Gönderi

Siyaset
İlk defa siyasi bir paylaşım yapacağım. Zaman ayırıp da okuyacaksanız şu iki şeyi lütfen göz önünde bulundurun: 1- Söyleyeceklerim hayatının merkezine İslam'ı koymuş kişilere hitabendir. 2- Eğer bu platformdaysanız sizler okuyan, yazan, çizen, düşünen insanlarsınız. Buradaki kitleden umudum olduğu için şu an zaman harcıyorum. Lütfen okuduğunuzda siyaset nazarı ile değil insaf ile değerlendirin. Baştan söylemek istiyorum ki ne Cumhur İttifakı'na, ne de Millet İttifakı'na oy vermeyeceğim. Kime oy vereceğimi de söylemeyeceğim çünkü konu bu değil. Kabiliyetim el verdiğince şirk içinde yaşamamak için gayret ediyorum. Allah'tan başka kimseye gönül bağlamamayı, sevdiklerimi ve sevmediklerimi de Allah'a ve O'nun koyduğu ölçülere göre sevip sevmemeye çalışıyorum. Özellikle de siyasette "gönlümü" kenara bırakıyorum. Çünkü siyasi hiçbir davaya gönül verilmez. Siyaset akıl işidir. Bir şahsa veya partiye gönül verdiğinizde bir zaman sonra yanlışları doğru görme hatasına düşersiniz. Akıl ile tartmakta zorlanırsınız. Nitekim ülkenin %90'ında gönül verme işinin zararlarını müşahede ettiğimi düşünüyorum. Tanıdığım bir amca bana bir gün AKP'ye oy vermediğim için "gavur" olduğumu söyledi. Cevabını bildiğim bir soru yönelttim: Amca, 5 vakit namazını kılıyor musun? Cevap hayır. Ben kılıyorum. Peki -haşa- dine güncelleme mi geldi; İslam'ın şartlarında "Namaz kılmak", "AKP'ye oy vermek" olarak mı değiştirildi ki ben gavur oldum? Bunun başka türevleri de var. "Vatan haini olmak" gibi. Bu noktada
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'den alıntı yapmak istiyorum: "Bir zaman, bu garazkârane tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasisine muhalif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârane medhetti." Durumumuz aynen budur kardeşler. Eğer inancınız İslam ise, bir başka insanı İslam ile ölçün, biçin, tartın; körü körüne gönül verdiğiniz bir siyasi davada ortak olup olmamanıza göre değil. Öte yandan bu aralar sıkça karşılaştığım şu minvalde söylemler var: "Şer odakları İslam'a karşı birleşmişken siz oy bölüyorsunuz." Kardeşim ben oy kullanacağım zaman İslam'ı o an için en iyi temsil edeceğini düşündüğüm kim varsa onu tercih ediyorum. Ben Hak bildiğimi yapmak zorundayım. Sonucu belirleyecek olan Allah'tır. Olanda da hayır vardır. Üstelik AKP kazanmadığında olacak diye korktuğunuz birçok şey hatta belki daha tehlikelileri AKP varken oluyor. 2002 seçimlerinden önce "LGBT'lilere hakları verilmeli" diye vaatte bulunan RTE idi. 15 Eylül 2005'te TR'de ilk defa bir LGBT derneği tüzel kişilik kazandığında iktidarda AKP vardı, başkası değil. Neymiş efendim Millet İttifakı İstanbul Sözleşmesi'ni getirecekmiş. İstanbul Sözleşmesi'ni hazırlayan ve ilk imzayı atan da AKP hükümeti idi. (İsmini bile böyle olmamasına rağmen İstanbul'da hazırlanıp imzaya açıldığı için böyle anıyoruz.) Muhafazakar kesimin baskısıyla oy kaygısına düşüp sözleşmeyi kaldırınca kahraman ilan etmek kadar saçma bir şey yok. Kaldı ki bu sözleşmenin hükümlerini uygulamak için çıkarılmış 6284 sayılı kanun hala yürürlükte. Bu kanun uygulandığı sürece sözleşmenin varlığı yokluğu bir şey değiştirmiyor zaten. Kendinizi kandırmayın. Kendi politikaları için faizleri düşürüp, olumsuz sonuçlarına tepki gelince "Nas var" diye kendine destek toplayan fakat bir yandan da sessizce kararname çıkararak tahvil faizi, gecikme faizi gibi diğer kalemlerde faiz arttırımına giden AKP idi. Şans oyunlarını özelleştiren, oyun sayısının arttırılmasına sebep olan, ödüllerin arttırılmasıyla teşvik edilmesine sebep olan AKP hükümeti değil mi? Bu topraklarda fuhşun bu kadar arttığı başka bir devir oldu mu? 21 sene önce "2023 Hedefleri" açıklandığında hedeflerine "Bankacılık sistemimizi Avrupa'daki gibi bir seviyeye getireceğiz." minvalindeki maddeyi koyan ve faizi bu kadar yaygınlaştıran kim? Yazı çok uzun olduğu için uzatmak istemiyorum ama saatlerce sayabilirim İslam'a aykırı politikaları. E diyeceksiniz ki başörtüsü, Ayasofya vs. Kardeşim, eşref-i mahluk olan insandır. İnsanı kaybettikten sonra Ayasofya dediğin taştan ibarettir. Bütün kainata anlamlandıran şey insanın varlığıdır. Başörtüsü evet serbest -ki 21 yılda anayasal güvence vermeyip her seçim oy toplamak için bu korkuyu kullanıyorlar- ama tesettürü kaybettik. Her şeyi de hükümet mi yapacak? diyenlere şu hadis-i şerifi hatırlatmak istiyorum: “İnsanlardan iki sınıf var ki, onlar salâha ererse insanlar da salâha erer; onlar fesada girerse insanlar da fesada girer: âlimler ve âmirler.” (bk. Kenzu’l-ummal, 10/191) Atalarımızın bir sözünü de ekleyeyim; balık baştan kokar. 1000 yıldır bu topraklardayız, neden son 20 yılda bu denli bozulduk lütfen tefekkür ediniz. Arapça Kur'an ve ezan yasaklandı, bu toplum bozulmadı, daha çok sarıldı dinine. Başörtüsü yasaklandı, bozulmadı, daha çok sahip çıktı başörtüsüne. Bugün ise bunlara el uzatılsa daha güçlü bir şekilde direneceğimizden ve Allah'ın izniyle geçmişte olduğu gibi olmayacağından eminim. Hani korkuyorsunuz ya aman AKP giderse din elden gider diye, belki de münafık ahlaklıların gidip, kafir ahlaklıların gelmesi gerekiyordur. Belki münafık ahlaklılar yüzünden birbirine girmiş Müslümanlar, kafir ahlaklılara karşı yek vücut olmayı başaracak ve hakiki bir dirilişin tohumları atılacaktır. Bilemeyiz. Ha bu demek değil ki gidip de İslam'a düşmanlık edenlere oy verin, asla. Musibet istenmez, ancak verilir. Önemli olan musibet karşısında gösterilecek sabır ve musibet vesilesi ile elde edilecek olan hayırlara şükür ile dik bir duruş sergileyebilmektir. En başta söylediğimi yine söylüyorum; Allah'a gönül verin, İslam ile düşünün, insaf ile değerlendirin. Körü körüne bağlandığınız her şey puttur. Buraya kadar okuduysanız hakkınızı helal edin. Uzatmamak adına söylemek istediklerimi kısır tuttum. Allah'tan niyetimi halis, sözümü tesirli ve hayırlara vesile eylemesini temenni ederim. Selamun aleyküm.
··
261 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.