Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Hiç bir roman kurgu değildir. Hatta romanlar gerçek hayattan daha gerçektir. Yazar bu eserde insanlık var oldukça var olmaya devam edecek bir gerçekliği, kuşak çatışmasını önümüze sermiş. Öyle servet-i fünun romanlarındaki kültürel bir kabuk değişimi geçiren bir milletin kuşakları arasındaki bir kavga gibi değil de dümdüz akıp giden yılların insanın ruhunda yarattığı kabuk değişiminin getirdiği bir çatışma. Her satırı bana hüzün verdi bu kitabın. Ve yazarın her karakterin ruhunu ustaca yansıtabilmiş olması ayrıca hayranlık uyandırdı. Sonra düşündüm yazar hangisiydi? İza mı yoksa annesi mi? İza Budapeşte’de başarılı bir doktordur. Babasının ölümünden sonra yaşlı annesini yanına alır. Annesi bayan Szöcs baştan çok heyecanlanır, kızı ile birlikte çok güzel bir hayat süreceğini düşünür. Hafızasında İza’nın çocukluk ve ilk gençlik yılları vardır fakat onu bekleyen bambaşka bir İza’dır aslında. Taşradan gelen yaşlı bir annenin metropol hayatına uyum sağlayamayışını görüyoruz ilk etapta. Sonrasında kalabalıklar içindeki yalnızlığını ve geçmişe duyduğu özlemi. Bu özlem ve yalnızlığın sebebi kızı ile arasındaki uyumsuzluktur aslında. İza ise ayrıca rahatsızdır annesi ile birlikte yaşamaktan. Annesine sahip çıktığı, onu yanına aldığı için çok mutlu olsa da yalnız yaşamanın konforuna alışkın olduğu için annesinin varlığı bu konforu bir parça bozmaktadır. Mutfağın kullanımı eve misafir alma konularında zaman zaman onu uyarmak zorunda kalır ve annesi buna çok kırılır. Annesinin derin kırgınlıkları, suskunluğu ve özlemleri sayfalardan yuvarlanarak gelir okuyucunun içine akar. Öte yandan İza’ya da kızamazsınız çünkü o da kendince haklıdır. Kısacası ne anne yeni çağa ayak uydurabilir ne de iza annesinin yeniden küçük kızı olabilir. Bazı şeylerin ne kadar evrensel olduğunu bu eserde bir kez daha gördüm. Herkes kendi içinde ayrı bir hikaye bu kitapta. İza’nın annesi ile arasında yıllar içinde oluşmuş, eşinin yokluğunda daha da büyüyen uçurum ve bu uçurumdan her severinde düşüp yaralanan bayan Szöcs. Belki de her yaşlı insanın yaşadığı bir gerçekliği ustaca resmetmiş yazar. Önce, biz de anne babamızla bunları yaşayacak mıyız dedim. Sonrasın da ya çocuklarımızla? dedim. Yaşayacaktık elbette. Sokaklarımızdaki kaldırımlar, binaların rengi değişecekti. Kullandığımız çaydanlığın şekli değişecek, nasıl çalıştığını bir türlü çözemediğimiz elektronik eşyalar girecekti hayatımıza. Biz de birgün çağın getirdiklerine ayak uydurmakta zorlanacak, çocuklarımızla aramıza giren uçurumlara katlanmak zorunda kalacaktık. Öte yandan İza’nın eski eşine hala duyduğu adını koyamadığı ya da kendine bile itiraf edemediği aşk ya da sevgi, yeni sevgilisinde aynı şeyleri bulamayışı, bazı şeyler yalnızca bir kez mi yaşanır dedirtiyor insana.Güzel bir bahçeden yalnız bir kez mi geçer insan? Ya da o güzellik sadece bir yanılsamadır da biz onda boğulmayı tercih mi ederiz? Adı konulamamış uçurumlar, karmaşık ilişkiler, yanlış anlamalar belki de hiç anlaşılmamalar. Bir annenin yalnızlığı İza’nın şarkısı. Bir evliliği geride bırakmış, orta yaşa doğru ilerleyen genç bir kadının karmaşası. Hem çok sıradan, hem çok sıra dışı.
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,420 okunma
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.