Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kalbindeki Yaraya Bak "Kalbindeki Yaraya Bak" Yazar Nurdan Aladağ'ın ikinci öykü kitabı. Ocak 2023'te Mühür Kitaplığı aracılığıyla okurlarla buluşturulmuş. Altmış dört sayfalık kitapta on dokuz öykü yer almaktadır. Öyküleri keyif alarak okudum. Öykülerin genelinin iyime gittiğini söyleyebilirim. Arı ve arındırılmış bir dille ele alınmış öyküler desek yeridir. Öykülerin geneli iki üç sayfa hacmindedir. Kısa öyküler olarak isimlendirebiliriz. Amiyane tabirle öykülerin birçoğu kısa, sigara içimlik bir uzunluktadır. Yazar, cümleleri uzun uzadıya kurmaz. Cümleler kısa ve keskindir. Daha çok kişilik tasvirleri, betimlemeleri önde diyebilirim. Bu yapılan sade, samimi tasvirler, öyküleri besler ve öykülere katkılarını sunar. Anlatım dilinin anlaşılabilmesi için seçtiğim bazı bölümleri burada paylaşmak istiyorum izninizle. * “Sokağa değil, kocaman bir boşluğa çıkmıştı” (sayfa 20) * “Eski bir tüfek olmak, böyle bir şey miydi? Mermisi kalmamış, dipçiği sedef kakmalı ama paslı eski bir tüfek” (sayfa 27) * “Karanlığı kovar gibiydi herkes, kendilerine geç kalmış gibiydiler” (sayfa 39) * “Herkesin kendinden başka gidecek insanları olmalı” (sayfa 52) * “Ben bu kente yenilmem, ben bu kenti teslim alırım diyerek kendince gülümsedi” (sayfa 61) Çok farklı hayatlar geçer öykülerden... “Devrimcisi, muhalifi, mahcubu, aşıkı, maşuku, öğretmeni, öğrencisi, kitap kurdu, heykeltıraşı, yetiştirme yurdu çocuğu” gibi hayatın içerisinde olan birçok karakter öykülere kahramanlık yapmaktadır. Bunlarla birlikte, “Albatrosun kanatlarında olanlar, havayı tokatlayanlar, salaş kahvehane müdavimleri, gömleği kir solgunu olanlar, doğu esmeri adamlar, sevgi afyonu taşıyanlar, her şeyi yıka yıka konuşanlar, yüzünde umudu gülümseyenler, totemi olanlar, unutularak ölenler, gördüğü her kalabalığa sokulanlar, gerçekleri gözden kaçırmayanlar, sahici insanlar, maske takanlar, kendisiyle yüzleşemeyenler, damla damla acı taşıyanlar, yüzünü ayaz yalayanlar, hayatın kürek mahkûmları, kentlerine yenilmeyenler, insanın duygularını paraya dönüştürenler, kendilerine geç kalmış olanlar, gurbeti yaşayanlar” ve bilmem daha neler neler… Öykü karakterlerine bir göz atacak olursak. "Zeynep, Sinan, Zekeriya, Jale, Murat, Pervin, Erdem, Serkan, Demet, Cafer Hoca, Gaye, Alper, Aysel, Necdet, Erol, Serpil, Burhan, Gülümser, Mustafa, Fırat, Günay, Selim, Hale, Nevzat, İlknur, Ali, Remzi Usta, Kazım, Nurdan" isimlerini sıralayabilirim. Yer ve mekân isimleri olarak; "İzmir, Antalya, Sevgi Parkı, İzban Durağı, Karanfil Sokağı, Yasemin Mahallesi, Kırık Çatal Pastanesi, Kebikeç Kitabevi, Dilek Pastanesi, Kedili Parkı" gibi öncelikli olarak sıralayabilirim. Çok az da olsa “yülümek, kuğurma, kebikeç” gibi az kullanımda olan bazı kelimelerle de karşılaşmak mümkün. Gerek kitabın ismi olan "Kalbindeki Yaraya Bak" gerekse de kitaba girizgâh cümlesi yapılan “Kalbindeki yaraya iyi bak. O zaman anlarsın beni” ifadesi, bir özet şeklinde, kitap hakkında bir ön fikir vermektedir. Öykülere ve karakterlerine bir göz atacak olursak: Öykü karakterlerinin çoğunluğu kanamalı bir sessizlik içerisindedir ve kıyıda köşede kalmışlık yaşarlar ama bunlarla beraber, eğlenceli, ironik, nükte barındıran öyküler de çoğunluktadır. Hatta şaşırtmacalarda bulunulur, kimi öykülerde tuş edilir adeta. Bazı yerlerde şaşırtmacalar yapılıyor demiştik. Bu konunun biraz açılımını yapacak olursak; Mesela öykü de anlatılan bazı olaylar, rüyada mı yoksa gerçekte mi yaşandı, muallâk durumlar yaşanıyor. Bununla beraber, her bir durumun, karakterlerde farklı farklı yansımaları oluyor. Bu durum ironik yaklaşımlarla serimleniyor. Bu konuyu biraz daha açacak olursak; Her insan kendince kendi tahayyülünce hayat yolunu alır. Öykülerde olduğu gibi de, gerçek hayatta da bu böyledir. İnsanlar; hayatlarını, zamanı belirli roller ve birliktelikler üzerinde yaşarlar. Bu kimi zaman bir okul olur, kimi zaman bir aile olur, mahalle olur, şehir köy olur. Ama hayatı algılayış şekli, beklentiler hep farklı farklıdır. Hikâyelerde de anlatıldığı gibi, bir konferansta bilgilenmek için gelenle, sosyalleşmek için gelen, sevgili edinebilmek için gelen hep yan yanadır. Anonim bir söz vardır. “Kiminin gönlü inek de dana da, kiminin gönlü Döndü de Döne de” sözünde olduğu gibi bir hayatı yaşarız. Hayatı renklendiren durumlar da bunlar olmalı belki de. Toplumun dinamikleri, bireylerin gücüyle, mukavemetiyle, çalışkanlığıyla şekillenir. Bir tarafta, üzüm üzüme baka baka kararırken başka bir tarafta, eskilerin dediği gibi “topalla gezen aksamak öğrenir” şeklindedir. Her ne kadar umarsızca bir hayatı arzulasak da hayatı daha çok telaşlarıyla yaşarız. Kimisi, hayatında şansını önceler, kimisi de daha az örselenmemenin hesabını yapar. Her ne kadar bütün yaşananlar ve gelecekte yaşanacak olanlar, bir hayat zayiatı olarak kalacakta olsa yine de mücadele etmek, yaşamak asıl olacaktır. Öyle veya böyle yaşarız hayatı sonuçta. Belki de böyle öykü kitaplarında olduğu gibi, baştanbaşa acıyan bir hayat içinde nefeslenme molalarını ararız. Kıt hayata bir aydınlık aramasıdır bu. Son tahlilde, bir okur olarak öykülerin samimi, içten olduğunu söyleyebilirim. Öykülerde, yazarın sesi sadece anlatıcı olarak duyulur. Yaşanan kimi olumsuzluklara rağmen, karakterler üzerinden kelebek dokunuşlarda bulunur yazar. Öykülerin temel malzemesi, karakterler üzerinden şekillenmektedir. Sahici hayat hikâyelerinden alıntılandığını ya da kurgusal gerçekliğin yüksek olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. İyi okumalar. İlkay Coşkun 17.03.2023
Kalbimdeki Yaraya Bak
Kalbimdeki Yaraya BakNurdan Aladağ · Mühür Kitaplığı · 013 okunma
·
161 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.