Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

108. Yıl Dönümünde Çanakkale Zaferi 18.03.2023 -    Şukru KABUKÇU A- A+ “ Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. “ ( Ahzab, 33/23) Tarihimizin en önemli sayfalarından birisi hiç şüphe yok ki Çanakkale Zaferidir. Önce deniz savaşları sonrasında ise kara savaşları olarak devam bu zor günler ve ecdadımızın direnişi tarihe altın sayfalar olarak geçmiştir. Düşman kuvvetleri dünyanın değişik yerlerinden topladıkları askerlerle birlikte her türlü ahlaki değerleri göz ardı ederek saldırmıştır. Öyle ki, uluslararası antlaşmalara göre yasak olan silahları ve yöntemleri çekinmeden yapmışlar hatta hastaneleri bile bombalamışlardır. Çanakkale Savaşı I. Dünya savaşı içinde 3 Kasım 1914 – 9 ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale boğazında cereyan eden savaşlara verilen ad. Asıl harekât 18 Mart 1915 ‘de yapıldı. Bütün cephelerde savaş şiddetli geçti. Bazı cepheler şunlardır:  Arıburnu, Conkbayır, Kumkale, Seddü’l- bahir, Kilit bahir, Anafartalar. Sadece savaşın sıkıntısı değil, ilaç, salgın hastalıklar ve maddi imkansızlıklar olmuştur. Ama iman, imkan doğurmuştur. İtilaf devletleri kendi askerleri ile birlikte sömürgelerden insan toplayıp gelmişler. Bir millet tek yumruk olmanın güzelliğini gösterdi. İtilaf devletlerinin başarısızlığı ile sonuçlanan Çanakkale muharebeleri I. Dünya savaşının sonucunu değiştirdi. Genelkurmay askeri tarih ve stratejik etüt başkanlığı 213.882 şehit tespit etmiştir. Kaybettiklerimiz, Kazandırdıkları ve Günümüz ·      Çok sayıda yetişmiş insanımızı kaybettik. Rahmetli Emin Işık hocamız şöyle demişti: “ insan yetiştirecek insan kalmadı” ·      Ancak, ecdadımızın gösterdiği ve kaynağını imandan alan kahramanlık, bağımsızlık, bayrak, din, vatan ve bütün değerlerimiz için neler yapabileceğimiz tüm dünyaya gösterildi. ·      Tevhit inancının mensupları vahdeti, bir olmayı gösterdi. Çünkü bu savaşa sadece Anadolu’dan değil islam coğrafyasının her yerinden Müslümanlar gelmiştir. ·      Tarihe sahip çıkma ve aidiyet duygusu:  Biz kimiz? , kimin çocuklarıyız? Gibi soruların cevabını öğretmiş ve bize kimlik kazandırmıştır. ·      Zor günde bir olmayı öğretti: Ecdadımız en zor zamanda omuz omuza durmuş ve düşmana teslim olmamıştır. ·      Çanakkale bir vatanın var oluş mücadelesi olduğu hâlde, nizami bir ordunun disiplinine sahip olmayan askerlerimizin her biri kendi memleketlerinde aldıkları ahlak terbiyesi gereği savaşa zulüm karıştırmamış, “harpte her yol mubah” dememiştir. ·      Kimlik duygusu: vatan, namus, bayrak, din ve şehitlik gibi kavramlar kimliğimizi oluşturmuştur. ·      Kıt imkânlarla neler yapılabilir? Dünyaya gösterilmiştir. Askerin yemeği ve diğer ihtiyaçları sınırlı olmasına rağmen hiç şikâyete konu olmamıştır. ·      Fedakarlık dersi: Ecdadımız şehit olurken bile arkadaşından öncelik almak istemiş adeta birbirleri ile yarışmışlardır. ·      İnsanlık dersi: Vatanına istila etmeye gelen düşmanıyla gerektiğinde yiyeceği ekmeğini paylaşmıştır. Kimi yaralı düşman subayını sırtına alıp Anzak siperlerine kadar taşıyarak tedavi edilmesini sağlamış, kimiyse kurşun yağmuru altında paltosuna sarıp koluna girdiği yaralıyı Türk saflarına getirmiştir. Kırbalarındaki suyu paylaşan, dinî bayramlarında ateşi kesen, çay ve ayran ikramlarıyla Anzak askerlerinin gönlünü fetheden Mehmetçiklerimiz, savaşta bile insanlığın ölmediğini dünyaya ilan etmişlerdir. ·      İlhamını kur’an ve peygamberinden alan bir nesil, Merhum şairimiz M Akif Ersoy’un şiirinde bahsettiği şu ifadeler “ Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek”  bunun en güzel örneğidir. Edebiyat tarihçileri burada bahsedilen Asım örneğinin sahabeden Asım b. Sabit olduğunu söylerler.   ·      Kardeşlik dersi: Türk- kürt-laz-çerkez vd. Herkes omuz omuza çarpışmıştır. Şehitlikleri gezdiğimizde Diyarbakırlı ile Denizli’li yan yana yatmakta olduğunu görürüz. Plevne, Siirt, Aydın, Hama, Filistin , Halep,Hama ve islam dünyasının bir çok yerinden şehidimiz bulunmaktadır. ·      Bu savaş, İmanı gereği esareti asla düşünmeyen, istiklali için ölüm başta olmak üzere her türlü fedakârlığı göze alan bir toplumun savaşıdır. ·      Bu savaş, Bir milletin savaş esnasında birlik oluşunun en güzel göstergesidir. ·      İmanın imkan doğurduğunu bütün mazlum Müslüman milletlere öğreten bir destandır. ·      Düşmana karşı bile merhametin nasıl olması gerektiğini öğreten derslerle dolu bir savaştır. ·      Savaşta bile ibadeti / kulluğu bırakmayan bir toplum örneği vardır. ·      İmanı doğrultusunda vatan ve mukaddesat için gözünü kırpmadan cepheye koşan insanların destanıdır. ·      Sadece erkeklerin değil, bebeğine örtmesi gereken örtüyü top mermisine örten kadınların direnişidir. ·      Bugün gücü ilahlaştıran ve kıtalara zulüm kusan zihniyet, yeryüzünü insafsızca tahrip ederken Çanakkale’nin merhametinden ne kadar da uzaktır! Mert ve yardımsever O insanlar yardımsever insanlardı… İngilizler esir aldıkları yaralı asker ve subaylarımızı canlı canlı denize atarken, bizim insanlarımız yaralı düşman askerlerini sırtında taşıyor, zaten çok kıt olan yiyeceklerini onlarla paylaşıyordu. O insanlar gerektiğinde sert, ama her zaman mert insanlardı… Savaşta bile mertliklerine leke sürmez, hileye başvurmazlardı… Asla ahlak dışı usuller kullanmazlardı. O kadar ki, İngiliz komutanlar Avustralya’dan getirdikleri meşhur Anzak askerlerine gaz maskesi dağıtmak istediklerinde, Anzak askerleri şu gerekçe ile reddetmişlerdi: “ Düşmanımız o kadar merttir ki, zehirli gaz atmaya tenezzül etmez.” Oysa aynı tarihlerde İngiltere Harbiye Nazırı Sir Vinston Churchill, Gelibolu’ya yığdığı kuvvetlerine zehirli gaz kullanma emri veriyor, gerekçesini de şu şekilde açıklıyordu: “ Türkler insan sayılmazlar, fare gibi zehirlemelisiniz!” Aramızdaki “ insanlık farkı” hâlâ devam ediyor. İnayetin tecellisi Onlar işte böyleydi: Böyle oldukları için, Allah, Âl-i İmran 125. Ayetinde vadettiği yardımı gönderdi:  “ Şayet sabreder, Allah’tan korkarsanız ve düşmanlarınız da hemen o anda üzerinize gelirse, Rabbiniz, işaretlenmiş beş bin melekle size yardım eder.” Rahmet tecellisinin dört şartı var: 1. İnanmak (iman) 2. Elden geleni yapmak 3. Sabretmek 4. Hak etmek. Onlar imkânsızlıklara sığınmadılar, şartlara teslim olmadılar, ellerinden geleni yaptıktan sonra Allah’a iltica ettiler ve imkânsızı başardılar. Önce zaferi hak etmek lazım! Son söz Mehmet Âkif’ten olsun: “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz, “Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz…”
·
151 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.