Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
9/10 puan verdi
·
89 günde okudu
İncelenen Baskı: 5. baskı (İstanbul 2020) ~ İçeriği Her Müslümanın ihtiyacı olan iman esaslarını, bundan da ziyade iman esaslarının önemini ve neden öğrenmemiz gerektiğini anlatıyor. ~ Üslubu Üslubu çok samimi ve ihlaslı. Hatta öyle ki, okurken neredeyse her okuyuşumda etkilendim desem, yalan söylemiş olmam. Okurken, hocaefendinin İslam ümmeti için dertli bir kişi olduğunu çok net bir şekilde kalbinizde hissedebiliyorsunuz. ~ Kimlere Hitap Ediyor? Anlatımı basit ve anlaşılır. Sohbet havasında yazılmış. Zaten kitabın “YAYINCIDAN” bölümünde de canlı olarak yapılan sohbetlerden derlendiği yazıyor. Bu yüzden 13 yaşındaki bir çocuk bile anlayabilir fakat bazı kelimeler o yaş grubunun anlayacağı seviyede değil, bu da normal karşılanacak bir şey. Bir akaid kitabı ne kadar basit olabilir ki?.. ~ Öne Çıkan Yönleri • Kitabın amacı iman tazelemek ve heyecan vermek (#193555132). Bunu da çok iyi bir şekilde başarıyor. • “NİYÂZ" bölümüyle kaplere dokunan ve insana -ister istemez- “Ben ne yapıyorum, hâlim ne olacak?” sorularını sordurtarak güzel bir başlangıç yapmış (s. 13). • Etkileyici sesleniş güzel olmuş (s. 22). • Kitaba “Mânevî Hastalıklar" bölümüyle başlayarak günümüzdeki derin yaramıza çare aramaya ve uyarmaya çalışmış. • Kitap, -birkaç yerde kendisi belirtiyor- derin bilgiler vermek yerine bilinç veriyor ve insanı sürekli derin araştırmalara ve teffekküre sevk ediyor (s. 40, 139). • Okuyanların aklının karışmaması için hem ayrıntılara ve ihtilaflara girmemiş hem de karşıt görüşlere yer vermemiş (s. 67). • Bildiğim şeyleri okusam bile etkileniyordum çünkü ihlasla yazılmış olduğu her yerinden belliydi. • Allah’ın, Peygamberimizin (sav) ve sahabilerin isimlerinin yanına sürekli saygı ifadesi eklemesi ve bunları Arapça olarak vermesi çok hoş olmuş. Hocaefendinin hürmetine hayran kalmamak elde değil. • Her akide kitabında bulunmayan “İmanın Sıhhat Şartları” gibi bir bölüme yer vermiş (s. 367). ~ Olumsuz Yönleri • Her ne kadar sohbet kitabı olsa da yazıya geçirilirken hadislerin kaynağının verilmesini beklerdim ama -yanlış hatırlamıyorsam- hiçbir hadis, kaynağıyla birlikte verilmemiş. • s. 99'da “Bilmeliyiz ki; başkasının bize anlattığı âyetlere uymak, bizi taklitçilikten kurtarmaz. Taklitcilik ise insanı felâkete sürükleyen kötü ahlâkların başında gelir. Bundan dolayı inancımızla ilgili hususları, âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri kendimiz araştırmalıyız. Bilemediklerimizi ise Rabbimizin 'Zikir ehline sorun.' hükmüne ittiba ederek hiç çekinmeden bilenlerden sorup öğrenmeye çalışmalıyız.” cümlesinin ilk başı, yanlış yönlere çekilebilecek bir söylem olmuş. Hocaefendinin niyeti ve anlatmak istediği cümlenin tamamından belli fakat ilk cümleyle, sonraki kurduğu cümleler birbiriyle çelişkili gibi duruyor çünkü hem “... başkasının bize anlattığı âyetlere uymak, bizi taklitçilikten kurtarmaz.” diyor hem de “Bilemediklerimizi ise Rabbimizin 'Zikir ehline sorun.' hükmüne ittiba ederek hiç çekinmeden bilenlerden sorup öğrenmeye çalışmalıyız.” diyor. İki cümle arası uyum daha iyi gözetilebilirdi diye düşünüyorum çünkü -maalesef- Türk halkının bir kısmının anlama kapasitesi, işine geldiği gibi anlamak... • s. 104'te “Hiç bir âyetin diğerinden daha fazîletli veya üstün olduğu iddia edilemez yahut aralarında ayrım yapılamaz." demiş fakat şu da unutulmamalı: sorularlarisale.com/makale/hizbul-k... • s. 137'de "Küfür ehli olanların uğrayacakları en büyük zarar ebedî olarak cehennemlik olmalarıdır...” demiş. Bu doğru olsa da -kafa karışıklığına sebebiyet vermemek için- hikmeti açıklanabilirdi (bk.: sorularlaislamiyet.com/kafirlerin-ebed...). • s. 181 ve 182'de "Artık gerçek mânâda kemâlâtın Allah Teâlâ (celle celalühu)'ya ait olduğunu ispat etme gayesiyle Lâ ilâhe illallah diyerek kâmil mânâda merhamet ve ihsanın sadece Allah (celle celalühu)'a ait olduğunu kabul edip, nefsin heva ve heveslerini, istek ve arzularını reddederek kemâlâtın Tur Dağı'ndan daha azametli olduğuna şehâdet getirip ferşten (yer altından) arşa (semalara) kadar her şeyin Lâ dediğini tefekkür ederek mevcudata bakalım. O zaman onların 'Baktığın ben değil Allah Teâlâ (celle celalühu)'dır.' sedâsını duyarcasına şehâdet getiren mü'minler kâmil manâda tevhîde ulaşırlar ve hesapsız olarak inşaallah cennete girerler.” demiş. Buradaki “'Baktığın ben değil Allah Teâlâ (celle celalühu)'dır.'” sözü vahdet-i vücud fikrine benziyor. Eğer kasıt buysa hata yapıldığı apaçıktır çünkü vahdet-i vücudun İslam'a uygun olmayan bir fikir olduğu gayet nettir. • s. 210'da başlayan “Küfr-i Lüzûmî" meselesi ayrıntılı açıklanmış fakat net olarak gerçekten küfür olup olmadığı belirtilebilirdi (Belki de belirtilip belirtilmediğini ben anlamamışımdır, bilmiyorum...). • s. 228'de "Bir caddeden girip çıkıncaya kadar başta nehy anil münker olmak üzere terk ettiğimiz farzları hiç düşündünüz mü?" demiş. Burada sanki "nehy anil münker" farz-ı ayn olarak yansıtılmış fakat "emri bil maruf" ve "nehyi anil münker" farz-ı ayn değil farz-ı kifayedir. • s. 282'deki ayet mealinde "tanrı" lafzı kullanılmış [“İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz." (Kasas Sûresi, 70)]. Tabii buradaki lafız, Allah'ın yerine direkt olarak kullanılmak için değil "ilah" anlamında kullanılmış ama gene de kullanılması ne kadar doğru, tartışılır. • Kitap her ne kadar ihlaslı yazılmışsa da biraz fazla tekrar var. Bunun sebebi hem kitabın canlı bir sohbetten aktarılması hem de bilinç verme amacı taşıması diye düşünüyorum. Bu kitap, -eğer sıkacaksa- ardı ardına okumak yerine günlük olarak -hatırlatma ve kendine getirme amaçlı- okunabilir. ~ Kitabın Kapak Tasarımı Kreme yakın bir kapak üstüne mavi bir damga ve aynı renkte yazarın ismi yazılmış. Ayrıca siyahla da kitap ve yayınevinin ismi yazılmış. Bence renk uyumu ve kapak kalitesi olarak göze hoş gelen bir yapısı var. Sade ve öz.
Akaid sohbetleri
Akaid sohbetleriAhmet Yaşar Hocaefendi · Kalem Yayınevi · 201762 okunma
·
172 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.