Gönderi

YILAN VE FİIAVUN FARESİ
Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde, tatlı mı tatlı bir firavun faresine yılan aşık olmuş. Dişi farenin küçük pembe suratı, başını sağa sola ve geriye döndürürken sergilediği hali tavrı yılanın aklını başından almış. Sıcak ve aydınlık bir öğle sonunda, yılan bir Hint incirinin altında fareye aşkını ilan etmiş. "Ben bir prensim, yılanlar aleminin hükümdarıyım, bazı bazı tanrısı da olurum fakat tüm bunlara rağmen, küçük firavun faresi sana aşık oldum" demiş. Yükselmiş, başını ve gövdesini dikleştirmiş, başını saran kukuletası açılmış, muazzam bir görünüşe sahip olmuş. Gökyüzü küllü beyaz bir renk içindeyken, çimenler kavruk, ırmaklar kuru ve güneş tepede ışıl ışıl parlıyormuş. Fare ona sadece bakmış, yılan onu öldürmemiş, gitmesine de izin vermiş. Aylardan nisanmış, baharın en sıcak zamanıymış. Haziran ayı gelmiş, Hindistan'ın batı yakasını yağmurlar vurmuş, fakat ahmak kobranın hisleri hala aynıymış."Muhtemelen çok utangaç ve korkutulmuş bir fare. Ona tekrar yanaşacak ve dikkatini çekeceğim" demiş. Bu kez köyün yakınlarında küçük bir meydanda buluşmuşlar, köy halkı da onları izliyormuş. Kobra izleyicilere hiç aldırış etmemiş. "izle beni küçük fare, seni almaya geldim" diye naralar atmış ve saldırmış. Fare durur mu hiç! O da kobraya saldırmış. Muhteşem bir kavga izliyormuş köy halkı. Kobra acımasız ve saldırganmış fakat fare de hızlıymış.Yarım saatin sonunda kobra ölmüş. Fare nefes nefeseymiş fakat kazanan o olmuş, yalayarak vücudundaki kanı temizlemiş. İzleyiciler yılanı gömmüş, tanrıları için yas tutmuşlar ve çok üzülmüşler. Yılanın ardından ağlamışlar ağlamasına da fareye de yedirip içirmişler. Bu masaldan anladığımız şudur ki .. demeyeceğim.Masaldan çıkaracağımız bir ders yok, fakat yine de bütün ahmak kobraların sonunun mağduriyet olmadığını belirtmek isterim.
Sayfa 61 - Güldünya Yayınları
·
60 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.