Gönderi

790 syf.
·
Not rated
·
Liked
Sevgili Sennur Sezer, her ne kadar Evrensel'de (2011) Riitta Cankoçak şiiri için övgü dolu bir yazı yazmış olsa da, kendi şiirlerini bilemem ama, çevirisi için olumlu düşündüğümü söyleyemem. Bir okuyucu olarak bu kitabı, kendi mitoloji merakım ve -her ne kadar çeviri bana çok kötü gelse de- alabileceğim birtakım işaretler olduğunu düşündüğüm için, kendimi zorlaya zorlaya okudum ve tam bir ayda bitirdim. Azra Erhat ve A. Kadir çevirisiyle okuduğum Homeros'un tadı kaç yıl oldu damağımda ve ne zaman anılarıma düşse mutlulukla okurum. * Her şiirin başında verilen bir paragraflık açıklamalar olmasa -ki, düz yazı olması sebebiyle, açıklayıcı olduğunu düşünüyorum- kim, ne kadar, ne anlar sorusu, sorulmalı. Başta önsöz ve açıklamalar 15 sayfalık yer tutuyor. Böyle bir destan için yeterli mi.? Adeta sayfa sayısını çoğaltmak ister gibi, zaten her şiirin başında verilen açıklamalar da, bir on sayfalık tekrar yazımla kitaba eklenmiş. İnsan, belki de ileride bu bilgilerle karşılaşmayacağım, duygu ve düşüncesiyle okuyor ki, yok, her şiirin başında bu paragraflar mevcut. Bende oluşan izlenim şu: Eşiyle bir deniz yolcuğu sonucunda Türkiye'ye gelen Riitta Cankoçak, o zaman Türkçe öğrenmiş. Şahsi düşüncem, çeviri, düz yazı için belki daha kolay olabilir ama destan olunca, bu o kadar kolay olmasa gerek. Âdeta her kelimeye tek tek anlam verilmiş ve yan yana getirilmiş.. Olabildiğince anlam bütünlüğü sağlanabilmiş ve tarihe ışık tutacağını düşündüğüm konularda alıntılar yapmaya çalışsam da, çoğunluk böyle değildi. Bir örnek vereyim.. 47. Şiirin sonu: * ''Bunu duydu Väinämöinen. Söyledi sözünü, derdini dedi: ''Yok öyle ölü er, Kaleva halkı ayakta. Ha, bir ölse, iki doğar, her geleni daha güçlü, uzun gövdeli karlı çıkar ve ağları da âlem kadar.'' (Sayfa: 730) * 48. Şiir: * ''Çıktılar yola iki er, suya ağı bırakmaya. Bir ağı attı dalgaya adanın sırtında tam, öbürü ağı attı, tarla dibine bir koyun; ağı çektiler kenara Väinö'nün sandal iskelesine. * Attılar tuttular, fırlattılar suya, Şlap, şulap, foş, fuş. Tuttular da balık elbet: levreği, bolca başka da balık, ufak, büyük çeşit çeşit mercan, somon balığı da, suda ne varsa ağda da vardı; sudan havaya çıkan çok, ama ağda takılan lakin, yok iplik tuzağa gelen özeli yok. (Sayfa: 734) * Bu örnekler çoğalır gider ama zaman harcamak istemiyorum. * Destanlar çok ama çok önemli. Her kültürün doğuşuna ışık tutan kaynaklar. Bunu düşünen ve hisseden okuyucuya sunulan çevirilerin üzerinde de aynı duyarlılıkla çalışılmalı. Belki Finlandiya doğumlu bir insan olarak, Türkçeye hâkim biriyle ortaklaşa çalışılsaydı, muazzam bir sonuç çıkabilirdi. Ki bunu o kadar isterdim ki. Kendisi Finlandiya diline ve kültürüne hâkimken, Türkçeye hakim biriyle ortaya muazzam bir çeviri çıkabilirdi. Ve bu, bu topraklar için çok önemli bir kazanım olurdu. * Her şeye rağmen, kitabı okumadığım hâlimle, şimdi, okumuş hâlim arasında fark yok mu, diye sorunca kendime: Elbette dağlar kadar fark var. En azından destanın oluştuğu topraklar, tarih, dil ve inanışlar hakkında genel bir çerçeve oluştu. Başlangıç, yaratılış ve panteon hakkında da bir fikrim var artık. Okunsun der miyim.? Hiç okunmamasından çok çok daha iyidir, derim. * #SennurSezerin yazısını okumak isteyenlere: * evrensel.net/haber/11083/rii... * Kendimce önemli bulduğum pasajları, olabildiğince görselleştirerek paylaştığım bloğumda, bütünlüklü görmek isteyenlere: * seherceyolculuk.blogspot.com/.../kalevala-fin...
Kalevala
KalevalaAnonim · Everest Yayınları · 201718 okunma
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.