Gönderi

268 syf.
·
Not rated
·
Read in 9 days
Eylülden daha ne beklenir ? Eylül, malum ya, hüzün ve matem ayıdır…
Bilinen üzere
Eylül
Eylül
ilk psikolojik roman olarak kabul edilir. Aslına bakarsanız bu tam yerinde olmuş diyebilirim. Kitabı okumaya başladığımda, kitabın adının niye Eylül olduğunu uzun süre anlayamamıştım. Ta ki eylülün insanlar üzerindeki etkilerini anlatıp, karakterlere bağlayana kadar… Kitaptaki karakterlerin isimleri de esasen bizim kültürümüzdeki alışılmışın aksine bir şekilde konumlandırılmış. Bu ise başlarda garip gelse ve karıştırıyor olduysam da daha sonraları buna alıştım… Aile içi anlaşmazlıklar, kültür farkları, psikolojik baskı, dönemin ve toplumun kabulleri, köy ve şehir hayatı, kadın-erkek ilişkileri, karı-koca ilişkileri bu kitapta yerlerini almışlar… Kitabımız baş karakterimiz Süreyya’nın köy evinden bunalıp, eşi Suat’ın ona bir yalı almasıyla başlıyor… Ve elbette bu aşk üçgenine bir üçüncü gerekiyordu ve o da elbette Necip… Aşk üçgeni dedim çünkü kitabımız gizli bir yasak aşkı anlatıyor. Aşk üzerine anlatılan tasvirler ve sevgi sözcükleriyle bezenmiş paragraflarca betimlemeler esasen karakterlerin duygularını çok iyi ifade etmektedir. Ben ise bir insan olarak bazen bunları anlayamadım. İnsan, nasıl bir hâlet-i rûhiye içerisine girer de bunları söyler ve yapar ? Elbette imkansız değil… Karakterlerin birbirlerine uzun uzun bakışmaları ise bazen bunaltıcı olabiliyor.Özellikle de bir cümlenin, söylenmesi gereken yerde söylenmemesi ve susulması bunun üzerine ise diğer kişinin hep kendini öldürürcesine içini ve duygularını anlatmaya çalışması beni bir nebze sinirlendirdi… Ben her zaman söylenmesi gereken şeyin, söylenmesi gereken yerde ve zamanda söylenmesi gerektiğine inanıyorum. Uzun süre elbette hiçbir şey olmadan sadece bakışarak ve birkaç cümle ederek aşklarını sürdürmeye çalıştılar. İnkarlar, kabuller, şüpheler, kuruntular ise bu süreçte yakalarını hiç bırakmadı… En neticesinde ilanı aşk olmasına rağmen kabul görmedi çünkü kadın karakterimiz Suat eşine böyle bir şeyi yapmayı layık görmedi… Kitabın sonunu söylemek istemem gerçi ama şu kadarını söyleyebilirim ki, mutsuz bir son buldu onları… yaşayamadan büyük bir aşk ve yaşanılması gerekirken yaşanılamayan onca hayaller kül oldu ve uçtu… Kendi fikrime göre Suat’a hak verdim ve seçtiği, tercih ettiği yolun en doğru olduğunu düşünüyorum… Necip de hak vermişti ama gerçi onunki hüzünlü bir hak vermeydi…
Mehmet Rauf
Mehmet Rauf
yazarımızın bu kitabı gerçekten harikulade… Temennim odur ki, hiçbir aşk yaşanması mümkünken yaşanamadan tarihin tozlu sayfalarında kaybolmasın…
Eylül
EylülMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202339.9k okunma
··
1 plus 1
·
1,817 views
Melek okurunun profil resmi
Türk Klasiklerinde genellikle sonlar hüzünlü vedalar, kavuşamamalar, hayal kırıklıklarıyla dolu. Bu durum dizi, filmlerimize de sirayet etmiş. Dramdan beslenen bir milletiz ne yazık ki. Ellerinize sağlık 🌿
Aslı okurunun profil resmi
Öyle maalesef. Ben ise mutlu sonların insanıyım diyebilirim. Bu yüzden bu durum bir nebze de olsa canımı sıkmıyor değil. Ama yinede okumaya ve izlemeye devam ediyoruz :) Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için. 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.