Gönderi

%41 (120/288)
·
Puan vermedi
açıkçası ne söylemem gerektiği konusunda birazcık tuhaf hissediyorum. ithaki karanlık kitaplıktan okuduğum kaçıncı kitap bilmiyorum fakat hatırı sayılır miktarda da olsa okudum ve elimde daha okunmayı bekleyen kitapları var. hepsi için değil fakat büyük bir çoğunluğu için şunu söylemem gerekiyor ki avrupalıların korku hikayesi yazabildiğini düşünmemeye başladım. tabii bu düşüncem sadece karanlık kitaplık adı altında yayınlanan, çoğunlukla avrupanın en gözde korku ve gizem gerilim kategorisi altında basılan kitaplarını kapsıyor. bu kitaptan birkaç kitap önce, yine ithaki'nin
Lanetli Tavşan
Lanetli Tavşan
isminde bir kitabını okumuştum. asya edebiyatına ait gizem gerilim korku diyebileceğim türden bir kitaptı. ondan sonra bu kitabı okumak şöyle bir farkındalık kazanmama sebebiyet verdi: şimdiye kadar okuduğum karanlık kitaplık serisi altındaki kitapların yüzde doksanı gerçekten ne anlattığını bilmeyen kitaplar. belki bir alt metni vardır, belki yazarın anlatmak istediği metaforik bir konu vardır fakat belkiler ve istekler edebiyatta pek de bir yere götürmüyor. bugünlere kadar gelmişler; belki döneminin ilk örneğiydi ya da belki de edebiyat açısından değil de içerdiği psikolojik ögelerce önemliydi ama kendi açımdan çoğunu başarısız buluyorum. kitap hakkında yapılan yorumlar kalemlerinin ne kadar güçlü olduğu ya da ne kadar tekinsiz olduğu yönünde. belki de çeviriden sebeptir, bilemem lakin çeviri az da olsa orijinal dildeki cümleleri çağrıştırır, basit mi değil mi az çok belli eder kendini, o yüzden kalemleri hakkında gerçekten bu yorumların abartı olduğunu düşünüyorum. konuları havada; karakterin korktuğunu, gerildiğini, bir tuhaflık sezdiğini bize gösteriyor. diyor ki, korkunç bir şey vardı, bunu size tarif edemezdim falan filan. böyle yaptığı zaman ben orada hiçbir şey hissetmiyorum ve hikaye o kadar gereksiz detaylara boğulmuş bir şekilde uzatıldıkça uzatılıyor ki olaya girmemiz hikayenin sonuna tekabül ediyor ve en sonunda yazara göre şok edici olan olayı verip orada bitiriyor. karakterlerle bir bağ kurmadık, karakterlerin hissettiklerini hissedemedik, olayı anlayamadık, olayın içinde değiliz, olayı yaşayamadık, herhangi bir şekilde gerilmedik ve yazar bizden bunların hepsini yaşamamızı bekliyor. ama bize bir şey vermeden hikayeyi bitirdiğinde böyle arkada fon müziği çalar gibi dan dan dan diye bir etki yarattıklarını sanıyorlar sanırım ama öyle bir şey olmuyor. kılıçlar hikayesi. ilk hikaye, biraz daha uzun olması gerektiğinden bahsetmişim çünkü ilk başladığımda kötü değildi. kılıçlar hikayesinde karakter birazcık daha bize verilmişti, bu yüzden olaya dahilmiş gibi hissediyordum ama yine dan diye ortada bıraktı ve gitti. hiçbir şey anlamadık, hiçbir şey hissetmedik, 'çok ilginçti, gergindi' dememizi bekliyor herhalde ama öyle bir etkisi yoktu. hele ikinci hikaye... kiliseye giden esas yol. o kadar boş ve yetersiz bir hikayeydi ki... karakterin ruhsal ve duygusal fikirlerine daha çok odaklanılsaydı güzel olabilirdi. üçüncü hikaye, gram sevmedim. bitmek bilmez detaylar veriyor ve sen ne okuduğunu anlamıyorsun. genç bir kızın günlüğünden sayfalar, dördüncü hikaye.
Carmilla
Carmilla
kitabının ucuz bir kopyası gibiydi. sadece gereksiz yere uzatmış uzatmış uzatmış. bu kadar. hiçbir özelliği yok. kitabın geri kalanını okumadım. sıkıldım ve yarım bıraktım çünkü hikayeler bana hiçbir şey vermiyor artık. kitabın arkasında
Neil Gaiman
Neil Gaiman
'ın önerisi var diye almıştım. kitabın arka kapağını kimin yazdığı hakkında gram fikrim yok ama gerçekten böyle mi düşünüyor yoksa övmesi mi istenmiş inanın merak ediyorum. yazarın üslubu hakkındaki kısma gram katılmıyorum. o kadar düz ki, hiçbir özelliği yok. karanlık kitaplık konusunda duraklamaya karar verdim.
Avucumda Soğuk Elin
Avucumda Soğuk ElinRobert Aickman · İthaki Yayınları · 202224 okunma
·
207 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.