Gönderi

175 syf.
10/10 puan verdi
Spoiler içerir. Fyodor Dostoyevski'nin 23 yaşında yazdığı, yayımlanan ilk romanı. Bu romanı okuyan ünlü edebiyatçılar tarafından büyük övgü almıştır. Kitapta övgüyü hakedecek ne var diye soracak olursanız, o yaştaki bir insanın dilinden çıkabilecek roman olmadığına inanmalarından kaynaklanır. Çünkü Dostoyevski bu romanında dönemin gerçeklerini hem şiirsel denebilecek bir dilde hem de güçlü tahlil yeteneğini akıcılıkla romanına aktararak okuyanların beğenisini kazanmıştır. Yazarın hayatına kısaca göz gezdirdiğimizde yaşadığı zorluklar ve etrafındaki olayları farklı bir duygu ve bakış açısıyla gözlemleyerek genç yaşında bu romanı çıkardığını düşünmek mümkün. O dönemde yaşanan hastalık, yoksulluk, zenginlerin statü gözetmesi ve saygınlık gibi konuların maddi yönlerini yani kısaca hayatın tüm gerçeklerini insanların yüzüne vuran bir kitap. Dostovski'nin bu kitabında iki kişinin mektuplaşmaları görünür. Bu kitap, kendinden yaşça küçük olan ve en az onun kadar fakir ,zor bir hayat yaşamış olan Varvara isimli kadın karakterle mektuplaşmalarını içerir. Varvara ile aralarında para alışverişi, bir birlerine aşk sözcükleri ile hitap edecek kadar yakın bir ilişkileri varken ve aralarındaki samimiyetten ötürü etrafta dedikodu çıkmasına rağmen ''abi-kardeşiz'' imajı çizilmiş. Maddi olarak yetersizlik, toplum baskısı, hastalık ve ölüm gibi sebeplerden ötürü iki tarafında birbirine hatta kendilerine itiraf edemedikleri bir aşk göze çarpıyor. İlk etapta Makar isimli erkek karakterimizin mektuplarında hislerini Varvara'ya açmak istediğini fakat Varvara'nın hisleriyle yüzleşmekten ve onu kaybetmekten korktuğu için hiç bir zaman gerçek hislerini itiraf edemiyor. Varvara ilk zamanlar kısa ve umut verici mektuplar yazmamaya özen gösterirken , Makar'ı iyi bir dost olarak görüp onun haline belki acıdığından, belki de korunma iç güdüsü benimsediğinden, belki de gerçekten aşık olduğundan dolayı Makar'ı kaybetmek istemiyor ve onun yanında olmak istiyor hatta Makar'ın zor zamanlarında ona para yardımında da bulunuyor. Ama hastalandığı ve artık çok bitkin düştüğü bir zamanda da kendisine büyük bir miras bırakacağını vadeden bir zenginle çaresiz kalıp evleniyor, böylelikle Makar'a ve mektuplara veda ediyor. Son mektuplarında hem Makar hem Varvara bu durumda büyük üzüntü yaşıyor. Hatta Varvara'nın pişman olup kendini geri dönüşü olmayan bir yola soktuğunu düşünmesi ile mektubunu sonlandırıyor. Yazar bu kitabında insanların yaşadığı çaresizlikleri, yoksulluğu, sınıf ayrımını, zenginlerin ve fakirlerin ne kadar uç noktalarda yaşayıp mutlu oldukları şeylerin bile ne kadar farklı olduğu gerçeğini yüzümüze tokat gibi indirmiş. Üzerinde yırtık pırtık bir elbise gördüğümüz insanlara bakış açımız, onları kıyafetleriyle, sessizlikleriyle, sosyal zevkleriyle acımasızca yargıladığımız gerçeğini bu romanında yansıtmış. Bir dilenciye bile bakış açısını değiştirecek, insanlara saygı duymanın, hoşgörülü yaklaşmanın ve en önemlisi sosyal statü gözetmeksizin bir insanı dinleyip, bir tebessüm etmenin önemini anlamamızı sağlayan bir roman. Günümüz şartlarında şehrin kalabalık ve kargaşasında kendi hayatımıza yoğunlaşmış ve kendi hayatımızın koşuşturmasında yaşarken, bazı ahlaki sorumluluk gözetmemizin ne kadar önemli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. İnsanın her türlü umutsuzluğunun, mutsuzluğunun ve sevinçlerinin yer aldığı bu kitapta ne kadar mükemmel bir hayat yaşarsak yaşayalım kendinizi bulacağınız bir kısım mutlaka göreceksiniz. Kendimi bulduğum bir satır bırakıyorum. Okuyan herkesin kendisini bulması dileğiyle. “Nasıl olur! Bundan böyle insanın sakin sakin yaşaması, kendi köşesinde durması imkânsız -sakin olmasına imkân yok- suya sabuna dokunmadan, hiç kaygılanmadan deyiminde olduğu gibi, Tanrı korkusu taşıyıp kendini bilerek, kimse rahatsız etmeden, kulübene girmesinler ve etrafı yoklamasınlar diye umut ederek yaşamaya imkân yok; yani kendi evinde olduğun gibi yaşayamayacaksın, hep bilecekler, söz gelimi üzerindeki yelek iyi mi, üzerine oturuyor mu, iç çamaşırın var mı; çizmelerin var mı, tabanları neyle kaplı; ne yersin, ne içersin, ne yazıp duruyorsun? Peki ama bu ne demek canım; istersem kaldırımın ıslak olduğu yerden belki bir kere de çıplak ayakla çizmelerimi elime alıp geçiyorumdur! ” Puan:10
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202362.9k okunma
·
92 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.