Gönderi

Süleyman KÖSMENE - Rahmetin çağımızdaki pırlantası Yeni Asya - Köşe Yazısı / 16 saat önce Milyonlar Yürüdü Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı’nın altında, birden o dağ müthiş infilâk ettiği ve dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttığı… Ve sen merhum validene, “Ana korkma! Cenab-ı Hakk’ın emridir! O Rahîm’dir ve Hakîm’dir.” dediğin zaman mühim bir zatın âmirane, “İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et!” emrine muhatap oldun! Uyandın, anladın ki: Bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâbdan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek, i’cazı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’cazın bir nev’ini şu zamanda izharına namzed olduğunu anladın. 1 İ’caz-ı Kur’ân’ın izharına bir ömür verdin! Sürüldün, kovuldun, kırıldın! Ama eğilmedin, ama bükülmedin, ama çekilmedin, ama çekinmedin! “Elde Kur’ân gibi bir mu’cize-i bâki varken, başka bürhan aramak aklıma zaid görünür. Elde Kur’ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?” 2 Dedin ve yürüdün! Ardından milyonlar yürüdü Üstad’ım! Medeniyeti Okudun Felâket ve helâket çağının adamı olarak geldin! Emsalini dünyada görmediğin, Selef-i salihînden ve asarın meb’uslarından her asrın mebusları içinde bulunan o meclis-i muhteşemde reyini izhar ettin, fikrini beyan ettin. Musîbetin mutlak şer olmadığını, bazen felâketten saadet çıktığını, bu devlet-i İslâmiyenin felâketinden âlem-i İslâm’ın saadet-i müstakbelesi çıkacağını müjdeledin. Sebebini de açıkladın ki: Bu musîbet, hayat kaynağımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişafını hızlandırdı. Devletler, milletler muharebesinin, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ettiğini… Galip olsaydık, düşmanımız elindeki müstebit cereyana daha şiddetli kapılacağımızı… - Dolayısıyla nazar-ı Şeriatte merdud, seyyiatı hasenatından ziyade, maslahat-ı beşer fetvasıyla mensuh, intibah-ı beşerle de inkıraza mahkûm, manen vahşî, sefih, gaddar ve habis bir medeniyeti Asya’da himaye edeceğimizi açıkça beyan ettin. Oysa şimdilik mağlûp da olsak, şu istikbal inkilâbı içinde en yüksek gür sâdânın İslâm’ın sâdâsı olacağını müjdeledin. 3 Çağı okudun. Medeniyeti okudun. Beşeriyeti okudun. Âlem-i İslâm’a müjdeler verdin. Âlem-i insaniyeti teyakkuza getirdin Üstad’ım. Cennet-Âsâ Baharlarla Müjdeledin Kur’ân’ın kendi kendini müdafaa ettiği bir çağın ustası olarak meydan-ı zuhura atıldın. Eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunlarını imanla doyurmak, İslâm’la işba etmek, Kur’ân’la ihya etmek, sünnetle dinî bağlarını yenilemek üzere bu çağın afakını kapladın! Biz ise seni anlamadık Üstadım! Seni skolâstik bataklağına saplanmış bir medrese hocası zannettik! Senin, bütün müsbet ilimlerle asr-ı hazır fen ve felsefesiyle ilgili en derin meseleleri hallettiğini fark edemedik. Senin cemiyetin ebedî hayatını, manevî varlığını, vicdan ve imanını kendine dert edindiğini, yalnız Kur’ân’a ait olan tevhid ve iman esasları üzerinde hayatını vakfettiğini, İslâm cemiyetinin ana direğinin iman olduğunu, doğru iman sarsıldığı gün cemiyetin yok olacağını vurguladın. Üstadım! İ’caz-ı Kur’ân’ı Risale-i Nur ile beyan ettin! Öyle ki, Hazret-i Peygamber’in (asm) saadet ve Risalet Nurları’nı ve Kur’ân’ın eşsiz feyizlerini en şaşaalı bir şekilde Risale-i Nur ile çağımıza taşıdın. Hizmet-i imaniye noktasında Risaletin ve Kur’ân’ın çağımızda bir parlak aynası oldun. Nesep açısından Peygamber Efendimiz’in (asm) son halkasında yer aldın. Gerek zat-ı münevverin, gerekse icra ettiğin hizmet, Kur’ân’ın ve hadislerin işaretleri ile müjdelendi. Seni anlamadık Üstadım! Sen en karanlık çağda geldin. Çağımızı aydınlattın. Bahtımızı aydınlattın. Ruhumuzu aydınlattın. Günümüzü aydınlattın. Yarınımızı aydınlattın. Bizi Cennet-âsâ baharlarla müjdeledin. Bizimse yürüyüşümüz ağır aksak! Yürüyüşümüz topal! Yürüyüşümüz kör! Elimizden tut ey Rahmetin çağımızdaki pırlantası Üstadım! Yüzsüz yüzümüze bak! Altmış bir yıl da olsa, hayır, sen gitmedin; sen aramızdasın! Sen eserlerinle gönlümüzdesin. Senin eserlerini okudukça biz on defa seninle görüştüğümüzü hissediyoruz. Rahmetullahi aleyh. Dipnotlar: 1- Barla Lâhikası, s. 35. 2- Sözler, s. 407. 3- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 355. Sitede görüntüle
·
50 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.