Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zaman Kırıntıları
"Biz, zaman kırıntıları, Zaman sinekleri, Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar Ve lüzumsuz görenler artık Bu aydınlıkta kendi gölgelerini! Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz, Sanki hiç görmedik birbirimizi, Sanki hiç tanışmadık! Dünya bize öyle kapattı kendisini... Neye yarar hatırlamak, Neye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde Hatırlamak geçmiş şeyleri, Bu beyhude akşam bahçesinde Güneşe uzanan ellerimiz! Kapanırken üstümüze böyle Zaman çemberi Hatırlıyor yetmez mi Aynalar sonsuz boşluğa Çoktan salıverdi çehremizi, Yüzüyoruz, İpi kopmuş uçurtmalar gibi.. Biz uzak seyircisi bu aydınlık oyunun, Birdenbire bulanlar içlerinde Aynı tezgahtan çıkmış testilere Bir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları! Gülüncün sırrını, Ne kadar benziyoruz şimdi, Baksak aynalara Tanır mıyız kendimizi, Tanır mıyız bu kaskatı Bu zalim inkârın arasından Sevdiklerimizi. Ben zamanı gördüm, İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu, Bir mezar böyle kazılırdı ancak, Yıldırımsız ve baltasız, Bir orman böyle devrilirdi! Ben zamanı gördüm, Kaç bakışta bozdu hayalimi, Ve kaç düşüncede! Ben zamanı gördüm, Şimşek gibi bir anın uçurumunda. Kim tanır bizi şimden sonra, Aydınlığı kıt gecemize Misafir olanlardan başka; Kuru tahta üstünde bizimle Ve benim gözlerimle bakanlar güneşe Ancak tanır bizi Paylaşanlar günlerimizi Mor Çemberlerin uçuştuğu akşam sularından! Yapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın Benim uykum boyunca! Akşamın tek bir ağaç gibi Dal budak saldığı sular Çocukluk rüyalarının bahçesi Sakın kimse el sürmesin dallara, Ben zamanı gördüm, Devrilmiş sütunları arasından Çok eski bir sarayın Alnında mor salkımlar vardı Ve ilâhlar kadar güzeldi. Uçmak için kanatlanmayı bekleyen Yavru kuş gibi doğduğu kayada Ben zamanı gördüm Çırpınırken avuçlarımda. Bak martılar kanat çırpıyor sana Bir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz Yelkovan kuşları yalıyor suyu, Sen ki bakışında yumuşak bir yaz Gülümser en yeşil gecesinden Ve sesin durmadan, durmadan örer, Yıldız yosunu bir uykuyu... Bak, martılar kanat çırpıyor sana. Süzülen yelkenler var enginde, Dalgalar var, güneş var. Güneş ayna ayna, güneş pul pul Güneş saçlarınla oynar Omzundan tutar giydirir seni, Sırtında tül olur belinde kemer Boynunda inci Ve dişlerinin zalim çocuk sevinci Bir tanrılaşırsın genç adımlarında Mevsimler önünde çözer yükünü Bahçeler yığılır eteklerine! Rüya ile Hayal arasında Hayal ile Hakikat arasında Gece ile Yalnız sen varsın! Güneşle Yalnız sen varsın! Gündüz arasında Göz arasında Niçin sen yaratmadın bu dünyayı? Ellerinin mesut işaretlerinden Daha güzel doğardı eşya! Daha zengin olurdu aydınlık Kendi karanlığından çağırsaydı sesin, Sular başka türlü akardı Sert kayalardan göklere doğru Büyük, mavi, aydınlık sular! Eğilme sakın üstüne Kendi yeşilinde boğulmuş havuzların, Ve bırakma saçlarını tarasın rüzgâr, Durmadan çukurlaşan bu aynada! Bilinmez hangi uzaklara götürür seni Dudak dudağa öpüştüğün hayal! Sokma güneşle arana, İmkânsızın parıltısını! Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları! Değişmenin ebedi olduğu yerde Güzeldir hayat! Ne kadar uzak, uzak Yollardan gelir bize Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz. Keder durmadan çiçek açar içimizde, Ne çıkar unuttuk hepsini! Biz ki boş yere gerilmişiz anladık artık. Yıldızların amansız çarkına Ve boş yere sızlamış kemiklerimiz, Bilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı Bahçelerde hâlâ güller açar mı, Bilmiyoruz, kadınlar, kızlar, Şarkılar masallar var mı? Gece ile gündüz, Acıdan kaskatı kesilmiş yüz, Uykusuzluktan harap göz, Öpüşen dudaklar, Çözülmeye razı olmayan eller var mı? Ayrılık var mı gurbet var mı? Biz beyhude yere gecikenler, Çoktan bitmiş bir yolun ucunda Bilmiyoruz şimdi ıssız gecede Ne yapar ne eder, Gidip de gelmeyenler, Beyhude bekleyenler! Biz ayın çıplak arsasında Savrulan zaman kırıntıları. Nerden bilelim bunları!"
Sayfa 71 - Dergâh Yayınları, 11.baskı-Ekim 2011Kitabı okudu
·
258 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.