Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
Düşünmek tez öldürür diyor yazar. bol Spoiler içerir
Kitap akıcı bir dille yazılmıştır. Modern Toplumun anatomisini gözler önüne serip fikir kitabı tarzına uymadan yazılmış bir başyapıt. Her üniversitelinin okuması gerekir. Uygarlık tanımına Avrupa’dan ilerleyip toplum yapısı güzel bir şekilde irdelenmiş ve aktarılmıştır. Kitabın ilk sayfalarında papalagi diye daha önce hiç duymadığım bir kelimeye anlam yüklemekle geçti ilk olarak papalagi Afrika’da bir kabile olarak kafamda kurguladım daha sonra ilk çağda yaşayan insanlar olarak anlam yükledim daha sonra papalagi ye gerçek hayattan bir anlam yüklemeyip kafamda hiç görmediğim farklı bir evrende yaşayan kurgu bir topluluk olduğunu kafamda oturtturdum. Yazar her ne kadar papalagi Afrika'da bir kabile dese de Ütopik bir anlatım tarzının olduğu papalagilerle ilgili ceşitli metaforları okuyucu kurgulayabilir. En azından ben öyle yaptım. Kitap başlarda papalagi toplumunun yaşam tarzını anlatırken toplumun sosyal yapısındaki benzerlikler ve farklılıklar ile ki genellikle farklılar, yazar beyaz adam lakabı taktığı Avrupalılara başlıyor kıyaslamalara. Büyüyünce çiftçimi olacaksın deyip çiftçileri küçümseyen ya da bir adama ne iş yapıyorsun dendiğinde utanarak çiftçiyim demesi (bizzat şahidim) bu kitabın Avrupalılar üzerinden gidip Türk toplumuna da uyarlanabilirliğinin göstergesidir benim için. Kitapta bu olayın çatışmaya sebep vermediği ama iki vatandaş arasında gerilime sebep olduğu söyleniyor. Çiftçinin hem organik hem de bol erzaklı tasasız bir hayat sürüp şehirde yaşayanları kıskanması, şehirde yaşayanlarında 3-5 kuruşa stresli bir hayat yaşamalarına rağmen çiftçiyi nasırlı ellerinden dolayı küçümsemesi ve kastığı boş ego ile ilk toplumsal yapıya deyindi. Aslında önceden de bu durumu fark ettim ama nedense hiç düşünmedim üzerinde. Daha sonra yazar herkesin doğduğundan itibaren farkına vardığı paradan bahsederek sadece soluk almanın bedava olduğunu Avrupalının utanmasa havayı bile bize parayla satacağına deyinmiş, kapitalist sistemin Avrupa da paramı yoksa Tanrımı? soruna “tabii ki de para çünkü para mutluluk getirir” algısını eleştirip Yazarın dindarlığını ortaya koyarak mutluluğu Tanrının getirebileceğini söylemiştir. Kitabın en beğendiğim kısmı da şeyler. Pe ki şey ne? Şey, herhangi istediğimiz bir şey. Yazar şeyler olmadan da mutlu olunabilir diyor. “Kendinizi şeylere kaptırıp neden mutsuzluğu bu kadar anımsıyorsunuz ki?” Diyor yazar. Hayatı boyunca hep bir şeyler istedi, yeri geldi bisiklet oldu yer geldi elbise oldu takı oldu telefon oldu daha birçok şey oldu. Peki bunlar için neden mutsuz oldu? Neden hep istedi? Olmayınca üzülüp, olunca sıradaki istediği için üzüldü. Tam bir paradoks ve tam bir Nefis. Daha sonra yazarın zamana değinip, her şey Tanrınındır ve insan acizdir söylemleri sanayi inkılabı ile gelen makinaları Tanrı yerine koymaması için Avrupalıyı uyarmasına değinip Toplumun kalıplaşmış cinsiyet kılıfına kitapta yer vermiştir. Bildiğin işi değil de sevdiğin işi yap papalagi deyip çok düşünmek mi yoksa düşünmemek mi aptallıktır? Diyor yazarımız.
Göğü Delen Adam
Göğü Delen AdamErich Scheurmann · Ayrıntı Yayınları · 202014bin okunma
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.