Hakiki sanatın ait olduğu yer binlerin, milyonların alkış ve küfürleriyle yankılanan geniş meydanlar değil; bir avuç insanın, sizin de ağzınızdan düşürmediğiniz üzere seçkinlerin ikamet ettiği fildişi kuledir. 'Seçkinler' derken cemiyetin kaymak tabakasını, jet sosyetesini, asilzadelerini kast etmiyorum. Onlar da seçkin olmaktan, hiç şüphesiz, ordu mektupları kadar uzaklar. 'Seçkinler' derken işaret ettiğim insanlar toplumun her sınıfından, hakiki sanata işleyici ve izleyici olarak gönül vermiş, göğüs germiş ve gecelerini dirsek çürüterek harcamış, böylece de felah bulmuş bahtiyarlardır.