Gönderi

152 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 15 days
Üst Üste Sigara Yaktıran Kitap
Öncelikle böyle bir kitabı sindire sindire okuyup dinlediğimi belirterek başlamak istiyorum söze. Hacim olarak küçük, fakat "anlam" olarak ciltlerce kitaba karşılık gelebilecek devasa bir eser... Hiç Nazi toplama kamplarını uzman bir psikiyatristin gözünden görmüş müydünüz? Hele ki bu şahsiyet annesini, babasını, kardeşini ve karısını bu kamplarda kaybetmişse... Frankl, buralardan edindiği tecrübeleri gelecek kuşakların hayatlarına olumlu etki etmek gayesiyle kitaplaştırmış, kelimenin tam anlamıyla acı çekip "anlam aramış" değerli bir bilim insanı ve müstesna bir şahsiyettir. Beni tahmin edemeyeceğim kadar etkilediğini ifade etmekle birlikte bir an önce kitap incelemesine geçmek için sabırsızlandığımı belirteyim. Kitap 3 bölümden oluşmakta; 1.) Yazarın toplama kampı deneyimleri 2.) Yazarın psikiyatrist ve nörolog olarak geliştirdiği 'logoterapi' tekniği 3.) Trajik bir iyimserlik tartışması isimli söyleşi ve düşünceleri içeren bir bölüm. İlk bölümde yazar çeşitli kamplardaki tecrübelerini duygu sömürüsüne yer bırakmadan olabildiğince tarafsız ve betimleyiciliğin had safhada olduğu sade ve yalın bir üslupla anlatıyor. O kadar gerçekçi ki, yazarla birlikte siz de kampa girip olanlara yakından tanıklık edebiliyor, tasavvurunuzu oradaki ızdırap ve acılara rahatlıkla teslim edebiliyorsunuz. Kişiliklerin silikleştirilip yokluğa düçâr edildiği, sıfıra müncer kılındığı ve bütün varlığın numaralara indirgendiği bir yaşam alanı... Bunu yanı sıra, toplama kamplarının filmlerde anlatıldığından farklı olarak, orada da bir 'hayat'ın olduğunu ve rutine bağlanmış monoton işler silsilesinin perde arkasına yansıyanları (mahkumların psikolojisi, günlük bazı muhabbetler, yeri geldiğinde mizahlar... vs.) tüm çıplaklığıyla deneyimliyorsunuz. Yazar kamp psikolojisini üç evre olarak incelemiş; -Şok: Özgürlüğün elden alınıp gerçek anlamda prangalar vurulan bir hayatın gerçekliği, birkaç gün önceki sıradan hayatın lüks olduğu, icabında bir kahve içip sokaklarda gezmenin bile tatlı hatıralara dönüştüğü, mahkumun ilk anlarında bunların suratına tokat gibi çarpılışının tezahürü olan ilk devre. -Duyarsızlaşma/Hissizleşme/Alışma: Artık yavaş yavaş kampa uyum sağlayıp askeri düzen içinde, yapılması gereken tek şeyin boru döşeme, inşaat ve taş kırma gibi basit işler olduğu, ekmek-sigara ve çorbaya indirgenen bir hayat tarzının ardından, gece yatağa yatıp uyumanın en büyük arzu olduğu sıradanlaşmış bir rutin. -Ne olduğu unutulan özgürlük (ve bunun getirdikleri): Kurtuluşun ardından normal hayata dönüşün iyi ve kötü vechesi, "nasıl özgür olunduğu"nun tam olarak hatırlanamaması, geride kalanlara ulaşamama, ulaşılsa da onların verdiği tepkilerin sonucunda doğan hayal kırıklıkları ve bunun olmusuzlukları. İkinci bölüme gelince, burada yazar kendi geliştirdiği yöntem olan 'logoterapi'den bahsetmekte. Bunu yaparken de akademisyenlik kariyeri ve doktorluk hayatından örnekleri paylaşıyor, felsefî ve psikolojik çözümlemeleri kullanıyor, filozof ve yazarlardan örnek veriyor, diğer uzmanların görüşlerini aktarıyor, bazı yanlış bulduğu argümanlara karşı çıkıyor ve bunu gerçekten de samimi bir üslupla yapıyor. Yazara göre hayata anlam katmanın üç yolu vardır: Birincisi; çalışmak, belli bir işi yerine getirmek ya da bir eser üretmek İkincisi; yeni insanlar tanımak, insanlarla etkileşime geçmek ve bunu sevginin yol göstericiliğinde fedakârca severek yapmak, kısaca sevmek. "Kişi kendini seveceği insana ve/veya davasına ne kadar adarsa, o kadar insan olur ve kendini o ölçüde gerçekleştirir." (Çünkü yazarı kampta hayata tutan şeylerden biri, eşine olan sevgisiydi ve kavuşmanın hayali ona motivasyon sağlamaktaydı, bunu birçok yerde dile getirmekte.) Üçüncüsü; acıların kuşattığı hayat karşısında, kendini o acıya kaptırmayıp acıyı kullanarak yükselmek, katlanılmaz acı karşısında, acıyla yoğurulmuş hayata farklı bir açıdan, bir başka perspektifle, onu "daha katlanılabilir" kılacak şekilde bakmak ve böylece kendini gerçekleştirmek. Kısaca çektiğin acıları anlama dönüştürmek. Yazara göre bu 'optimum' ve en üst düzey anlamdır. "Yaşamak için nedeni olan insan, her türlü 'nasıl'a katlanabilir." [Nietzsche] Aklımda kaldığı kadarıyla bazı örneklerden söz etmek istiyorum; Yazarın anlattığı bir vak'ada boyundan aşağısı felç olan bir kişi, şu anki hayatının sağlam olduğu dönemdeki hayatından daha anlamlı olduğunu söylüyordu. Bunu da acısına yenilmeyerek, 'yapabildiği ölçüde' kendine uğraş edinerek ve hayatı kabul ederek yapmıştı. Yazar, karşılaştığı acı çeken bireylere "seni bu acıdan dolayı intihar ettirmeyen şey nedir?" diye sormuş; bir anne 'oğlum', bir bilim insanı 'yazacak olduğum bilimsel eserler', yaşlı bir birey de 'değerlerimi korumak' cevabını vermişlerdir. (Bu arada yazara kamptaki hayatı için motivasyon sağlayan bir başka şey de, Nazilerce el konulan eserini geleceğe aktarmak için oradan buradan bulduğu kağıtlara yazmasıydı.) Buraya kadar kitabı anlatmaya çalıştım aklımda kaldığı kadarıyla. Şimdi benim kitaptan istifadem ne oldu onu aktarmak istiyorum: Öncelikle, Nazi toplama kamplarının başka yüzünü, oradaki hayatı ve mahkumların kısmen bir gününü öğrendim. Bunun yanında cezaların ve yaşama koşullarının mahkumlar üzerinde nasıl etkiler uyandırdığını müşahede ettim. İkinci olarak, bazı mahkumlardan seçilen kalfaların/gözetçilerin (bunlara "Kapo" deniliyormuş), yeri geldiğinde nasıl SS subaylarına rahmet okuttuklarını, sanki kendileri önceden mahkum değillermiş gibi oradaki kurbanlara nasıl muamele ettiklerini, onların zindan olan hayatlarını nasıl daha da karanlıklaştırdıklarını da öğrenmiş bulundum. Bu bana Philip Zimbardo'nun 1971 yılında yaptığı Stanford Hapishane Deneyi'ni anımsattı. Bununla birlikte, bazı Nazi subaylarının/görevlilerinin de "insan" kalabildiklerini, yazarın hayret verici bulduğu şekilde, 'Naziden de iyi insan çıkarmış' denebileceğini gördüm. (Yazar, oradaki şartların insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkardığını "domuzların domuz maskelerinin, azizlerin de aziz maskelerinin düştüğünü" anlatıp "her grup ve toplulukta düzgün insanların da ahlaksız insanların da mevcut olduğu" gerçeğine dikkatleri çekmektedir.) Kitabın bana öğrettiği diğer şeyler; "Acı hayata anlam katar, yeter ki katlanılabilecek bir yönü ve nedeni olsun." "Alışılamayan çok çok az şey vardır. (Belirsizlik bunlardan biridir.)" "İyileş(tir)emiyorsan, bir başka açıdan bak." "Hayal kırıklığı, özgürlüğü bazen olduğundan farklı şekilde düşündürebilir." Son olarak Viktor Frankl'ın deyişiyle bitireyim; "Acı, 'anlam'a kavuşursa; artık acı, acı değildir."
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Phoenix Yayınevi · 202035.8k okunma
·
167 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.