gönderi

·
Not rated
Ruhunu Şeytan'a Satan Dorian Gray'in Trajedisi
Bir gün Dorian Gray, ressam Basil Halward ile bir toplantıda tanışır. Ressam, Dorian'ı görür görmez ondan çok etkilenir. Sarsılır. Dorian'ın kendi sanatına inanılmaz derecede etki edeceğini hisseder. Bu an ressam için kendi sanat anlayışının tamamen değişeceği andır. "(...) artık ressam için sanatın tümü o demekti" (s/21) "Dorian seninle tanıştığım andan itibaren kişiliğin benim üzerimde son derece olağanüstü bir etki bıraktı. Ruhum, beynim, sanat gücüm senin egemenliğin altına girdi. Gözle görülmeyen bir ideal vardır ki bu, biz sanatçıların içinden hiç çıkmaz. İşte sen benim için bu idealin gözle görülür, canlı bir simgesi oldun" (s/144) Ressam, Dorian'ın resimlerini yapmaya başlar. Bir gün yine onun resmini yaparken ressamın arkadaşı Lord Henry Wotton (şeytanı simgeliyor) gelir. Ve ressam, Dorian ile Lord Henry tanıştırır. Lord Henry, Dorian Gray'in tuvaldeki resmini görünce inanılmaz derecede etkilenir. Bu portreye övgüler düzer. Ve şu sözleri söyler: " Harika bir şekilde gençsiniz. Harikulade güzel bir yüzünüz var. Bu dünyada elde tutmaya değer tek şey gençliktir. Bir gün gelecek ama, ihtiyarlayıp buruşacaksınız, çirkinleşeceksiniz. Gencliginiz gidince güzelliğiniz de gidecek. Zamanla sarı benizli, çökük yanaklı, nursuz gözlü olup çıkacaksınız. Korkunç acı çekeceksiniz. Ah, gençliğiniz elindeyken değerini bilin! Yaşayın! İçinizdeki şahane ömrü sürün! Hiçbir şey boşa gitmesin. Her an yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkmayın... Yepyeni bir hedonizm: İşte yüzyılımıza gerekli olan bu. Siz bunun gözle görülür simgesi olabilirsiniz. Gençliğimiz bize bir daha asla gelmez. Yirmi yaşındayken nabzımda vuran sevinç zamanla körelir. Bacaklarımız tutmaz olur, duyularımız çürür. İğrenç kuklalara dönüşürüz. Korkup kaçtığımız tutkuların, tadına bakmaya cesaret edemediğimiz nefis günahların anısı bize rahatlık, dirlik vermez. Ah gençlik! Gençlik! Dünyada gençlikten başka hiç ama hiç bir set yoktur." (S.35-36) Dorian Gray, bu sözlerin sonrasında portresini doğru ilerler, yanakları kivanctan pembeleşir. Kendi kendini ilk kez tanımış gibi gözlerinde bir sevinç parlar. Bu andan itibaren "(...) kutsal bir gerçeğin açıklanması gibi, kendi güzelliğinin farkına varmıştı. Bundan önce hiç duymamıştı bunu." Daha önce Dorian Gray'e güzelliğini anlatan çok kişi çıkmıştı ama Dorian'ı böylesine etkileyen birisi çıkmamıştı. Lord Henry ona güzelliğini ve fakat gençlikle beraber bu güzelliğin gideceğini söyler. "(...) Evet, gün gelecek yüzü buruşup çökecek, gözlerinin nuru, rengi kaçacak, yapısının ince uyumu bozulup biçimsizleşecekti: RUHUNU GELISTIRECEK OLAN YASAM BEDENİNİ CIRKINLESTIRECEKTİ. Ürkünç, iğrenç, hantal bir şey olup çıkacaktı. Bunu düşüne genç erkeğin içine bıçak gibi saplanır" (s.39) Bu nokta tam olarak Dorian Gray'in dönüm noktasıdır. O andan itibaren Dorian Gray kendi portresini kıskanmaya başlar. " Güzelliği olmayan her şeyi kıskanıyorum. Sonra çizdiğin portremi kıskanıyorum. Benim yitirdiğim şeyi o neden saklasın ki!? Geçen her dakika benden bir şey eksiltirken ona bir şeyler ekliyor. Ah, öbür türlü olabilseydi! Değişen şu resim olsaydı da ben olduğum gibi kalabilseydim. Neden yaptın sanki bunu bana (ressama diyor). Gün gelecek alay edecek bu resim, feci şekilde alay edecek. (S.40) BU NOKTADA ONUN DONUM NOKTASI OLACAK BIR DILEK, BIR DUA EDER: " Ne hazin şey! İhtiyarlayıp çirkinleşeceģim, iğrenç olacağım. Oysa bu resim sonsuza dek genç kalacak. Öbür türlü olabilseydi! Sonsuza dek genç kalan ben, ihtiyarlayansa şu resim olsaydı! Bu uğurda her şeyimi verirdim! Evet, koca dünyada vermeyeceğim hiçbir şey yok! RUHUMU BILE SATARDIM BU UGURDA!" (s.39) "Dorian kendisi genç kalsa da portre yaşlansa diye çılgın bir dilekte bulunmuştu; kendi güzelliği hiç pas tutmasa, tutkularıyla günahlarının yükünü tuval üstündeki bu yüz taşısa diye" (s.116) Dorian'ın bu duası kabul olur. Ruhunu şeytana satmıştır. Artık aradan yıllar da geçse kendi genç kalır fakat portre onun günahlarının yükünü çekerek çirkinleşir. "(...) Ölümsüz gençlik, sınırsız ihtiras, gizli, gizemli, ince zevkler, çılgın kıvançlar, daha bile çılgın günahlar: Bütün bunlar Dorian'ın olacaktı. Ayıbının yükünü ise portre taşıyacaktı." (S.140) "(...) Solucan ve kurtlar yerdeki ölü için neyse, Dorian'ın günahları da tuval üstündeki boyalı imge için aynı şey olacaktı. Günahlar bu imgenin güzelliğini bozacak, inceliğini kemirecekti." (S.150) TUVAL, DORIAN'IN RUHUNU, VİCDANINI SIMGELER "(...) Tuvalden ona bakan, yargılayan kendi ruhuydu." "(...) Basil'in yapmış olduğu portre Dorian'a ömür boyu yol gösterebilirdi. Kimileri için sofuluk, kimileri için vicdan ve hepimiz için Tanrı korkusu neyse bu resim de Dorian için o olabilirdi. Ama işte şu karşıdaki, günahın alçaltıcı etkisinin gözle görülür bir simgesiydi. İnsanoğlunun kendi ruhunda yaşattığı çöküşün elle tutulur bir göstergesi." (S.122) DORIAN KABUL OLAN DILEGININ VE LORD HENRY'NİN HEDONIZMINI BENIMSEMESI: Dorian ömür boyu genç kalır. Tuval ise Dorian'ın isledigi bütün günahların yükünü çekerek çirkinleşir. Artık Dorian Lord Henry'nin hedonizmiyle bambaşka bir hayat felsefesi benimser. Bu hayat felsefesinde "zevkten", "hazdan" başka bir şey yoktur. "(...) Tutku ve heyecandan vazgecilmesini gerektiren hiçbir tutum benimsenmeyecek." Ruh beslenmeyecek, doğrudan doğruya duyular beslenecek, duyular yaşayacaktı. Bu felsede "(...) güzelliğin peşinden koşmak yaşamın gerçek gizidir." Bu anlayışla Dorian'ın ruhunu, vicdanını, kalbini temsil eden tuval iğrenç bir hale bürünür. Dorian bu tuvali evinin gizli bir odasında saklar. (...) "Dorian için tüm ayıbın başlangıcı o portredir. O artık gittiği her yeri, çevresindeki herkesi zehirler. Onun arkadaşları tüm onur kavramlarını, iyilik, temizlik kaygılarını yitiriyor ve Dorian onlara zevk ve sefa çılgınlığı aşılıyor. Hepsi de birer uçurumun dibine düşüp kalıyor." (S.189) DORIAN'IN AYDINLANISI VE PISMANLIGI Dorian bu yeni hayatında ressam arkadaşı Basil'i öldürür. Kendisini seven, aşık olan Sibly adında bir tiyatro oyuncusunu terkederek onun ölümüne sebep olur. Yıllar sonra Sibly"in abisi Dorian'ı öldürmeye çalışır. Dorian ölüm korkusuyla tirtir titrer. Bu aynı zamanda onun aydınlanışıdır. Ne kadar yanlış bir yolda gittiğini ve işlediği bütün günahları farkeder. Fakat ölüm korkusuyla gelen bu pişmanlık yine Sibly'in abisinin aniden gelen ölümüyle müthiş bir rahatlamaya dönüşür. Bir yandan da Dorian büyük bir değişim yaşar. Ölüm korkusu onda yitirdiklerini farkettirir. Dorian ruhun kıymetini anlamıştır. "(...) Bir insan ki ruhunu yitirmiştir, tüm dünya onun olsa bile..." (s.264) "(...) Ruh müthiş bir gerçek. Alınıyor, satılıyor, takas edilebiliyor. Ruhu zehirlemek de, yüceleştirmek de olası. Hepimizin içinde bir ruh var." "(...) Dorian'ın içi delikanlılığının o lekelenmemis safligina karşı çılgın bir özlemle dolup taşıyordu. Kendi benliğini karartmış, zihnine kötülükler doldurmuş, hayal gücünü örtülerle beslemişti; başkalarını şeytansı etkilemiş ve bundan korkunç bir haz duymuştu; yoluna çıkan ruhların en temizlerini, en umutla dolu olanlarını seçip utanca sürüklemişti. Gene de bütün bunların onarılması mümkün değil miydi acaba? Dorian için bir umut kalmamış mıydı? Nasıl korkunç bir kibir ve tutku dakikasında yakarmıştı, geçen günlerin yükünü portresin taşısın da kendisi sonsuz gençliğin lekesiz gorkemini koruyabilsin diye! Bütün husranlarin başlangıcı bu olmuştu. Keşke işlediği her günah kesin, gecikmez cezasını da beraber getirseydi, böylesi çok daha iyi olurdu. Ceza görmekte kişiyi rahatlatan bir şey vardı. Güzelliği mahvetmisti onu; guzelligi, bir de Tanrı'dan dilediği gençlik. Bu iki şey olmasa hayatına leke düşmeyecekti." Dorian böylesine "olumlu" düşünceler, kendisi ile ilgili eleştiriler sonrasında belki yüreğini, ruhunu gösteren çirkinleşmiş portresi düzelmiştir diye tuvale bakar ama onun hala eskisi gibi (çirkin) olduğunu görür ve kendi kendine bir muhasebe yapar: "(...) 'her şeyi, yaptığı kötülükleri insanlara itiraf et mi?' diyor acaba bu resim bana" der. "(...) Gene de suçunu itiraf etmek, ele güne karşı mahcup olmak, cezasını çekmek de boynunun borcuydu. İnsanların günahlarının hesabını yalnızca öbür dünyada değil, bu dünyada da vermesini isteyen bir tanrı vardı. Günahını vurmadıkça ne yaparsa yapsın, hiçbir şey onu arındıramazdı." (s.274) DORIAN'IN VICDANIYLA YUZLESEMEMESI! VE PORTREYI YOK ETMESİ Fakat bu muhasebe hali fazla uzun sürmez. Dorian bu yükü, vicdan azabını taşımak istemez. "(...) Dorian ömür boyu geçmişinin yükünü mü taşıyacaktı? Gerçekten itiraf mı edecekti suçunu? ASLA. Ona karşı tek kanıt kalmıştı: portrenin kendisi. Dorian ortadan kaldıracaktı onu. Çevresine bakınca Basil Hallward'ı (ressam) öldüren bıçağı gördü. Kaç kez temizlemişti bu bıçağı, üzerinde hiç leke bırakmamıştı. Bıçak pırıl pırıldı, ışıldıyordu. Ressamı nasıl öldürmüşse ressamın yapıtını da, bu yapıtın olanca anlamını da öyle öldürecekti. Geçmişin canını alacaktı; geçmiş öldüğü zaman da Dorian özgür kalacaktı. Bıçak şu iğrenç, şu ürkünç ruhun yaşantısını sona erdirecekti; portrenin uyarıları kesildiği zaman da Dorian dirliğe kavuşacaktı. Bıçağı aldı, resme sapladı." Önceden de söylediğim gibi portre aslında Dorian'ın ruhudur, vicdanıdır. Lord Henry Wotton'la (Şeytanı temsil eder) yaptığı anlaşma sonucu kendisi hep genç kalacak, günahlarının bütün yükünü portre üstlenecekti. Dorian, Lord Henry'nin hedonizm anlayışını hayat felsefesi olarak benimser. Bu anlayışta duyularin zevkinden başka bir şey yoktur. Böylelikle Dorian günah bataklığına batar. Her günahında portre daha da cirkinlesir. Bir yaratığa döner. Dorian bunu görmemek için hep portrenin üzerini bir örtüyle örter. Tıpkı insanın vicdanınıyla yuzlesememesi, onu susturması, onun üzerini örtmesi gibi... Ve Dorian bıçağı portreye sokunca Dorian'ın gunahlariyla çirkinleşen resim Dorian'ın genç, yakışıklı haline döner. Dorian ise iğrenç bir yaratığa dönüşür. Onu ölü bulanlar tanıyamazlar ancak parmağındaki yüzüğünden onu tanırlar.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202373.4k okunma
··
231 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.