Gönderi

32 syf.
·
Not rated
Türkiye misyonerleri ve İncil, Mesih, Rab anlatıları.
. İnternette her an karşınıza bir misyoner tezgahı olan ve "Tanrı seni seviyor, Tanrı'yı tanımak ister misin?" gibi cümlelerle insana zayıf damarı merhametten yaklaşan basit ve sade görseller çıkabilir. Herkes bunun ne olduğunu az çok anlar da, merak bu ya, "acaba ne çıkacak?" deyip tıklayabilirsiniz de. Ben de öyle yaptım. Kutsalkitap.org diye, bütün işini yalnızca Katolik dininin ve Kanonik İncillerin ilasına göre organize etmiş ve kendince bu hizmetlerin tamamını meccânen gören bir siteye yönlendirildim. İncil gönderiyorlarmış. "Hadi oradan, ne yani, şimdi 'bana oradan az tahrifli bir İncil sarın' desem, sorgusuz sualsiz niye gönderecekler ki?" Form doldurdum. Bir hafta geçti veya geçmedi, kargocu aradı. Bizim misyoner İncil'i göndermiş. Adam bir de WhatsApp'tan mesaj atıyor, diyor ki, "İncil ulaştı mı?" Ulaşmadıysa bir daha göndereceksin yani. O zamanki aklımla iç sesim, nam-ı diğer Gaip abi, "uhricet li'n-nâs'ı bana mı diyor, sana mı diyor? Bu gayret-i diniye nedir? dedi. Müslüman tebliğcilere göre Türkiye misyonerlerinin şöyle de bir dezavantajları var ki, halk muhafazakar, yeniliklere çok kapalı, Hristiyan nüfus bir avuç, gençlerin materyalizm yerine çok tanrılı ve alabildiğine mistik bir hava tüttüren bir dine kayması oldukça ihtimal dışı ve dahası.. Bütün bunlara rağmen bizim Aksaray gibi bir yerde bile İranlı bir Hristiyan cemaati bir apartman dairesini kiliseye çevirmiş, ilahiler, dualar okuyor, ayinler yapıyor. Sayısı iki elin parmaklarını belki biraz geçecek kadar kalabalık cemaatiyle Kılıçarslan Parkı'nda mangal partileri yapacak kadar neşeliler. Akıl almaz bir durum. Ben olsaydım ücra bir Hristiyan kentinde 10-20 inanmış kişiyle ne yapardım, amaçsız hissetmez miydim, ayağımın altı boşa çıkmaz mıydı? Misyonerin paketini açtım. İncil ile beraber üç tane de kitapçık göndermiş. Bunlar, 1) Barnabas İncili ve Gerçekler, 2) Dinin Ötesinde 3) Tevrat ve İncil'in Değişmezliği. Bunların yazarı, İskender Cedid adlı bir Hristiyan âlimiymiş. Fake isme benziyor. Bizim misyonerde aslında İskender tipi var, ama Google amcaya sorduğumda karşıma Hristiyan dini hakkında sohbetler yapan biri çıktı. Papaz İskender oymuş demek ki. Bir de form göndermişler. Efendim bunları okuyacakmışım, formu dolduracakmışım, cevaplarımda bir parıldama görürlerse başka kitaplar da göndereceklermiş. Hiç yoksa üç sene bu kitaplar evde bekledi. İncili baştan sona okumadım, arada bir bakarım. Yarıyıl tatilinde Barnabas'a dair olandan başlayarak üç kitapçığı da okudum, notlar aldım. Şimdi bu notları genişletmek suretiyle mütevazı bir sorgulama yapacağım. Barnabas İncili ve Gerçekler. Bu eserin üzerinde çok duramayacağım. Çünkü okumadan önce bu İncil'le ilgili temel düzeyde bile bir bilgi sahibi değildim. Mesele, Barnabas İncili'nin sıhhatinin varlığı veya yokluğudur. Barnabas adında bir Havari olduğunu Pavlus kabul ediyor, evet, ama bu İncil'in bulunan ilk nüshası en erken 14. yüzyıl civarına tarihleniyor. Barnabas İncil'i ve gerçekler kitabında mevcut bilgimle tenkit edebileceğim hususlardan; kitabın bulunduğu tarihler olan 1600'lü yılların istinsah tarihi olarak gösterilmesidir. Yine Barnabas havarisinin varlığından ve şahsiyetinden hiç bahsetmeden konunun geçiştirilmesi. Eski İslam alimlerinin Barnabas İncili'nden bahsetmemesini Barnabas İncili'nin asılsızlığı yönündeki iddiasına delil göstermesi. Hem kitabın yeni bulunduğunu söylüyor hem de eskiler bunu bilmiyordu diyor. Elbette bilmemeleri çok tabii değil mi? Dinin Ötesinde (İlk kitap): Kitabın adı Hristiyanlığın, hiçbir ön kabul ve şartlanmaya bağlanmaksızın tarafsız bir gözle ispatına çalışacakmış intibası veriyor. Fakat bu adlandırma bayağı bir mugalatanın eseridir. Yazara göre, "İncil inancı" veya "Mesih inancı" dediği inanç şekli, din kavramı içinde mütalaa edilmiyor. Bu fikri takviye çabası görseydim en azından samimi bir iddia olduğunu söyleyerek toleranslı davranabilirdim. Ama bu tip lafların kesinlikle ikna metotlarının bir parçası olduğunu görüyorum. Kafası karışık, imanı gevremiş, ama uhrevi tehditlerden korkarak İslam'ı terk edemeyen bir genç için "Hristiyan dini"nin tebliği mi daha az ürkütücüdür, yoksa "Dinlerin Ötesinde" ve İslamiyetten dışarıda, ama yumuşak bir dışarılık belirten ve hakikat konumunda bulunduğu vurgulanan bir "İncil inancı" mı daha az ürkütücüdür? Şüphesiz ki ikincisi. Ayrıca deizmin revaçta bulunduğu çağımızda dinin ötesinde bir İncil inancı pazarlama oldukça zekicedir. Yoksa hedef kişi zaten dinden yakasını kurtarmak istiyorken Hristiyan olup da ne yapsın? Mesih nedir? Misyonerlik faaliyetleri genel bir üslup olarak Müslümanların Mesih'in mahiyeti ile alakalı yanlış bilgiye, kanaate ve ciddi kafa karışıklıklarına sahip olduğunu empoze ediyor. Bu üslubun gereği olarak dinin ötesinde serisinin konu edindiğimiz ilk kitabı birkaç sayfa boyunca İslam dininin mümeyyiz bir çocuğun bile hemen anlayabileceği berraklıkta çözümünü sunduğu temel bazı sorunlar, misyonerlik faaliyetlerinin muhatabı bulunan Müslümanlar için hâlâ sorunmuş gibi sunuluyor. Bu aşama girizgah olarak düşünülebilir, fakat propagandanın başladığı yerdir. Bundan sonraki baplar şöyle sıralanmış: 1) İncil, 2) İsa'nın doğuşu, 3) Çarmıhtaki Ölümü, 4) Dirilişi, 5) Göğe Alınması, 6) İkinci Geliş. İncil bâbı Kur'an-ı Kerim'in İncil hakkında çizdiği, "İsa Resulullah'a nazil olan Allah'ın kitabı" profiline karşı çıkışla başlıyor. Buna göre İncil diğer "gökten indiği sanılan kitaplar" gibi değildir. İncil'in mahiyeti İsa'nın mahiyeti anlaşılmadan anlaşılamaz. İsa Mesih ile Baba Tanrı arasındaki ilişki hulûl eden ile mahlûlün ilişkisidir. Dolayısıyla bu dille baba ve oğul birbirinden ayrı mütala edilemez. Tabiri caiz olmasa da İsa Mesih insanların arasında yaşayan tanrıdır. Onun Rab İsa diye anılması bu sebepledir. Belki baba oğul ilişkisi de hulûl vasıtasıyla teessüs eder. Bu inanış sayesinde İbrahimî dinlerde görülen Kitap-Peygamber-Allah örgüsü başka bir mecraya evrilir. İsa'nın yaşamı, sözleri Tanrı kelamıdır. Binaenaleyh enfüsî bir keyfiyette yücelerden bir makamdan inip gelen bir "kitap"tan söz edilemez. Bu kitap nasıl yazılacaktır? Elçi denilen havariler İsa'nın yaşamını ve sözlerini tahkiye ederler. Hikaye bizatihi Tanrı kelamı olur. İslam'daki hadis telakkisinden daha üstün bir ontolojik düzeye oturtulur. Mamafih söz konusu ettiğimiz kutsal kitap telakkisi Dinin Ötesinde kitabında dinlerle mukayeseli olarak işlenmiş. Sonuçta kutsal kitap kavramının daha dar ve arazi sayılan din alanından, daha muhit ve semavi sayılan tanrısal alana terfi ettirildiği düşündürülmeye çalışılmıştır. Mekke cahiliyesi tipi putperestlikte aşkın tanrıdan bahsederken Deus Otious diye bir tanrı tarifi yaparlar. Atıl Tanrı demektir. Putperestler putları aşkın tanrının tecessüm ve temessül alanı suretinde görürlerdi. Deus Otious anlayışı bir yönüyle muharref Hristiyanlığın Baba Tanrı anlayışına benzemektedir. Şu yönüyle ki, bir putperestin önünde taşa toprağa bürünmüş haliyle tanrı parçacığı dururken, bu Tanrı parçacığına o denli yakınken el açıp da göremediği, duyamadığı ve uzak bir aşkın tanrıya dua etmez. Bunun gibi, tanrısının kelamı yanı başında nefes alıp veren, ete kemiğe bürünüp insan suretine gelen bir Hristiyan da elini açıp nerede ne iş yaptığını bilmediği bir aşkın tanrıya dua etmez. Tanrı parçası yakınındadır çünkü. Allah Sübhanehû Kitâb-ı Kerîm'inde "onlar Allah'a üçün üçüncüsü dediler" buyururken Zât-ı Zülcelâl'i ontolojik olarak kendilerinden çok uzağa attıklarını beyanı murad etmiş olabilir mi? Ben öyle anlıyorum. Gerçekten de İslamiyet "şah damarından daha yakın" tarifi ile Tanrı-İnsan ilişkisi hususunda çok kuvvetli bir keyfiyetle esas yakınlığı tesis etmiştir. Kitapta eleştirilmesini gerekli gördüğüm bir başka husus daha var. Hristiyanlıkta gerek itikadi gerekse tarihsel olarak sorun teşkil eden birçok mesele işlenirken kendi tezlerine delil olarak Kanonik İncillerden ayet getirmişler. Üstelik ayetler savlarını tahkiye edici delillerin takviyesi olarak değil, asıl delil olarak sunulmuş. Bir şeyin kendine delil olamayacağı gerçeğini çocuklar bile bilir. Bu yapılan şey ile, benim bir misyonere "İslam'a gir, çünkü kitapta hak dinin İslam olduğu yazılı." demem aynı şeydir. Aynı mıdır bilmiyorum, kulağa hoş gelmiyor değil. En azından Celal Şengör'e "ayetler var, ayetler var" diye haykıran ilahiyat öğrencisinin yaptığı gibi bir şeydir. İncil değişti iddiasına, Matta İncili'nden "kutsal yasadan bir nokta bile kaybolmayacak" sözünü delil getiriyor. "Bir misyoner tesir elde edememek için ne yapması gerekir?" sorusunun cevabı budur.
Dinin Ötesinde
Dinin ÖtesindeKutsal Kitap Araştırma Merkezi · Yeni Yaşam Yayınları · 2011200 okunma
·
328 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.