Yürekte Kırk Mum
Ölüm, yaşamın varlığına anlam katar. O olmasa yaşamak bu denli kıymetli olur muydu? Yaşamı anlamlı kılan ölüm, aynı zamanda yaşamdan kopmak istemediğimiz için de ölüm korkusu şeklinde kaygılar kendini gösterecektir. Ne kendi ölümümüzü düşünmek isteriz ne de sevdiklerimizin. Varoluşçu psikoloji ölümü insanların en büyük ikilemi olarak açıklamaktadır. Ölümden en çok korkan insanlar yaşamaktan en çok korkanlardır. Çünkü ölümü bu şekilde düşünerek gençliğin kaybolup gitmesi ve geriye saymaya başlaması sıkıntı yaratır. Böyle bir gerçek karşısında insan, hayatı gerçek anlamda yaşayamaz.
Kitabın adının hikayesi kısaca şudur aslında, kayıptan sonra insanın kalbinde yanan kırk mum, her geçen gün birer birer söner ama kırkıncı mum hiçbir zaman sönmez. Acı tamamen içimizden kaybolmayacaktır, kırkıncı mumla hayatımıza devam edeceğiz. Bu kitap birçok konu başlığından oluşmakta ve ölüm, yas sürecini bilimsel araştırmalarla dolu bi şekilde aktarmıştır. Konu başlıklarını aktaracak olursam;
Normal yas tepkileri
Komplike yas
Yaşam boyu yas
Süreğen yas tutan bireyler ve toplumlar
Bağlantı nesneleri ve ulusal anıtlar
Geniş gruplarda yas ve kimlik
Çocuk ve ergenlerde yas tepkileri
Yaşlılarda yas
Ölüm kaygısı
Yas danışmanlığı ve yas terapisi
Komplike yas olgularının tedavisinde psikodinamik yönelimli grup psikoterapisi
Genel hastane konsültasyon biriminde yas sürecine yaklaşım
Kendilik öyküsü olarak resim
Benim en çok beğendiğim bölüm, Vamık Volkan'ın yazmış olduğu bağlantı nesneleri ve ulusal anıtlar kısmı oldu. Kitap zaten Vamık Hoca'dan oldukça yararlanmış. Yeniden yaslandırma terapisinden de kısaca bahsedilmiş.