Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Size bir anımdan bahsetmek istiyorum.
Lila Şemsiye İlkokul 5. Sınıftayken babamdan bana bir şemsiye almasını istemiştim. Köyde yaşıyorduk, öyle ha deyince alınamıyordu. Babam her şehre gittiğinde 'baba şemsiyemi unutma' derdim. Ve her seferinde eli boş gelip 'unuttum' derdi. Bigün yine şehre gitti 'baba şemsiyemi unutma' diyecektim ki babam benden önce davrandı, 'sana bugün bir şemsiye alacağım' dedi. O zaman anlamıyordum ama şimdi anlıyorum. Sanırım babam unutmuyordu, şemsiye alacak parası yoktu. Köy arabasının gelmesini dört gözle bekliyordum. Acaba şemsiye nasıl olacak diye düşünüp, neye benzediğine dair hayaller kurardım. Rengi ne? Katlanabilir mi? Çantası olacak mı? Nihayat köy arabası geldi. Evet babam bana bir şemsiye almıştı, hem de yeni çıkanlardandı. Ablam söylemişti rengi lila diye o zaman öğrenmiştim lila rengini. Ve katlanabilirdi, üstelik çantası bile vardı. Şemsiyem geldi gelmesine ama yağmurlar durmuştu. Her gün dua ediyordum yağmur yağsında şemsiyemle okula gideyim arkadaşlarım görsün diye. Uzun bir süre yağmur yağmadı. Ne kadar sürdü hatırlamıyorum ama uzun bir aradan sonra yağmur yağmıştı, ne çok mutlu olmuştum. O gün gelmişti şemsiyemle okula gidecektim, arkadaşlarım beni gördüğünde ne kadar havalı olacağımı hayal ediyordum. Yağmurla beraber rüzgar da vardı, aldırış etmeden şemsiyemi açtım okul yoluna düştüm. Tam yolu yarılamıştım ki rüzgarda şemsiyem ters döndü. Güç bela katlayıp çantasına koydum. Bir şemsiyem olmasına rağmen yine ıslanarak okula gitmiştim. Babamın bana şemsiye aldığından haberleri olan arkadaşlarım 'şemsiyen nerde, niye onunla gelmedin' diye soruyorlardı. Şevkim çok kırılmıştı. 'Orda çamtamda' dedim hemen getirip açmamı beklediler. Tutukluk yapmıştı açılmıyordu. Biraz zorladım açıldı ama açılırken de kırılıp elimin üstüne derin bir çizik atmıştı. Canım çok yandı ama elimin acısından değil düştüğüm durum bana çok acı vermişti. Arkadaşlarım 'noldu iyi misin? Canın yanıyor mu?' diye sordular. 'İyiyim ufak bir sıyrık sadece' dedim. O ufak sıyrığın izi hâlâ elimde görünüyor. Canımın yandığını kimse bilsin istemiyordum. Göz yaşlarımı içime akıtmayı o zaman öğrenmiştim. Acımı neden gizledim bilmiyorum. Belki de hevesi kursağında kalmak dedikleri şey buydu. Yaşım şu an 27 olmak üzere ama ben hâlâ kendime bir şemsiye almadım. Bir şemsiyeye ihtiyaç bile duymadım. Dün yaşadığım bir olayla farkettim kendi kendime şimdiye kadar neden bir şemsiye almadığımı sordum ve bu olayı anımsadım. Son birkaç gündür sürekli yağmur yağıyor yemekhaneden ofisimize geçerken ıslanıyoruz. Yanımdaki bir arkadaş 'Hacer Hanım şemsiyeniz yok mu?' diye sordu 'hayır' dedim. 'O zaman ben bi bakayım akşam internetten alalım ikimizde kendimize' dedi. 'Olur' dedim. Ertesi gün gülerek anlatıyor 'annem koskoca mimarın bile şemsiyesi yok mu diye sordu.' diyor. Güldüm, 'bilmem hiç ihtiyaç duymamıştım' dedim. Ve şimdi elimdeki çiziği de görünce aklıma geldi yazmak istedim. Bazen insanın bir şeyi yapmaya imkânı olsa bile geçmişte öğrenilmiş çaresizliğinden dolayı kendini koşullandırıyor ve onu yapmıyor, aslında ihtiyaç duyuyor ama bunun farkında bile değil. Tıpkı benim asla iyi bir şemsiyeye sahip olamayacağımı beynime kodlayıp kendime bir şemsiye almayı hiç düşünmemiş olmam gibi...
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.