Gönderi

216 syf.
·
Not rated
veronika'nın yaşamayı ölesiye istediğini anlatan temel olarak psikolojik tahlil içeren bir kitap. paulo coelho'dan okuduğum ilk kitap olması bakımından benim için önemli bir adım oldu. önyargılarıma bayılıyorum. paulo'nun kolay okunabilir ancak yüzeysel olduğunu düşünüyordum, yine öyle düşünüyorum. bahsini ettiği problemler öylesine temel ki üzerine konuşulması, hikaye yapısı oluşturması kolay bir kitap. ancak buna rağmen bazı temel structure sorunları vardı. derinlemesine işlenmemiş karakterler ve olaylar iyi malzemeler olsa da nakşedilememiş. sufizmden söz etmiş, ancak bu metnin insicamını bozmuş. çehov'un bahsettiği tüfek patlamıyor. gerçi eser daha ziyade hibrit bir eser ama bağlantılar yeterince sağlanmadığı için okuyucu tarafından bu kopukluk maalesef açıkça hissediliyor. işlenememiş olan karakterlerden biri de ana karakter veronika'ydı. oysa hislerini çok daha ayrıntılı öğrenmemiz gerekirdi, eduard ile veronika aşkı nasıl alevlendi, veronika başlarda ne hissediyordu, bu duygular incelikle anlatılmalıydı. zedka karakteri daha geniş bir kronolojiyle ve ayrıntılı olarak değerlendirilmeliydi. sufizme giriş şaşırtmadı, hakkında sufizme ilgisi olduğunu biliyordum. bu konunun yeterince işlenmemesini de normal buluyorum çünkü simyacı'da zaten bu konuyu işlemişti. veronika ölmek istiyor kitabından on sene önce yayınlanmış ve dolayısıyla tekrara düşmek istememiştir diye düşünüyorum. problemlerin bende düşündürdüklerine geçeyim. uzak geçmişte mehmet pişkin'in intihar videosunu izlediğimde de, yakın geçmişte enes kara'nın intihar videosu beni düşündürmüştü. intihar girişiminin bir yaşama tutunma, yardım çığlığı olduğunu düşünüyorum, bana böyle hissettiriyor. veronika'nın yaşamak için deli divane çırpındığını ilk sayfalardan görüyoruz zaten. bilincini kaybetmek üzereyken oyalanmak için dergi okuması, slovenya'nın haritada yer almasını istediği için -ki ne kadar uzun soluklu bir mesele- editörlere mektup yazması bunun açık ispatı. enes'le veronika'nın derdi çok benzerdi. kendi yaşamlarını yaşamak arzusu. başkalarının değil kendi kararlarının sonuçlarını yaşamak isteği, birey olmak, kendi olmak isteği. veronika da enes de ailesinin istediği okulları okumuş. tabii burada başka bir fark var. veronika, bu intihar girişiminden altı sene evvelinden itibaren ailesinden ayrı yaşıyor. ancak, veronika hayatını teslim etmeyi de uzun süre tercih ediyor. aslında comfortzone'dan ayrılmak istemiyor. bir kilise ya da katedralin -emin değilim- giriş çıkış saatlerinin kontrol edildiği bir yeri özellikle tercih ediyor. yani ne zaman en son o eve gelebileceğini kendisi kontrol edebilecekken bunu reddediyor. rahat ve kolay bir iş olduğu için kütüphanede çalışmak istemesi onun mücadelesinin ne kadar pasif olduğunu gösteriyor, kendi hayatıyla ilgili bir eylemi yok. acıları yarıştırmak: güzel, ekonomik bağımsızlığı olan, eğitimli bir kızın, erkekler tarafından beğenilen bir kadın neden intihara girişir? çünkü sahip oldukları öylesine çoktur ve tatmin olmuştur ki ulaşamadığı o şeyin peşinden koşmak ister. mücadele arayışı içinde olur insan. bize o ufacık gözüken eksik her neyse, anlamalıyız ki bizim hayatta kalma savaşımızdan bir zerre dahi kıymetsiz değil. insanların ruhlarındaki etkilerini anlamamız için bizim en kıymet verdiğimiz şeyin yokluğuna belki eş tutarak bir nebze olsun anlaşılır kılarız kendimiz için. bu onların yardım çığlığına ses vermek olabilir. intihar girişimi çok olan ülkelere baktığımızda hayret ediyor gelişmekte olan ülke vatandaşları olarak. bu nasıl olur diye. oysa tam da bu yüzden oluyor. düşünmeye, sorgulamaya zaman ve mekan imkanı bulan herkes eğer duyguları buna meyyalse intihara girişebilir. düşünme biçimi uygunsa bu imkanlar içinde felsefe yapabilir. doktorun, hastalarla doktor-hasta yakınlığını hiç taşımaması bana çok garip geldi. yıllar sonrasında artık o tecrübenin getirdiği donukluk olabilir, şerbetlenmedir diye yorumlamıştım aslında ama doktorun başarı hırsıyla rıza almaksızın hastalara yaklaşımı kan dondurucuydu. sınırın dışındakilere deli yaftası yapıştırılıyor. toplum, kendi kurup uydurduğumuz kurallara, tanımlara riayet ettiğimiz sürece bizi normal, anormal olarak etiketliyor. sınırın dışındakiler genelde ailenin delisi, sınıfın malı, ortamın manyağıdır. dolayısıyla onlar söylediklerinden sorumlu tutulmazlar ve bu sorumluluğu taşımadıkları için, buna mecbur tutulmadıkları için daha çok şey söyleme imkanları oluyor. ne zaman ki normal kategorisine giren davranışlar gösterirlerse o zaman sorumlu, bir birey olarak kabul görüyorlar ama bu onların hazır oldukları bir şey mi? -buradan sonrasinda tr klavye kullanamiyorum. ara vermistim.- saniyorum bu ciddiyetle karsilasan sinirin disindakiler de buna hazir degiller. peki kimler bunlar? genelde kadinlar. evlenene kadar birey olarak kabul edilmezler. sanmayin ki bu yalnizca turkiye ve diger geri kalmis toplumlar icin boyle. avrupa'da da durum boyle. hala meslektasiyla ayni maasin hakki olmadigi dusunulen bir sistem icinde onlara yetisebilmek icin hayatlarini bu ugurda harcayan kadinlar dislilerin arasinda eziliyor. evlenen kadin ailesi tarafindan birey gorulmeye baslar zanni ortaya cikiyor bu esnada. ancak bu da yanlis. onun artik velisi kocasi oldugu icin yasak koyma yetkisi el degistirir. kadinin kiymeti nesli devam ettirmesi bakimindan kiymet tasir. hatta bu yuzden dogumhanelerin onunde bekleyen bir dolu insan dogum yapan anneyi degil yalniz cocugu merak eder. onun yasama vesilesi olan anne hice sayilir. kalabaliklarin icinden biri dahi genelde anneyi sormaz. soyun devaminda bir endise hisseder. tabii ben bambaska dusuncelerle toplumun resmini cok kabaca cizdim, bu onu elestirdigim ya da takdir ettigim manasini cikarmak icin yetersiz birtakim karalama olarak kalacak. rahatsizlik verme hissiyati, bu konudan cok muzdarip olan bendeniz icin ic rahatlatici bir telkin vardi. benim yasamimin sanirim 2/3'u bunu dusunerek anksiyeteler, yetersizlik ve degersizlik hisleriyle gecti. eger birine rahatsizlik verdiginizi dusunuyorsaniz, bu dusunce sizin sorununuzdur. eger gercekten rahatsizlik veriyorsaniz, soyleyene kadar bu karsi tarafin sorunudur. ve unutmayalim ki genelde cok sabirsiz ve tahammulsuzlestirildigimiz icin tek bir an dahi buna tolerans gosteremiyoruz. bu yuzden rahatsiz ettiginizi direkt olarak, acik bir ifadeyle duymuyorsaniz rahatsiz etmeye devam edin. tabii dogrusu, bunun bir rahatsizlik verme meselesi olmadigidir. bunun icin paulo'ya cok tesekkur ederim eminim o da bu meseleyi dert etmistir aksi takdirde bunun uzerine yazmasi soz konusu bile olamazdi. duygudaslik yasadik birlikte. kitabi sonuna dek okuyamadim, payima duseni aldigim icin kapattim ve reading slump surecinden sonra guzel bir baslangic yaptigim icin coelho'ya hic bilmedigi ve duymadigi bir dilden tesekkuru borc bilirim.
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202077.7k okunma
·
341 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.