"Yaklaşık kırk kişi, Büyük Birlik Partisi binasında, cellâtlar ve kurbanlar olarak aynı yerdeydik. Komiser Mehmet’ten başka birkaç sivil polis daha gelmişti. İkide bir; “yerinizden kalkmayın; pencerelere yaklaşmayın; ışıkları söndürün!” diyerek bizi ikaz ediyorlardı. “Halk, orada olduğumuzu fark eder veya duyarsa, saldırır bize zarar verirmiş; bizi koruyamazlarmış!” Biz tutsaklar, aynı yerde, grup halinde kıpırtısız oturuyorduk. Hiç abartısız, resmen ve fiilen tutsak halindeydik."