Gönderi

176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Harika bir eser. Okumaya başladığınız andan itibaren sizi içine çeken, bir solukta okunabilecek nitelikte.    Kitabın konusu; Çevirmenlik yapan Raif Efendi'nin, on sene önce gittiği sergide tabloda gördüğü kürk mantolu kadına tutkulu bir şekilde aşık olması. Kitabın bize verdiği en güzel mesaj ise, ön yargıların hayatımıza olan etkileridir. Kitabın özetine gelirsek; Rasim adında bir genç işsiz ve bu durumdan rahatsız. Bir gün eski arkadaşıyla karşılaşır ve durumunu ona anlatır. Arkadaşı kendisine yardımcı olacağını söyleyerek kendi çalıştığı yerde Rasim'e iş bulur. Rasim yeni işindeki odasına girince, oda arkadaşı Raif ile karşılaşır. Raif; içine kapanık, pek konuşmayan,  hatta azarlandığıanda bile ses çıkarmayan, verilen işi titizlikle yapan, işini bitirince sürekli çekmecesinden çıkardığı kitabı okuyan,kimseyi hayatına sokmayan, duvarları olan biridir. Yıllardır aynı iş yerinde çalıştığı halde kimseyle bir arkadaşlık kurmamıştır. Aynı zamanda yeni işe başlayan Rasim'le de arkadaşlık kurmaz. Rasim yanaşmak istese de Raif yanaşmaz. Rasim, Raif'e karşı başlarda önyargılı olsa da zamanla önyargısı, meraka dönüşür. Bir gün Raif hastalanır ve işe gelmez. İş yerinde yapılması gereken çevirinin acilen Raif'e ulaşması gerektiği için Rasim, Raif'in evine gider. Bu sayede hem geçmiş olsuna gitmiş olacak hem de Raif'in hayatını bi nebze öğrenmiş olup kafasındaki soru işaretlerini giderecekti. Rasim, Raif'i evinde gördüğü an, içine kapanık olmasına hak verdi. Çünkü kendisini sevmeyen bir eş, baldız, kayınlar kalabalık bir şekilde yaşıyor ve ev halkından hiçkimse Raif'i ciddiye almıyor, değer vermiyor, hatta parası olmasa kimse yüzüne bile bakmıyor. Rasim, hasta ziyaretlerini sıklaştırdı. Her geldiği vakit Raif'i biraz daha iyi tanıyordu. Raif, yakında öleceğini anladığı için Rasim'den çekmecesinde bulunan eşyalarını alıp evine getirmesini ister. Rasim denileni yapar. Eşyalar arasında kara kaplı defter de vardı. Defteri Rasim'e vererek yakmasını ister. Ama Rasim içindekileri çok merak ettiğinden dolayı okumak için yakmak yerine kendisinde kalmasını ister. Raif başlarda kabul etmese de sonunda ikna olur. Rasim okunduktan sonra yapacağına dair söz verir. Rasim defteri okumaya başlayınca bunun bir günlük olduğunu anlar. Raif'in günlüğü... Raif küçükken de sessiz sakin, babası tarafından ilgisiz bırakılan, tek sığınağı kitaplar olan birisiymiş. Babası sabun işletmeciliği yapıyordu. Raif'in, sabunculuğun püf noktalarını öğrenip eğitimini aldıktan sonra  işlerin başına geçsin diye Almanya'ya gönderir. Almanyaya vardıktan sonra bir sabun fabrikasında işe başlar. Bir zaman sonra fabrikaya gidişleri azalır. Sürekli parka, sergiye uğrar olmuştu. Yine bir gün sergiye uğrarken, sergide gördüğü bir tablo karşısında kalakalır. Tabloda çok güzel bir kadın resmi var. Kürk mantolu madonna.  Raif, kendini tablodaki kadına öyle bir kaptırır ki her gün o sergiye uğrar, o tablo karşısında uzunca zaman durup o tablodaki kadını seyredalarmış. Bu durum ordaki sanatçıların dikkatini çeker. Bir gün yanına biri gelerek tablodan çok etkilenmişe benzediğini, birine benzetip benzetmediğinimerak edip sormuş. Ama Raif o kadar utangaç biridir ki kadının yüzüne bile bakmadan, annesine benzettiğini söyler. Meğer yanına gelen kadın, tablodaki kadındır. Kürk Mantolu Madonna imiş. Yani Maria idi. Ama yüzüne bakmadan konuştuğu için anlayamamış. Maria bir ressamdı. Sergisinde kendi portresini de çizmiş idi. Bir gün Raif ve kaldığı pansiyonda tanıştığı kadın ile yani Frau van Tiedemann ile dışarıya çıkıp, içerler. Tam dönüyorlardı ki Raif, yolda tablodaki kadını görür ve şaşkına döner. Arkasından gitse de izine rastlamaz. Sarhoşluğun etkisiyle halüsinasyon gördüğünü zanneder. Ama bir sonraki akşam tekrar Maria'yı görmek umuduyla aynı yere aynı saatte gelir. Maria'yı tekrar görür. Kadını takip ederek onun bir gece kulübüne girdiğini görür. Maria keman çalıp şarkı söylediğini görür. Raif bir masaya geçer ve onu izler. Maria şarkısı bitince Raif'in masasına gelir. Kendisiyle konuşur konuşmaz Raif sesi tanır. Bu sesin, yüzüne bakmadığı kadına yani Maria Puder'e ait olduğunu anlar. İkili orda tanışıp, konuştular. Her gün görüşüp samimiyeti arttırdılar. Raif hergeçen gün daha da aşık olurken Maria onunla sadece arkadaş kalmak istediğini, ancak bu şartla kendisiyle görüşeceğini söyler. Raif, kaybetme korkusuyla kabul eder. Maria inançsızlığı yüzünden birisinin kendisini gerçekten sevebileceğine ihtimal vermiyordu. Ne kendisinin aşık olabileceğine inanıyor ne de birinin ona gerçekten aşık olabileceğine inanıyordu. İkili her gün görüşüp birlikte zaman geçirdiler. Yine birlikte zaman geçirdikleri bir gece birlikte Maria'ın evine giderler. İkili beraber olurlar. Sabaha uyandığında Maria, Raif'e denediğini ama kendisine de aşık olamadığını anladığını söyleyerek, Raif'in ordan gitmesini ister. Raif gider ama aklımda binbir soruyla gecesi gündüzü birbirine karışır. Bir gece bunun hesabını sormak için Maria'ya gider ama onu evde bulamaz. Çalıştığı yere gider, Maria'nın hasta olduğunu bu yüzden kaç gündür işe gelmediğini söylerler. Bunun üzerine Raif hemen hastaneye gider. Maria yüzü solgundur, ölü gibidir. Hastanede 25 gün geçirdikten sonra eve gitmek istediklerini söylerler. Evde Raif ona çok güzel bakar. Gün geçtikçe Maria toparlanır. Raif'e bir telgraf gelir. Mektupta babasının vefat ettiği, derhal Türkiye'ye dönüp işlerinin başına geçmesi gerektiği yazılır. Maria da yalnız kalmamak için annesinin yanına gider. Raif de Türkiye'ye döner. İkili mektuplaşırlar. Raif, Maria'ya işleri düzeltir düzeltmez yanına alacağı sözünü verir. Ama birden mektuplaşma kesilir. Maria bir daha mektup yazmaz. Buna çok içerlenen Raif, en sevdiği güvendiği kişiden darbe yediğini düşünerek eski haline geri döner. İçine kapanır, kimseyle gerekmediği sürece konuşmaz. Bir zaman sonra evlenir, çocuk sahibi olur. Aradan on yıl geçer ama aklımda, yüreğinde hâlâ Maria vardır. Hem seviyor hem de kendisine kırgın. Bir gün dışarı çıkmışken on sene önce pansiyonda tanıştığı Tiedemann ile karşılaşır. Yanında da küçük bir kız olduğunu fark eder. Tiedemann'ın acelesi olduğundan sadece ayaküstü konuşurlar. Trene yetişmeleri gerekiyordu. Raif utana utana kendisine Maria'yı sorar. (Maria bir keresinde Tiedemann ile kuzen olduklarını söylemişti.) Tiedemann başta şaşırır kendisini nerden tanıyor, samimiyetleri nerden geliyor diye. Maria'nın on sene önce vefat ettiğini söyler. Raif ölüm kelimesini duyunca neye uğradığını şaşırır. Tiedemann yanındaki kızı vagona yollar ve Maria'nın ölmeden önce bir Türkten  hamile olduğunu ama bu kişinin kim olduğunu bilmediğini söyler. Vagona yolladığı kızın Maria'nın kızı olduğunu söyler. Raif duydukları karşısında iyice afalladı. Kızı olduğundan habersiz olduğu için kendi kızına bir kere bile bakmamıştı. Maria'nın öldüğüne mı üzülsün, Maria'nın seneler önce onu unuttuğunu, hatta başkasına gittiğini düşündüğü için kendine mı kızsın, kızından habersiz olduğuna, bunun için onu bir kere bile görmediğine mı üzülsün, yıllarca kendini heba etmesine mı üzülsün... İnsan şaşar, kalır. Eve döner ama aklında, hayalinde yine, yeniden Maria belirir. O gece uyuyamaz. Aradan bir iki gün geçer Raif kendisi de vefat eder. Rasim, defterdekileri okuduktan sonra söz verdiği gibi yakmak için Raif'in yanına gelir. Ama evdekilerden Raif'in vefat ettiğini öğrenir.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · İş Bankası Kültür Yayınları · 2023316,4bin okunma
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.